Sabah uyandığımda saat 5'e geliyordu.
Üzerimdeki kıyafetler ile yatmıştım. Yataktan yavaşça kalkarken karşıdaki aynayı gördüm. Sadece birkaç saniye baktım ve aynada kendimi gördüm.
Tanrım, bunun bir şaka olduğunu söyle.
Göz altlarım kendilerini göstermekten çekinmiyor. İki haftadır ağladığım için gözlerim şiş geziyordum. Yüzüme baktım. Dudaklarım kurumuş birkaç kilo verdiğim için bedenimin rengi bile değişmişti. Üzerimdekilere baktım. Asla giymeyeceğim her şeyi giymiştim.
Hızla soyunup banyoya koştum. Banyoda her yerimi iyice keseledim ve banyodan sonra yaptığım tüm günlük cild bakımımı yaptım. Hızla saçımı açtım. Duvardan sesli sistemi açıp evin içinde müziği havalandırdım.
Eğelenerek giyinme odama gittim ve hemen gözüme kestirdiğim birkaç parçayı seçtim. Makyajımı ona göre yapacaktım.Tırnaklarımı kazıyarak geldiğim yeri bir kişi için silemezdim. Hayır, ben bu kadar salak bir kadın olamazdım. Ben bu değildim.
Gururum vardı.
Hızla yeniden banyoma girip yavaşça makyajımı yaptım. Saçımı dikkatlice topuz yapıp kocaman halka küpelerimi taktım. Parlatıcı sürüp dudağımı daha dolgun gösterdim. Koşarak içerdeki kıyafetlerimi giydim.
Bu ben değildim. Çelikten yapılma durmam gerekiyordu. Ben kim olduğumu nasıl sadece bir anlığına unutmuş olabilirdim ki?
Rugan tek bantlı topuklu ayakkabımı giydikten sonra siyah güneş gözlüğümü aldım.
Evden emin adamlarla çıktım. Ben bu değildim. Frank'i aradım. Arabayı hazır etmesini söyledim.
Frank beni üç hafta ardında ilk kez iyi giyinmiş olarak görünce gülümsedi. "Günaydın Bayan Tollear."
Gülümsedim. "Günaydın Frank. Yeni adrese gidiyoruz."
"Fazla kalcak mıyız?"
"Hayır, bugün hafta içi ve ben çalışacağım."
Frank kafasını salladı. Arabaya bindiğimde, Nasha'nın bana gönderdiği milyonlarca maile baktım.
Birkaç dakika sonra arabadan indim. Merdivenlerden çıkarken topuklarımın sesini dinledim. Evlerinin kapısına geldiğimde kapılarını tık tıkladım. Ashton hepsinden daha erken kalkıp kahvaltı hazırladığı için onun kalktığını düşünmüştüm.
Calum kapıyı açtığı anda şaşırdım. ''Seni beklemiyordum.''
Calum şaşkınlıkla beni süzdü. ''Vogue geldi!''
Luke ve Ashton bir anda salondan fırladılar. Ashton gülümseyerek bana baktı. ''İyi görünüyorsun.''
Gülümsedim. ''Uyanmadı mı?''
Calum kapıya doğru geldi. ''Imm, biriyle.''
Kafamı salladım. Calum'un yanından geçtim ve kapıyı hızla açtım. Kızın Michael ile yatakta yattığını gördüğüm anda kapının yanında duran dolabın üstündeki vazomsu şeye vurdum.
Vazo yere düşüp kırılma sesi çıkarttığı anda ikisi de irkilerek kalktı. Michael benim olduğum tarafa baktı. Güneş gözlüğümü çıkarttım ve derin nefes aldım. ''Konuşmamız lazım.''
''Chianti burada ne ar-''
Odanın içine doğru yürüdüm. ''Şimdi.''
Michael gözlerimin içine bakarken yanındaki kız mırıldandı. ''Michael ne oluyor?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Call Me Vogue
Fanfiction"Biz birbirimiz için kesinlikle yaratılmamışız." Şizofrenik bir kahkaha atarak ona baktım. "Ah! Bu konuda anlaşabilmemiz ne kadar güzel!" @lineofsight için her zaman senin için