Evin kapısı açıldığı anda yüreğim burkuldu. Çalışanlarımızdan biri beni görür görmez küçük dilini yutmuşa döndü. Gülümseyerek onu geçtim ve içeriye girdim. Yemek salonuna doğru ilerledim. Kapıda beni gören ilk ablam olmuştu.
"Yüce Tanrım,"
Meiro hızla bana döndü. "Kovdular mı sonunda seni?"
Annem hızla döndü. Gözlerimin içine baktı. Boynumu büktüm. "Kızım?"
Ayağa kalkıp bana doğru geldiği anda ona sıkıca sarıldım. "Anne!"
Annem önce saçlarımı okşadı. Gözlerimi yumdum. ''Niye hep haklı olmak zorundasın?''
Meiro bir anda ayağa kalktı. ''Ne oluyor?''
Ablamın hareket ettiğini gören iki çocuğu annelerini büyük bir ilgi ile izlediler. Annemin omzunda ağlamaya başladım. Ablam bana sıkıca sarıldı. Meiro sinirle konuştu. ''Chianti gerçekten kovuldun mu?''
Gözyaşlarımı silmeye çalışırken annemden ayrıldım. ''Hayır, sadece buraya kafa dinlemeye geldim.''
Ablam kafamı avuçlarının arasında aldı. ''Ne oldu güzelim, neden ağlıyorsun öyleyse?''
Annem durmak bilemeyen gözyaşlarımı silerken bana ilk defa sevgiyle baktı. Babamın ölümünden sonra bile ağlamayan kadın benim halime ağlayacak haldeydi. Meiro gözlerimin içine baktı. ''Michael bir şey mi yaptı?''
''Ben, babam gibi bir ile tanıştım. Onu ellerimde nasıl tutacağımı bilmiyorum. Onu hak etmiyorum.''
Meiro bir anda dikleşti. Ablam bana sarıldı. ''Ah benim küçüğüm.''
Annem gözlerimin içine baktı. Kafasını sallayarak yavaşça masadaki yerine oturdu. Ablamın kollarından kurtuldum. Sadece annem biliyordu gerçekleri. ''Anne ne yapacağım?''
''Gelmişsin işte daha ne yapacaksın?''
Meiro konuştu. ''Sen Michael ile beraber değil misin?''
''Tanrı korudu.'' Annem sertçe mırıldanmıştı. Annem parmaklarını hareket ettirdi. Onu takip etmemi istiyordu. Onun peşinden gittim. Çalışma odasına vardığımızda girdikten sonra kapıyı kapattım. Annem bana baktı ve kaşlarını kaldırdı. ''Ne yapıyorsun?''
Omuz silktim. ''Yoruldum ve kafa dinlemeye ihtiyacım var.''
Annem kafasını 'hayır' anlamında sallarken nefes aldı ve gözlerimin içine bakarak konuştu. ''Chianti,''
Gerçeğin bu kadar olmadığını biliyordu. ''Anne, New york'a geri döndüğümde işime İtalya'da devam etmek istediğimi söyleyeceğim.''
Annem kaşlarını kaldırdı. ''Biri hayatından çıkar, koluna rock yıldızı takar gelirsin, o koluna taktığın kalbini kırar bana ağlayacak duruma düşersin ve birini incitmemek için kariyerinden mi vazgeçeceksin?''
İç çektim. ''Anne, sen biliyorsun işte. Zor anlamıyor musun?''
Annem kafasını 'hayır' anlamında salladı. ''Hayır anlamıyorum. Ben onsuz yaşayamam dediğim birini kaybettim. Kızlarımdan biri kendi ayaklarının üzerinde durmak için sekiz yıl başka bir ülkede kalıyor! Oğlum senenin belli belirsiz zamanlarında eve uğrar oldu. Diğer kızım desen evden kaçmak için sevmediğim bir adam ile evlendi. Ben burada sizler olmadan tüm evin yükünü ve hatıralarını üstlenirken sizin yanınızda olmak için çabaladım. Şimdi neden böyle yaptığını anlamıyorum Chianti!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Call Me Vogue
Fanfiction"Biz birbirimiz için kesinlikle yaratılmamışız." Şizofrenik bir kahkaha atarak ona baktım. "Ah! Bu konuda anlaşabilmemiz ne kadar güzel!" @lineofsight için her zaman senin için