Enseme doğru esen hafif rüzgar aynı zamanda çarşafın arasından çıkan ayaklarıma da şenlik sunuyordu. Hiçbir şey camın arasından sızan deniz kokusu kadar berrak değildi.
Gözlerimi yavaşça açarken beyaz çarşaflardan ne kadar nefret ettiğimi yeniden hatırladım. Etrafa gizlice baktım. Michael'ın yattığı kısımda not vardı.
''Ben eve önden gideceğim, ailene spora gittiğini söyleyeceğim.''
Gülümsedim. Yataktan kalkarken bedenimde hissettiğim ağır yorgunluğu ifade edecek hiçbir şey bulamıyordum. Çantamı buldum. Telefonuma baktım saat öğlen 1 idi.
''AMAN TANRIM!''
Hızla eşyalarımı toparladım. Nasha'dan 20 tane cevapsız arama vardı. ''SİKTİR!''
Hızla onu geri aradım. Nasha telefonu açtığı anda ajandasından bir şey okumaya başladı. ''Teodor ile iki saat içinde yer ayırdığın restoranda buluşman var. Akşam yemeğini eve aldım çünkü sabah toplantını iptal ettim.''
Nasha telefonda konuşurken hızla giyinmeye çalıştım. Nasha derin nefes aldı. ''Sana araba gönderdim. Arabada kıyafetler ve makyaj malzemelerin var. Vogue ekibi ile yapacağın konuşmanın moodboard'unu sana maille attım.''
Çantamı yerden kapıp mırıldandım. ''Nasha evlen benimle.''
Nasha konuştu. ''Beni sadece 'kovacağını' söylemen yeterli.''
Gülerek telefonu kapattım. Evden çıktıktan sonra araba kapının önündeydi ellerimi açarak Nasha'ya binlerce teşekkür duası etmek istedim. Arabaya hızla bindiğimde şöför paneli kapattı ve beni dikiz aynasından görme olasılığı tamamen kesildi. Üzerimdeki elbiseyi çıkarttım ve Nasha'nın gönderdiği torbanın içine baktım. Siyah maskülen bir takım vardı. Üzerime onu giydim. Boru paça kumaş pantolonu giydim. İnce topuk rugan ayakkabılarımı geçirdim. Arkadaki karşılıklıiki koltuğun diğerine üzerimden çıkarttığım elbiseyi fırlattım. Üzerime siyah siyah dantelli kısa büstiyer giydim. Takım ceketi giyip göğüsüme kadar olan düğmeleri ilikledim. uzun altın kolyemi taktım ve saçlarımı taramaya başladım. Saçlarım tepeden toplayarak at kuyruğumu yeniden taradım. Arka koltuğun yukarıdan olan aynasını açıp makyaj çantamı önüme çektim. Hızla dudaklarıma kırmızı ruj sürdüm. Büyük altın halka küpelerimi takıp yüzümü daha ince göstermesi için eyeliner çektim. Biraz allık sürüp üzerime parfümümü boşalttım.
Bunu gerçekten yaptım çünkü Michael'ın kokusu üzerime sinmişti.
Araba yavaşladığında bana gönderdiği çantanın içine kredi kartımı ve telefonumu koydum. Üzerimde olan tüm eşyaları torbanın içine yerleştirdim. Makyaj çantamı kenara ittim. Şöför paneli açtı. ''İyi Günler efendim. Sizi beklememi ister misiniz?''
''Hayır, Bunları Nasha'ya gönder ve bu kıyafetleri yakmasını söyle. Bir saat içinde buradaki restorantın valesine benim arabamı bırak.''
Şöför kafasını salladı. ''Tamam efendim.''
Arabadan inip restorantın camından yansımama baktım. Nasha gittikçe iyi bir moda editöü oluyordu. Güzel kıyafetler seçmişti. Derin nefes alarak restoranta girdim. Teo ve güzel eşi tam karşımda duruyordu. Kollarımı açarak masaya gördüm.
''Aman Tanrım!''
Teo ve eşi ayağa kalkarak bana sarıldılar. ''Oh,güzelim neredesin?''
''Evet biriciğim.''
İtalya ve fazla kullanılan sevgi sözcükleri. Amerika'da yaşarken sanırım en zorlandığım husus buydu. ''Özür dilerim bilirsiniz sokağa nasıl çıktığım artık çok önem taşıyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Call Me Vogue
Hayran Kurgu"Biz birbirimiz için kesinlikle yaratılmamışız." Şizofrenik bir kahkaha atarak ona baktım. "Ah! Bu konuda anlaşabilmemiz ne kadar güzel!" @lineofsight için her zaman senin için