°Başlangıç: 28/09/2017°
~Yıllar önce onu bırakıp giden bir kahramanı ve ardında bıraktığı bir kulaklığı vardı elinde. Farkında değildi belki ama geçmişi onun peşindeydi, geçmişi onun herşeyiydi...
[Dizi izliyormuşcasına hayal edilip yazılan bir hika...
-O halde artık ofise gidebiliriz patron dedim. Neşemin gayet yerinde olduğu sesimin tonundan ve mimiklerimden çok net anlaşılıyordu.
Yol boyu yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım...
***
Sonunda ofise geldik. Önce bir güzel acıkan karnımızı doyurduk. Daha sonra Kim Shin bilgisayarının başına geçip yaptığımız araştırmayı yazıya döktü. Açıkçası o kısım pekte ilgi çekici değildi. Hava kararmak üzereydi ve artık eve gitmeliydim.
-Artık evime gidebilir miyim patron?
-Ben bırakıcaksam neden olmasın dedi gülümseyerek.
-Tamam o zaman ben aşağıda arabanın yanında bekliyorum dedim ve ofisten çıkıp arabanın yanında beklemeye başladım.
(Kim Shin'nin ağzından)
'Yıllar sonra sevdiğim insanla, bir nevi hayalini kurduğum günleri yaşıyorum. Onu mutlu görmek beni de mutlu ediyor. Ama Ji Chan Wook gibi çözülmesi gereken kocaman bir sorunum var...'
Kapının çalması ile kendime geldim. Gelen kişi ise Eun Tak'ın babası Ji Chan Wook idi. Hemen ayağa kalkıp,
-Buyrun efendim dedim. Karşıma oturdu ve
-Çok zamanını almayacağım evlat. Kızım o nasıl? diye sordu.
-Efendim şuan kendisi beni şirketin önünde bekliyor. Yanımda asistan olarak çalışmaya başladı. Herşey gayet güzel. Eun Tak içinde bulunduğu durumdan çok memnun. Hatta ilk yazımız bile hazır dedim.
-Bir iyi bir kötü. Evlat biliyorsun ki ben hastayım. Kızımın karşısına çıkmayı çok istiyorum ama buna ne gücüm, nede hakkım var. Senden başkasına güvenemem. Babam, sırf kızımı bulmasın diye ondan uzak durduğunu da biliyorum. İşte bu nedenle sana güveniyorum ve kızımı sana emanet ediyorum. Kızım asla onu terk edip giden babasını tanımayacak dedi ve ayağa kalktı.
-Ama efendim... le başlayan ve asla tamamlayamadığım bir giriş daha yaptım.
-Evlat ben şimdi gidiyorum. Hastahaneye yatmam gerekiyormuş. Bir sürü işim gücüm var. Sana dediklerimi unutma diyerek odadan çıktı.
Hayatım boyunca omuzlarımdaki en ağır yükle yine baş başa kaldım. Bu durum da anlatmak mı yoksa susmak mı hangisi yanlış!
Karşımda duran saat, şuan yanlış olan tek şeyin benim hala Eun Tak'ı bekletmem olduğunu hatırlatmasıyla, kendimi ve masamı taparlayıp ofisten çıktım.
(Eun Tak'ın Ağzından)
Erkenden inmeseydim keşke. Acaba üzerimde benim göremediğim 'LÜTFEN BEKLETİNİZ' mi yazıyor anlamadım ki. Hah geliyor sonunda! Biraz trip mi atsam. Ay yok artık alt tarafı birazcık bekledin Eun Tak. Haklısın kendim.
-Ne kadar da erken geldin! Yuhh Eun Tak dövseydin oğlanı! Sayın, sevgili iç sesim kafamı karıştırma sus artık duygularım bir birine girdi.
-Yani, şey biraz üşüyor gibi oldumda diyerek toparlamaya çalıştım.
-Çıkmak üzereyken, hımm... Bakmam gereken bir dosya geldi evet evet bir dosya geldi. O yüzden biraz geç kaldım kusura bakma küçük hanım dedi.
-Peki bakalım. Ee hadi artık açta binelim arabaya.
-Ha! Doğru araba dedi. Neden bu kadar tuhaf davranıyor ki? Tabi stajyer olmak kolay değil. Neyse arabayı sonunda açtı ve bindik. Kim Shin yol boyu düşünceli gibiydi. Evin önüne geldiğimizde dayanamayıp,
-Senin neyin var? diye sordum.
-Yoğun ve yorucu geçen bir hafta sonu oldu dedi.
-Peki. O halde eve git ve bir güzel dinlen, çünkü ben öyle yapacağım dedim gülümseyerek yanaklarından öpüp arabadan indim. Eve girip odama doğru giderken,
-Annee ben geldim. Çok yorgunum ve yatıyorum diye seslendim.
Üzerimdekileri çıkartıp sağa sola attıktan sonra en son kendimi de yatağa attım. Uyumak üzereydim ki mesaj geldi. Kim Shin dir diyerek atladım telefonun üzerine ama mesaj ondan değildi.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.