Önümde duran kapağa baktım. "Yazıları değiştirin. Yazıların rengini beyaza alın. Mankenin yüzündeki pürüzü görüyorum ve bu benim hoşuma gitmiyor. Onu düzelttin."
Derginin taslağını inceledim. "15.sayfadayım."
Dediğim anda herkes taslakta on beşinci taslağı buldu. "Bu röportaj tek sayfaya kaydırılmış."
Nasha'ya döndüm. "Fotoğraflar."
Nasha masamın üzerinde olan fotoğrafları getirirken derin nefes aldım. "Şimdi bu röportajı tek sayfaya sığdırmışsınız. Göz yoruyor. Fotoğraf ağırlıklı, az yazı dedim. Bunu dağıtırsanız hepsi okunur. "
Fotoğrafları getirdiğinde nefes aldım. "Not alın, sol üst köşe ilk kombin ile olan fotoğraflar. İlk beş soruyu bu sayfaya koyun. İkinci sayfaya ikinci kombiniyle olan fotoğraflarıyla diğer beş soruyu ekleyin."
Sayfayı çevirdim. "Son soruya tamamen bir sayfa ayırın, özel hayatıyla ilgili konuştuğu kısmı ekleyin."
Dergi kolu dediklerimi tek tek not alırken kaşlarımı kaldırdım. "Diğer gidişatı beğendim. Fakat renkleri tutturun. Bu sayı pembe, beyaz veya koyu pembe tonlarında olmasını istiyorum."
Kafamı salladım. "Hatta, giysi köşesine pudra tonu seçin ki okuyucunun gözü pembeye alıştığında almak isteyeceği şey pembe renklerde olsun."
Kalemimi hepsine çevirdim. "Anladınız mı?"
Herkes kafasını salladı. Elimi masaya koydum. Orange diye herkesin takma ad taktığı genç bana baktı. "Life, kısmı hala boş."
Kaşlarımı çattım. "Caisey oraya bir şey yazmadı mı daha?"
Orange mahçup bir şekilde baktı. "Hayır."
Nasha'ya tekrar döndüm. "Caisey'i bağla."
Nasha masamın başına geçip toplantı masasındaki telefona bağladı. Telefonu hoparlöre aldım. Caisey aceleci bir şekilde konuştu. "Bayan Tollear?"
"Yazı neden masamda değil?"
"Bayan Tollear, aslında bu hafta-"
Sert bir şekilde konuştum. "Net bir cevap Caisey!"
"Konuyu daha belirleyemedim."
Kafamı masaya doğru eğdim. "Caisey, on dakika sonra odama gel."
Telefon ahizesini kaldırıp yeniden indirdim. Arama bittiğinde masaya döndüm. "Bugün, Life bölümünü halledeceğim. Planladığımız gibi hiçbir sıkıntı çıkmadan iki gün içinde baskıya göndereceğiz."
Herkes kafasını salladı. Etrafa baktı. Hiçbir el görmediğimde yeniden kafamı salladım. "Dağılabilirsiniz arkadaşlar."
Masama doğru giderken hepsinin odamdan çekilmesini izledim. Nasha bana baktı. "Bayan Tollear,"
Nasha ile göz göze geldiğimizde ikimiz de bir şeyler ima ettik. Kahvemi alırken Nasha gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Sizinle reklam şirketleri-"
Arkasını döndüğünde odada kimsenin kalmadığını gördü. Koşarak kapıyı kapattı ve gözlerini açarak bana döndü. "Michael?"
Elimi ona doğrulttum. "Arkadaşını randevuya eklemişsin!"
Nasha kafasını salladı. "Evet çünkü senden yeniden 'kovuldun' lafını duymak istemiştim."
Gülümsedim. "Ama öyle olmadı. İlk görüşte aşk yaşayım. Yırtık jeani ve mor saçları rüya-"
"Michael gerçeği anlattı."
Gözlerimi devirdim. "Bunu baştan söylesene, boşuna konuştum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Call Me Vogue
Fanfiction"Biz birbirimiz için kesinlikle yaratılmamışız." Şizofrenik bir kahkaha atarak ona baktım. "Ah! Bu konuda anlaşabilmemiz ne kadar güzel!" @lineofsight için her zaman senin için