Mert benim bağırmamla kendine gelmiş ve ustaca bir manevrayla tırı atlatmıştık. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki Mert'in duyabildiğine emindim.
Yaklaşık 5 dakika arabada hiç kıpırdamadan durduk. Ne o konuşuyordu ne de ben. Sadece ikimizde uzaklara bakıp donmuştuk. Yanağımdan bir damla yaş süzülürken Mert bana doğru dönüp yanağımdaki yaşı aldı.
Eli hâlâ yanağıma dokunuyorken bir süre daha bana baktı. O bana baktıkça içimde fırtınalar kopuyordu. Gözlerinin yeşili andıran rengi, benim mavi gözlerimle buluşuyordu. O bana böyle bakmaya devam ettikçe sanki mümkünmüş gibi kalbim daha hızlı atmaya başladı. Ben başımı yola çevirdiğimde oda elini yanağımdan çekmiş, kendini toparlayıp gaza basmıştı.
Saate baktığımda filmin çoktan başlamış olduğunu gördum. Zaten Mert'te gideceğimiz AVM'ye sürmüyordu arabayı.
Yaklaşık 1 saat yolculuğun sonunda araba durdu. Kafamı kaldırıp nereye geldiğimize baktığımda gözlerim şok içinde açıldı. Beni Istanbul'u seyredebileceğim en güzel yere getirdi sanıyorum. Çünkü gerçekten Istanbul'un akşam manzarası bir başka güzel.
"Boşver sinemayı. En güzel film şuan karşında" dedi. Istanbul'a yeni gelen biri olarak bu manzara karşısında nutkum tutuldu.
"Burası gerçekten ço..çok güzel" diyebildim.
Gülümsedi.
"Bazen kafayı dağıtmak için gelirim buraya. Bence şuan ikimizinde buna ihtiyacı var" dedi.
Bana baktı ve göz kırptı. Başımı evet anlamında salladım. Evet buna kesinlikle ihtiyacımız vardı. Hala tırın kocaman farlarının bize doğru gelişi zihnimde canlanıyordu. Elini arka koltuğun altına uzatıp iki şişe su çıkardı. Birini bana uzattı. Şişeyi alıp kafama diktim. Aynı şeyi oda yaptı
"Tesekkür ederim" dedim.
"Ne için?" Dedi. Bana döndürdü yüzünü ve dikkatle dinlemeye başladı.
"Gerçekten o olaydan sonra film falan izleyemezdim. Buraya getirmen, sakinleşmemi sağlaman..." şişeyi gösterip " su vermen" dedim hafif bir tebessümle.
Benim ilk gün ki tanıdığım Mert'le alakası yoktu şimdiki Mert'in. Sanki biri onu resetleyip daha kibar daha sevecen biri yapmıştı. Tabi sadece 1 haftadır tanıyorum çocuğu belkide güvenmem hatadır bilemiyorum. Ama rol olmuş olsa bile kesinlikle çok değişti.
"O zamam rica ederim" dedi. Gülümsedi.
Bu aralar bana fazla mı gülümsüyor?
"Gitsek mi artık? " dediğinde kafamı salladım. Arabayı gerı gerı aldı, yola çıktığımızda gaza bastı. Bu sefer onun dikkatini dağıtmamakta kararlıydım.
"Eeee film nasıldı Duru?" Diye sorduğunda gülmeden edemedim.
"Efsaneydi. O kızla çocuk biraz değişik geldi bana ama yineden seninle sinemaya gitme fikri gerçekten çok güzelmiş" dedim. Aynı anda güldük.
Yol boyunca daha konuşmamıştık. Arabayı boş sokağa soktuğunda saat 23:45'di. Öne eğilip ön camdan bizi camlara göz gezdirdim. Işıklar yanmıyordu. Mert arabayı park ettiğinde bende telefonumu çıkartıp ablamı aradım. Telefon hâla çalarken arabadan inmiştik. Kapıya yaklaştığımızda ablam telefonunu açtı.
"Duru?" Dedi
Kısık sesle konuşmaya özen göstererek "abla kapıyı açsana" dedim. Telefonu kapattı. Ardından kapının açıldığı belli olan ses çıktı. Mert önümden kapıyı ittirirken bende arkasından girdim. Asansörü çağırıp içime bindik. Asansörde gözlerimiz buluşmuştu. Sonunda ikimizde dayanamayıp gülmeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
ActionBenim hikayem yeni şehire taşınmamızla başladı. Buralar bana yabancı, buralar bana karışık ve benim rehbere ihtiyacım var. Hayatım bu şehirde darmadağın oldu. Kendimi tanıyamaz hâldeyim. En büyük arzum intikam almak. Ben Duru. Benim hikayeme hogel...