35.Bölüm

28.6K 786 63
                                    

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

William Shakespeare'in seneler önce okumuş olduğum bu güzel tespitini hiç unutamıyordum.
Bazen eski insanların bizden yeni olduğunu düşünüyordum. Acaba yobazlaşan taraf hangi taraftı?
O güzel insanlar o güzel atlara binip gitmişken ne çok zordu bulunduğumuz dönemde ince ruhlu, içi dışı bir bir insan bulmak.
Aslında aradığımız çok şey değildi ama bu devirde imkansız gibi geliyordu bana ,ne zaman ki Rüzgar 'ı tanıdım.
Kalbimde bir şey hissettim hani filmlerde olur ya aniden olan aşklar o an birde şunu anladım bu sadece dışarıdan görünenmiş.
Donan , buz tutan uzvun öldüğüne inanırsın ya işte o kalpte tam olarak böyle atıyor. Yaşıyorum diyerek...

Salonda otururken Sevda
"Çağatay ben düğünümüzle alakalı bir birşey isteyebilir miyim ?"demesiyle Rüzgar 'la ben birbirimize sokulmuş şekilde gülümseyerek onları izlerken ben  ne isteyecegini merak eder olmuştum.
"Dinliyorum."diyen Çağatay kaşlarını çatarak Sevda'ya bakarken bir itirazda bulunacağını düşünmüş olmalıydı. Yüzünün gerginliği ve stresle çatılan kaşı bunun göstergesiydi.
"Ben Can ve Rüya çiftiyle birlikte bizim düğünümüz olsun istiyorum."demesiyle Çağatay aniden
"Onların düğünü ne zaman belli değil. " demesiyle Sevda
"Bir ay sonra demişlerdi. " deyince Çağatay
"O salak Can'ın evleneceği yok."demesiyle ben konuya girmiştim.
"Can bir ay sonra dediyse o zamandır Çağatay . O sözünün arkasında durdu hep."dememle bana bakıp düşünmeye başladı.
"Bir ayı bir gün geçsin.  Bakın görün o zaman ne oluyor."demesiyle Sevda gidip Çağatay 'a sarılınca Çağatay çarpık bir gülüş atınca bende gülümsemiştim.
"Yüzmeye gidelim mi?"diye sorunca herkes baş onayı vermişti.
Sevda ve ben bikinilerimizi giyip aşağıya inince  Çağatay bize bakıp tekrar arkasını dönmüştü.
"Rüzgar abi Allah belamı versin ki en sabırlı halim bu. Bak daha fazla olamayacağım. " deyip bize bakarken Sevda'yı kolundan çekip bağırmıştı.
"Lan çıplak gelseydin. Bu ne hal ? " demesiyle Rüzgar
"Adamlar falan yok. Hepsi kapı tarafında sorun olmaz."demesiyle Sevda ve Çağatay birbirlerine sinirli bakarak yanyana çıkmışlardı.
Rüzgar bana dönünce kollarımı ağır hareketlerle boynuna dolamaya çalışırken parmak uçlarımda yükselmiştim.
Beni kendine çekerken Rüzgar kendini koltuğa oturur şekilde bırakırken bende onun üzerinde oturmuş olmuştum.
"Biliyor musun?"dememle saçlarımı yüzümden büyük bir nezaketle çekerken
"Neyi gülüm? " demesiyle
"Seni görünce bütün derdimi unutuyorum. Sen bana herşeyi unutturuyorsun. " dememle boynuma bir öpücük bırakırken
"Senin yüzün gülsün istediğim içindi bütün çabam ve onun karşılığını almak istiyorum. Hayatımın merkezisin ve sen hep gül."demesiyle ona sarılırken
"Beni kendine öyle bir bağladın ki senin zincirlerin benim kıramayacağım kadar sert."demesiyle ben Rüzgar 'a bakarken oda gözlerini gözlerime dikerek bana bakınca şuan zaman dursun istemiştim.
"Sana rastlamadan önce kim olduğumu unuttum. Unutmayı çok istedim çünkü hepsi birer kabustu."derken gözlerimin dolmasıyla başımı eğerken
"Seninle bu konuları konuşmak istemedim. Bunu hazır hissettiğinde senden dinlemek benim için daha uygun."demesiyle bu adamın nezaketi, yüreği, içtenliği beni benden eden bütün güzelliklerine bakarken
"Seninle tanışmadan önce herkesten kaçıyordum. Hatta hayatımdaki herkesi bu gidişle başımdan gönderip  yapayalnız geçireceğimi düşünmüştüm. Bunu da yaptım. Herkes gitti. Sonra anladım ki asıl kalabalık karafakilermiş. Hiç atamadım. Bu benim kendime işkence etmem gibiydi. Zaten sonrasını biliyorsun. Seninle tanıştım. Seni tanımak ise hiç birşeye benzemeyip herşeyin yerini tutan bir şeydi. " derken gözümden damlayan hatıralara engel olamıyordum.
Daha eskisini anlatamamıştım. Ailemin ölümünü anlatacak kadar güçlü hissetmiyordum.
Aklıma gelen düşünceyle aniden Rüzgar'a dönerek
"Rüzgar bize birşey olursa çocuğumuz  yalnız kalmaz değil mi?"dememle kaşlarını olabildiğince çatarak
"Bu ne biçim bir düşünce ? Benim ölen vücudum olacak ben mirasımı parayla değil insanlıkla bıraksam kaç şehir çocuğum için ayaklanır sen bilmiyorsun."demesiyle beni aniden kucağına alıp
"Benim canım yüzmek istiyor.  Bana eşlik et."derken resmen bebek gibi taşıyordu dışarıya doğru.
"Sanki başka çarem var da ."deyip gülerken bizi evin başka bir noktasına götürerek oradaki muhteşem havuzu göstermişti.
Ben aniden
"Bitanem sen girsen meyvesuyu istiyorum ve biraz seni izleyeyim."dememle canımın aniden deli gibi meyvesuyu çekmesiyle Rüzgar beni büyük bir dikkatle şezlonga bırakırken çalışanlar isteğim üzerine koşuşturmaya başlamışlardı bile.
O arada izlediğim Rüzgar 'ın görüntüsü beni cezbediyordu. Bir insan herküle bu kadar benzeyemezdi. Yunan tanrılarını andırıyordu.
Gelen meyve suyumu alıp içerken Rüzgar 'ın havuzdan yanıma yönelmesiyle gözlerime en güzel manzarayı bu ada değil Rüzgar gösteriyordu.

Mafyanın ZaafıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin