BÖLÜM 23

18 2 0
                                    

Aynaya yaklaşıp üzerimi inceledim. Kahverengi askılı altına siyah dar pantolon, siyah botlar, siyah deri çeket ve kahverengi eldivenlerimle hazırdım. Saçlarımı sıkı atkuyruğu yapmıştım. Belimde altın sarısı tabanca, elimde taramalı tüfek vardı. Semih'in bizi çağırması üzerine Istanbul'a gidecektik. Hayal'i özlemiştim. Onu görmek beni mutlu edecekti.

Odamdan çıkıp ablamın odasının önüne geldim. O da siyahlara bürünmüş, hatta gözlerine yaptığı siyah buğulu makyajıyla mavi gözlerini harika göstermişti.

"Hazır mısın?" Dedim. Başını salladı

"Hazırım. Hadi çıkalım." Dedi.

Beraber aşağı indik. O benim aksime daha yavaştı ama indiğimde merdivenlerde onu beklemiştim. Nihayet aşağı inebilmişti.

"Nur hanım çok yavaşsınız" dedim gülerek. Aynı gülümsemeyi ablam da bana sundu

"Yaşlanıyorum kızım ben" dedi. Kolumu omzuna attım ve beraber dışarı çıktık. Hava karadığı için dışarıyı güzel göremiyordum.

Ablam Uğur'un arabasına bindi. O sırada Asım Bey bize seslendi.

"Sizin arabalarınızda da benim adamlarımdan bir kişi olsun. En güvendiğim adamlar merak etmeyin" dedi. Mert, Asım Bey'i onaylayarak kafa salladı ve arabaya bindi. Ön koltuğa Tuna bindi ve bende Tuna'nın arkasına oturdum. Yanımda ki kapı açıldığında kimin geldiğine bakmak için kafamı cevirdiğimde Koray'ı gördüm. Sinsi gülüşü yüzündeydi.

"Selam" dedi.

Mert onun sesini duyunca şoför koltuğundan sinirle arkaya döndü.
"Lan! In arabadan!" Diye bağırdı Mert.

Koray, "Git bunu Asım Bey'e anlat" dedi ve cebinden telefonunu çıkartıp oynamaya başladı. O sırada bana dönüp göz kırpmasıyla Mert'in pimini çekmiş oldu. Şimdi Mert patlayacaktı.

Mert hırlayan sesiyle "Tuna" dedi.
Tuna'nın bu olanlardan zevk alır gibi hâli vardı. Gülmemek için kendini tutuyordu.

"Efendim Mert?" Dedi Tuna.
"Duru'yla yer değiştirin" dedi Mert. Gözlerini Koray'dan ayırmıyordu ama Koray onu takmıyordu. Tuna ile hemen yer değiştirdik. Mert önüne dönüp fazla beklemeden gaza bastı.

*

Yol boyunca Koray bana yakın olmak için elinden geleni yapmıştı. Hatta bir keresinde "radyoyu açar mısın Duru?" Dedi. Bende parmağını dokunmatik ekrana getirmiştim ki arkadan öne gelip
"Hayır o kanalı sevmiyorum" demiş ve elime dokunmuştu. Tabi Mert çileden çıkmış, aniden frene basmıştı. Koray öne uçacak sandığım için onu tutmuştum ama bu sefer Mert'in ölümcül bakışlarına maruz kalmıştım.

Sonunda Istanbul'a girmiştik. Tanıdık binalar gördükçe, tanıdık anılarda zihnime bir bir dolmaya başladı

Annem...
Babam...
Mete...

Tüm kaybettiklerim aklıma gelince gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Kimse farketmesin diye cama daha çok döndüm. Ama arabanın aynasından Tuna ile göz göze gelmiştim. Onunda gözleri kızarmıştı. O da Mete'yi özlüyordu. Kardeşten öteydiler onlar. Ben geç gelmeme rağmen onun için çok üzülüyorum peki diğer çocukların çiğerleri yanmıyor mu? Ah! Tabikide onların içi yanıyor. Ailemin acısını tüm hücrelerimde hissediyordum.

Hava aydınlanmaya başlamıştı. Kafamı Mert'e çevirdim. Ona baktığımı gördü.

"Efendim güzelim?" Dedi

Gözlerimden bir yaş daha aktı çünkü onunda gözleri kıpkırmızıydı.

"Mezarlığa gidelim mi Mert?" Dedim.

DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin