Kahvaltıyı yaptıktan sonra içeride biraz oturduk. Camın önündeki koltuklarda kahvelerimizi içerken Jeard mırıldandı. ''Bu hayatta en çok yapmak istediğin şey ne?''
Jeard'ın sorusu ile bir an duraksadım. Nefes aldım ve mırıldandım. ''Gitmek.''
Kaşlarını çattı. ''Ne?''
''Öyle bir an oluyor ki tek yapmak istediğim gitmek oluyor. Hiç gerçekleştiremedim ama yapmak istiyorum.''
Jeard bana doğru döndü. ''Nereye?''
''İtalya'da sahile karşı bir evimiz var.''
Oraya Michael'ı götürmüştüm. Bundan bahsetmedim. Çünkü Jeard benim hayatımı sadece benim anlattığım kadar ile bilecekti. Ben de daha fazlasını bilmesini istemiyordum. Biraz bencilce ama Michael ile ne kadar bir şeyler doğru gitmese de en azından benim için özel bir şeydi. Gözlerimin parladığını hissettim. ''Toskana taraflarında. Chianti, yani şaraplarımızın yapıldığı yerde.''
Jeard bir anda durdu. ''Şaraplarınız mı?''
Şaşırdım. ''Ah sana bahsetmedim. Chianti şarapları bizim.''
Jeard gözlerini kıstı. ''Buna rağmen staj döneminde tuvaletleri bile temizledin mi?''
Gülümsedim ve kahvemden yudum aldım. ''Evet.''
Jeard kahvesini bırakıp bana döndü. ''Hayatımda hiç kimseden bu kadar çok etkilenmemiştim.''
Küçük bir tebessüm yapıp burnu havada biri olarak davrandım. ''Sadece etkilenmek mi? Bana bundan daha fazlası lazım.''
Jeard oturduğum koltuğu kendine çektiği anda nefesim kesildi.
Bir dakika.
Jeard biraz önce bana nefes darlığı çektirmişti. Bunun vermiş olduğu şaşkınlıkla gözlerinin içine baktım. Kahvemi kenara koyup Jeard'a baktım. ''Bu hayatta en çok yapmak istediğin şey ne?''
Jeard nefes aldı. ''Yalnızlığıma son vermek.''
''Sen yalnız değilsin.''
Jeard hayıflayarak baktı. ''Sana açık olacağım.''
Kafamı salladım. ''Chianti, iş hayatına atılmadan önce sevdiğim kadınlarla beraber oldum. Fakat ilişki içindeyken öyle hissetmedim. Belki çok şımarıkça gelecek ama yalnız olduğum hissi hep içimde vardı.''
Birden kendimi koltuğa bıraktım. ''Yalnızız Jeard.''
Jeard mırıldandı. ''Bu his sanırım hiç geçmeyecek.''
İkimizin de büyük bir ailesi vardı. İkimizin de durumu iyiydi. Ve ikimiz de tutulduğumuz ilişkilerde yalnızlıklar yaşamıştık. Bu kadar çokluğun içinde nasıl yalnız hissettiğimizi anlamıyordum. Gerçekten ne doğru geliyor ne de gerçek geliyordu.
İçimdeki o hisse inandım.
Elimi ona doğru uzatıp onun elini tuttum. ''Ben geçeceğine inanıyorum.''
Jeard bana usulca baktı. Belki de Jeard'ın en çok bu yanını seviyordum. Asla üzerimde hak iddia etmeyecek bir insandı. ''Chianti, gerçekten seni yanımda istiyorum. Eğer bir gün yıkılırsam beni ayağa kaldıracak kadar güçlü olduğunu biliyorum.''
''Bence sen geleceğini güvence altına almaya çalışıyorsun.''
O da güldü. Ekledi. ''Bir anda her şeyi unutabilecek kadar güce kim sahip?''
Elini yavaşça okşadım. Annemin sözü aklıma gelmişti. Babam öldüğünde aynı sözleri söylemişti.
Sen benim kızımsın, gözyaşlarına hakim ol.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Call Me Vogue
Fanfiction"Biz birbirimiz için kesinlikle yaratılmamışız." Şizofrenik bir kahkaha atarak ona baktım. "Ah! Bu konuda anlaşabilmemiz ne kadar güzel!" @lineofsight için her zaman senin için