4

4.6K 330 149
                                    

Elbette bir moda dergisi baş editörüne yaraşır bir şekilde gelecektim. Omuzları düşük kırık beyaz bir kazağın altına yandan fermuarlı deri etek giydim. Biraz daha genç durmak için uzun topuklu çizmelerimin içind jartiyer giymiştim.

Gençten çok, neyse. Kendimi iyi hissetmeye devam edeceğim.

Seksenler yana doğru uzun ve büyük şeklindeki Gucci kırmızı güneş gözlüğüm ile içeri girdim. Kolumda Prada vardı. Sevgili küçük moda dünyamın güzellikleri.

Alt kata inmek için merdivenlere ilerlerdim. Merdivenlerden inerken güneş gözlüğünden ne kadar görünüyorsa o kadar kişi bana bakıyordu.

Gençler, otuz yaşındayım.

Michael kafasını sağa doğru eğdi ve bana baktı. Gülümseyerek onun yanına giderken Ashton ve Calum dizlerinin üzerine çöküp bana itaat eder gibi kalkıp indiler.

Luke, Michael'ın yakasına yapıştı. "Hayatını istiyorum piç!"

Michael onlardan sıyrılıp belimden sıkıca tuttu ve yanımdan öptü. "Genç ol dedim ve jartiyer mi giydin?"

Ona baktım. "Eteğimin boyu üzerimdeki kazakla aynı boyda. Daha ne kadar genç olabilirim bilmiyorum."

Michael dediğime gülerek alnımda öptü. Bir anda kaşlarımı çatarak ona döndüm. İçimdeki anlamsız sevinme sadece bu yaptığı kısa öpücükle çıktı.

Sanırım uzun zamandır birinin beni sevmesine ihtiyacım vardı. İnsan istiyordu, ne kadar inkâr ederse etsin. Ellerini başkasının avcundan hayal etmek inanılmaz bir mutluluktur.

"Gözlüğünü çıkar buradaki herkesin moda anlayışı Levi's kadar."

Korkuyla gözlüğümü çıkardım. "Iyy!"

Michael bir anda bana döndü. "Yani vay canına!"

Michael, elimi tutarken bana doğru fısıldadı. "Moda hakkında konuşma."

Onun elini sıkıca tutarken gözlerimi kibirle konuştum. "Üzerimde bu kıyafetler varken şanslısın ki sadece ben konuşmuyorum."

Yürürken birden durduk ve diğer eliyle benim yüzümü gösterdi. "Şunu yapma. Anlamıyorum. Gerçekten zeki bir insan değilim. Kurma uzun cümle."

Acıyarak baktım. "Oh, arkadaşlarının beni görünce neden şaşırdığını çok iyi anlıyorum."

Michael beni yeniden tutup çekerken konuştu. "Uzundu ama bana laf attığın cümleleri anlayabiliyorum."

Sustum. Bir arkadaş çevresind getirdiğinde kızın yüzündeki parlamayı oldukça fazla net bir şekilde gördüm. "Welly geldi mi?"

Açık kumral ve inanılmaz güzel bir genç kadın Michael'a döndü. "Evet yeni  fıstığını görmek istiyormuş."

Fıstık mı? Gençler çok kaba. Michael sanki o an orada olduğumu hatırlamış gibi beni gösterdi. "Kız arkadaşım, Chianti."

Gençler benim yüzüme baktı. Hepsinin elini sıktığımda bu hareketimi oldukça garipsediler. Sanırım birileri ile tanışırken sadece kafamı oynatmam gerekiyordu. "Merhaba."

Bu rock grubunun biraz daha entellektüel kalan biri gülümseyerek bana baktı. "Aileniz İtalyan bir şarabın ismini koymuş."

Gülümsedim. "O şarabın bir kısmını biz üretiyoruz."

Bir anda herkes durdu. Michael'da dönüp baktı. Gülümsedim tabii ki. "Vay canına,"

Kafamı salladım. Daha sonrasında derin bir nefes alarak Michael'a döndüm. Michael konuyu değiştirmek için mırıldandı. "Bir haftayı beş dolar ile yaşamak kadar cazip gelmedi."

Call Me VogueHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin