Annem bana baktı. ''Ne yaptın sen?''
Gözlerimi devirdim. ''Haddini bildirdim.''
Annem makyaj masasından yavaşça kalktı ve yüzünü bana çevirdi. Korkunçtu. ''Böyle mi? Seviyesiz!''
Omuz silktim. ''Canım acıdı. Eğer canım acırsa, acıtmadan durmam anne.''
Bana doğru yaklaştı. ''Chianti, sahip olduğun güç seni başka birine çeviriyor.''
Yatağa kendimi attım. Yüzümü annemin yatak nevresimine sürttüm. ''Ben hep böyle bir insandım.''
Annem yanıma oturdu. ''Bazen güçlü olduğunu göstermek akıllıca bir şey değildir. Ne kadar yara almadığını vurgularsan o kadar canının yandığını gösteririsin.''
Ona gözlerimi diktim. ''Bu ne demek şimdi?''
Annem bana nefretle döndü. ''O ÇOCUKTAN AYRIL!''
Gözlerimi devirerek yataktan kalktım. Kapıya yürürken delirmek üzereydim. ''Anlamıyorum gerçekten nasıl buraya geldik!''
Kapıdan sert bir çıkış yaptıktan sonra şalvar tarzı keten pantolonumun sağ paçasını biraz daha yukarı kaldırdım. Su yeşili ve koyu yeşil renklere bütünmüş ince topuk önü açık bot giymiştim. Krem şalvar pantolonumun üzerine sadece göğüs kısmımı kapatan göbeği açık bırakan büstiyer giydim. Boynumda neredeyse 4 tane hepsinin uzunlukları farklı olan altın kolye vardı. Belime kadar gelen kolsuz jean ceketimi düzelttim. Kahvaltı masasına indiğimde Meiro bana baktı.
''Sen bu kadar kıyafeti nasıl getirdin?''
''Nasha'nın bavulunun yarısını da kullanıyorum.''
Nasha boğazını temizledi. ''Pekala başlıyorum.''
Kafamı salladım. Nasha ajandasını çıkarttı. ''Bay ve Bayan Cluqer ara-''
Yanlış telafuzunu düzeltmek için gözlerinin içine bakarak İtalyan vurgusu yaptım. ''Cluqear!''
Nasha kafasını sallayarak yeniden yazdı. ''Aradılar ve bu restoranta randevu ayarladıklarını söylediler. ''
Masaya oturup az kalorili şeylere bakarken yanda yulafı gördüm. ''Konu başlıkları.''
Bir kenardan bana uzattığı karttaki restoranta baktım. Klasik bir şeydi. Nasha hızlı bir şekilde konuştu. ''Öncelikle, Milano moda haftasına özel davetli listesine koyulmuşsun. Ardından birkaç tane tasarımcı seninle görüşmek istiyor.''
''Ben gazeteci değilim. İlk günden kimse ile röportaj yapmam. Ekibime istediğim şeyin listesini veririm. Zaten İtalya'da Vogue dergisinin ekipleri var bunlar neden benim programıma not düşülüyor?''
Nasha derin nefes aldı. ''Modacıların konuştukları dilleri çevirmekte zorluk çekiyorlarmış!''
Elimi masaya vurdum. ''ŞAKA MI BU?''
Nasha ciddiyetle baktı. ''Chianti, ben ne diyeceğimi bilmiyorum.''
Derin nefes aldım. ''Ara onları. Bir tane çeviri ekibi bulsunlar. BUNU BEN Mİ SÖYLEYECEĞİM? BU NE ASALAKLIK?''
Nasha kafa sallayıp not aldı. ''Sen üçe ayır demiştin. Onu. nasıl yapacağız?''
''Set arkası, sahne ve tasarımcılar bölümü istiyorum. Birde bunları ayırırken bunun sokaklara yansımasını istiyorum. Yani bu dönem ne giyilir? gibi.''
Nasha not alırken konuştu. ''Baskıya bildireyim mi?''
''Hayır bunu sen röportaj çekim ve fotoğraf ekibine gönder. Amerika'ya tekrar döndüğümüzde ben baskı ile konuşacağım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Call Me Vogue
Fanfiction"Biz birbirimiz için kesinlikle yaratılmamışız." Şizofrenik bir kahkaha atarak ona baktım. "Ah! Bu konuda anlaşabilmemiz ne kadar güzel!" @lineofsight için her zaman senin için