Hani tam kalbinizin orada bir baskı oluşur. Heyecan dersiniz.. yok değil. Sıkıntı dersiniz... bi ihtimal. Hani öküz oturdu dediğimiz. Heh tamda işte kocaman bir öküz oturdu kalbime. Saat gece 3 civarlarıydı. Çocuklar arabaların hazır olduğunu söyledi. ilk Intikamımı almaya gidiyorduk.
Bir iç geçirip elimdeki tabancaya baktım. Siyah renkli bir şeydi. Çokta incelemedim zaten. Koltuktan kalkıp silahı belime koydum. Yavaş adımlarla tahta zeminin üzerinde ilerledim. Küçük kulübenin kapısını açtığımda adımlarımı dışarı attım. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Dolunay bana gülümsüyordu. Bende ona gülümsedim. Kafamı tekrar indirip karşımda beni bekleyen, beni intikamıma götürecek arabalar vardı. Yavaş adımlarla siyah jipin ön kapısını açıp içine oturdum. Yanımda Mert, arkamda Hayal ve Semih vardı. Önümüzdeki araba hareket ettiğinde bizde onu takip ettik.
----
Araçları ıssız bir sokağa park ettiklerinde arabadan indik. Jipin bagajı açıldı. Içerisinden silahlar ve 2 bidon benzin çıkarıldı. Elimi cebime soktuğumda elime değen çakmakların soğukluğu tüylerimi ürpertti.
Bana verdikleri adını bilmediğim hafif silahla beraber ara sokaktan yürüyerek çıktık. Resimlerden aşikar olduğum villanın önüne geldik.
Çocuklar tek tek dışarıdaki bütün kameraların işini bitirdi. Bense dış kapıda onları bekliyordum. Tabancamdaki susturucuyu takip bahçeye daldım. Adamlar herhangi bir saldırıya hazır değillermiş gibiydiler.
Bahçeye girdiğim gibi 2 adam beni fark etti. Ellerini bellerine götürdüklerinde silahlarını çıkartamadan ateş ettim. Birini kalbinden, diğerini alnından vurdum.
Eğilerek bahçenin düzenli çalılarının arkasına geçtim. Hayal hemen yanımda yerini aldı. Diğerleri bahçedeki adamları hallederken evin dış kapısı aralandı. Silahımı kapıya doğrultmuş beklerken kapı ağır ağır açılmaya devam etti. Tam o sırada ateş edecekken kapıda Tuna belirdi. Derin bir nefes verdikten sonra saklandığımız yerden kalkıp eve girdik.
Arkamı dönüp Uğur'a baktığımda anlamış olacakki başını salladı ve hemen evin merdivenlerine yöneldi. Ölüm sessizliğindeydik. Içeride tek bir insan yoktu lakin kameralar vardı. Köşelere baktığımda sökülmüş olduklarını gördüm. Kafamı Tuna'ya çevirdiğimde elindeki tornavidayı gösterip omuz silkti. Ona kısacık bir gülümseme yolladıktan sonra arkamdan Mete gelip bir bidon benzini bana uzattı diğerini hayal alırkan kapaklarını açıp koltukların üzerine, perdelere dökmeye başladık. Mert, Mete ve Tuna, Nihat'ı almak için merdivenlerden çıktılar. Elimdeki bidon bittiğinde köşeye fırlattım. Hayal'de işini bitirdiğinde cebimdeki çakmağı çıkartıp ona uzattım. Ablam kapının önünde izlemeyi tercih etmişti. O sırada merdivenlerde hareketlilik duyuldu. Belimden silahımı çekip merdivene tuttum.
Kollarında uzun saçlı, baygın bir adam tutan 3 tanıdık yüze gülerek baktım. Onlar kapıdan çıkana kadar bekledim. Yalnız bir şeyler farklıydı. Adamı tutanların içinde Mete olması lazımken Uğur vardı.
Uğur omzundaki adamla fısıldayarak "o benden daha iyi incelermiş" dedi. Kafamı salladığımda çocuklar inmiş, kapıdan çıkıyorlardı. Son olarak tahta merdivenlerden inen Mete'yi görmemle çakmağı yakıp koltuğa fırlattım. Aynı işi Hayal'de yaptığında büyük geniş kapıdan çıkıp bahçeye, oradanda dışarı çıkmıştık. Yanan televizyon ve birkaç teknolojik aletin patlamasıyla alevler dahada yükseldi.
Mutlulukla karşımdaki esere bakarken arkamı döndüm. Yerde ayılmaya başlayan bir Nihat, dikkatle yangını izleyen Mert, Tuna ve Uğur, kolkola girmiş iki sevgili Hayal ve Semih...
"Mete nerde?!" Dedim. Herkes etrafına telaşla bakarken bir patlama sesi daha duyuldu. Alevler artık bütün binayı neredeyse sarmıştı. Hayal itfayeyi aradı ve adresi verdi lakin Mete hâla çıkmamıştı.
"Ben dalıyorum abicim" dedi Tuna
Tam binaya adam atıyorduki gördüğümüz görüntüyle gözlerimizi kocaman açıp şaşkınce ve hüzünlr bakıyorduk. Deniz silahını Mete'nin kafasına tutmuş, alevleri yarıp bize doğru geliyorlardı.
"Siktir"
"Hadi be"
Seslerin kimden geldiğini bilmiyordum. Sadece bize doğru yaklaşan Mete ve Deniz'e bakıyordum. Bir süre sonra durdular.
"Nihat'ı yollayın alın arkadaşınızı" dedi Deniz bağırarak.
Çok zamanımız yoktu. Az sonra itfaye ekipleri gelecek ve biz buradan gitmek zorunda kalacaktık. O an intikamdan falan vaz geçtim. Hemen arkamı dönüp yerde bağlı yatan Nihat'e yöneldim. Onu ayağa kaldırmaya çalıştım yalnız beceremedim. Çocuklae yardım ettiğinde Mert onu önümüzde tuttu.
"Aynı anda!" Dedim.
Deniz ilerlemesi anlamında Mete'yi itti. Biz de Nihat'ı ona doğru itmiştik. Mete'nin elinde dosyalar vardı. Nihat kadına geldiğinde, kadın durmadı ve Mete'ye ateş etti.
"Hayıır!"
Kadın durmadı, bir daha ateş etti. Mete dizlerinin üzerine çökerken çocuklar hemen yanına gitmişti. Gözümden bir yaş firar ettiğinde silahımı Nihat'a doğrultup ateş ettim. Kurşun adamın kafasına girdiğinde yere düştü. Çocuklar Mete'yı kucaklayıp götürürken, karşımdaki Deniz isyanla elinde ölen adama ağlıyordu. Itfaye sirenleri duyulmaya başladığında koşarak bizimkilere yetiştim. Ara sokağa girdiğimde yerdeki bedene gözüm çarptı. Etrafında bütün dostları ağlıyordu. Olamazdı. Hayır!
Bir daha sevdiğim bir insanı kaybetmek istemiyordum. Hızla yanlarına geldim.
"O iyi değil mi?" Dedim gülümseyerek.
"O iyi!" Bu sefer daha yüksek sesle söyledim. Ellerimi saçlarımın arasına aldım.
'O iyi'
'O iyi Duru sakin ol'
'O iyi'
Bu sefer Mete'nin, her zaman aramızdaki sert adamın yanına oturdum. Elini tutup ona
"Iyi olacaksın" dedim. Ne konuşuyordu, nede bir tepki veriyordu. Etrafımda ağlama sesleri yükseldiğinde, benim gibi tam karşımda kızarmış gözlerle bana bakan Mert'e baktım. O bile göz yaşlarını tutamamıştı.
Bana kafasını olumsuz anlamda salladığında
"Yapma" dedim fısıltıyla. Gözlerim tekrar Mete'ye döndüğünde cansız bedenine uzun uzun baktım. Uğur koşup arabadan uzun bir bez parçası getirip Mert'e uzattı. Mert, bez parçasıyla kafasını ve çenesini bağlamıştı. Mete'yi arabaya koyup yolumuza devam ettik.
Daha 17'sinde, yeni ailemden olan Mete, aramızdan ayrılmıştı.
----
Kulübede cenaze hazırlıkları yapılıyordu. Salonun ortasında boylu boyunca uzanan kefenin içinde uzanan Mete ve tam karnında bir bıçak vardı. Mete'nin selası okunurken, artık kurumakta olan göz yaşlarım kaynağını bulmuşcasına tekrar akmaya başlamıştı.
Okunan Sela'si bittikten sonra cenaze arabası kapıya yanaşmıştı. Arabadan boş tabut indirilip, kulübeye geldiğinde olanları puslu gözlerle izliyordum. Mete'nin tabuta koyulması, dualarla arabaya koyulması, ve gitmesi...
Arabalara binip cenaze aracını takip ettik ve mezarlığa ulaştık. Kardeşinin mezarını Mert, Tuna, Semih, Uğur taşıyorlardı. Hepsininde gözleri puslu ve kıpkırmızıydı.
------
Mete'yi son yolculuğuna uğurladık. Hepimiz toprağına bir süre baktıktan sonra onu Imam'la yalnız bıraktık ve arabalara yöneldik.
Yorgun ve bitkindik. Ailemizden bir kişi eksilmişti. Içime oturan öküz kalktığında, sebebinin Mete olduğunu anlamıştım.
Şimdiki yolculuğumuz Arnavutköy'eydi.
Arnavutköy'ün ücra köşelerindeki bir köye gidiyoruz. Yeni bir hayata başlayıp, planlara oradan devam edeceğiz. Yalnız bu sefer yanımızda Mete olmayacak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
ActionBenim hikayem yeni şehire taşınmamızla başladı. Buralar bana yabancı, buralar bana karışık ve benim rehbere ihtiyacım var. Hayatım bu şehirde darmadağın oldu. Kendimi tanıyamaz hâldeyim. En büyük arzum intikam almak. Ben Duru. Benim hikayeme hogel...