42.Bölüm

15K 530 84
                                    

Hatırlayıp ,hiç aklımdan söylemediğim bir hikaye vardı.
Zamanında üç küçük kurbağa varmış. Bunlar beraber ilerlerken birden bir kuyuya düşmüşler . Kazara olan olay sonucu kendi ebatlarına göre derin olan kuyudan çabalarına rağmen  çıkamamışlar.
Bu üç kurbağa o ana kadar şanslı hissetmişler. Çünkü kuyuda su yokmuş. Zaman ilerlerken yağmaya başlayan yağmur kuyuyu doldurmaya başlamış. Bu üç kurbağa  daha çok bağırmışlar ve bağrışları sonuç vermiş. Kuyunun üzerinde birçok kurbağa toplanmış. Kuyu suyla yavaş yavaş dolmaya başlamış. Etraftaki kurbağalar onlara çaresizce bakarken bu üç kurbağa yaşadıkları yorgunluğa rağmen çabalamışlar.
Artık su boylarını geçerken etraftaki kurbağalar bağırmış.
"Vazgeçin! Öleceksiniz zaten bırakın kendinizi."
Bunu duyan kurbağalardan biri zaten boylarını geçmiş olan suda çabalamaktan yorulmuş halde kendini bırakmış.
Kalan iki kurbağa çabalamaya devam ederken etraftakiler devam etmişler konuşmalarına.
"Sizde bırakın. Ölmenizi kesinlikle istemeyiz ama kurtuluşunuz yok artık ."
Kuyudaki kurbağalardan birisi daha artık yorgun düşmüş bedenini suya teslim etmiş.
Son kurbağa çabalarken etraftaki konuşmalar aynı hızla vazgeçmesi gerektiğini söylemiş.
Lakin kurbağa saatler boyunca mücadele etmiş ve en sonunda çıkmış kuyudan. Diğerleri bu mücadele sonucu yanına gidip onunla konuşmaya çalıştıklarında farketmişler .
Kurbağa sağır ve dilsizmiş .
Benim bu hikayeyi düşünme sebebim muhtemel ki kahvaltı masasında hemen karşımda oturan Vural'dı.
O her durumda mücadele eden o kurbağayı andırıyordu bana çünkü ne karakterinden ne mücadelesinden ne de sözlerinden ödün verirdi.
Sessizce kahvaltısına devam eden Vural,  gerçekten çok iyi bir insandı.
Rüzgar'dan bir küçük olan kardeş olmasına rağmen evlenmemişti.
Sebebi neydi acaba?
Düşüncelerimi bölen ses kocama aitti.
"Bugün herkes pek bir sessiz . " Demesiyle benimde dikkatimden kaçan bu durum ilgimi çekmişti.
"Migrenim tuttu ."Diyen Vural 'ın ardından Can
"Abi yazma bağla hani öyle yaparlarmış ya."deyip kahkaha atınca Serkan
"Ya bir insan sabah o körolası gözünü açar açmaz bu kadar mı enerjik olur?"demişti.
Bunu Can'a bakarak söyleyince anlamıştık  Can 'a giden imayı.
Can o ara Rüya'nın kulağına birşeyler fısıldamakla meşgulken bir anda dönüp
"Hadi kahvaltı bittiyse siz gidin . Evdeyim bugün ben."demişti.
Selim 'in
"Neden?"demesi üzerine Rüzgar
"Gelmesin o bugün . Biz de kalkalım artık. " sözleri üzerine herkes ayaklanırken ben Rüzgâr 'ı  yolcu etmek için onunla çıkmıştım.
"En değerli hazinem benim, gelme sen kahvaltını yap. " demesiyle  bende kollarımı boynuna dolayarak
"Bu ilgi oğlumuza mıydı? " deyip boynuna bir öpücük kondurmuştum.
"Bir bedende benim en değer verdiğim iki insanın kalbi atıyor. Ilgimi paylaşın aranızda."demesi üzerine
"Oğlumuza veriyorum hepsini o zaman."diyerek onu öptüğümde
"Kahvaltına dön karım."deyip uzun bir öpücükten sonra evden ayrılmıştı.
Evde Can, Rüya,Sevda, Selin ve ben kalmıştık.
Salona geçtiğimizde ben Can'a dönüp
"Sen neden gitmedin?"dediğimde Can
"Evet kızçeler ben gitmedim çünkü bugün parti var. Ne kadar umursamasamda Vural beyimize bir organizasyon yapalim dedim. Ne diyorsunuz?"demesi üzerine şaşırmıştım.
"Ayy tabi ki ya kutlama yapalım. " Diyen Selin heyecanla bize bakarken Sevda söze girip
"Nasıl yetiştireceğiz hazırlıkları? " deyince  ben
"Bahçede havuz kenarında bir hazırlık yapalım. Hatta Duygu Hanıma söyleyelim. Hani düğününüzü organize etmişti."diyerek Can ve Rüya çiftine bakınca Rüya Can 'a dönüp
"Numarası var mı sende hayatım?"deyip gülümsemesiyle
"Yok ama Rüzgar abim bulur . Hemen mesaj atayım. O bu sebepten kaldığımı biliyordu. Numarayı bulup gönderir hemen."demesinin ardından çok heyecanlanmıştım.
Işin aslı çok canım sıkılıyordu. Bu küçük parti keyfimizi yerine getirecekti.
Yaklaşık bir saatin sonunda Can numarayı almıştı. Duygu hanımı da evimize davet etmiştik.
Biz beklerken kahvelerimizi içiyorduk. Can'ın
"Aşkım fala baksana bir ya." Diyerek Rüya 'ya kapattığı fincanı uzatırken, Rüya sinirle
"Bir bitmedi fal merakın aşkım? " demesi üzerine hepimiz gülümserken Can'ın telefonu çalmıştı.
Korumalar aramıştı. Evde bahçe kapısındaki korumalardan giriş izni isteyen Duygu hanım içindi bu çağrı.
Duygu hanım içeriye gelince hepimiz onu karşılayıp salonda oturmaya başlamıştık.
"Vural öküzüne mi ?"Demesi üzerine hepimiz gülümserken samimi olduğumuz Duygu hanım
"Yanlış anlamayında hayatımın en tehditle geçen günümü yaşattı. " demişti.
Can söze girip
"O öyledir. Napalım işte başa gelen çekilir. " deyip kahkaha atmasıyla  ben
"Hadi başlayalım hazırlıklara. Güzel bir kutlama olsun. Bu arada Duygu hanım Vural gerçekten iyi biridir. Sadece doğasında sert bir adam gibi görünmek var. Tanısanız severdiniz."demem üzerine
"Belki yani tabi öyledir."demişti.
Bu kadının bakışlarından birşeyler sezinliyordum.
Bilmiyorum ama vardı işte birşeyler .
Ne kadar zaman geçmişti emin değildim  ama neredeyse tüm hazırlıklar bitmişti.
Yemek , sohbet ve emekle geçmişti zaman.
Duygu hanım gerçekten uzman şekilde ve büyük bir özenle hazırlıkları halletmişti. Duygu hanımın beş elemanı Can ve bizler elimizden geldiğince yardımcı olmuştuk.
Bahçe yeni kararmaya başlayan havanın verdiği görkemle olduğundan çok daha göz alıcı bir hala dönüşmüştü.
"Hadi gençler pastayı getirin . Diğerleriniz de gidin ve havai fişekleri halledin."Diyerek beş elemanını göndermişti.
Neredeyse gelmek üzerelerdi.
Biz aradan geçen sürede üzerimize düzgün şeyler giyinmiştik ve beklemeye başlamıştık.
Beklerken ben bahçedeki koltuğa oturup gökyüzünü izlemeye başlamıştım. Diğerleri yanımdayken bir tek Duygu hanım tekrar gözden geçirmek üzere bahçeyle ilgileniyordu.
O anda dış kapı açılınca içeriye Duygu hanımın elemanları girmişti.
Bahçenin genişliği biraz büyük olduğundan uzağı görmek için gözlerimi kıstığımda bunların başka beş adam olduğunu görmemle Can'a dönerek
"Bunlar kim?"demiştim. Can  bir hışımla kalkarken adamlar bize doğru gelmeye başlamıştı.
İçimde kötü bir his vardı. Hoşlanmamıştım bu durumdan istemsiz elim karnıma doğru kayarken diğer kızlarla ayağa kalkmış birbirimize bakıyorduk.
"Hemen odalarınıza çabukkkkkk."Diye bağıran Can'ın ardından herkes Can'a bakarken Can elini beline atmıştı.
Silahını almak için davranmıştı o belliydi. Fakat silahı yanında yoktu.
Ben korkuyla Can yerine gözümü gelen adamlara çevirdiğimde o an sanki nefesim kesilmişti.
Gelen adamı tanımıştım.
Burak...
O adi sapık , yüzünde zafer kazanmış gibi iğrenç bir sırıtışla bize bakarken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Bilmiyorum belki de ağlıyordum.
Can aniden içeriye koşmuştu.  Gelmesi saniyeler almışken aklıma gelen düşünceyle yanımda duran Sevda , Selin ve Rüya 'yı iterek eve yönlendirdim .
Onlar korkuyla eve koşarken Rüya Can'ın elini tutmuştu.
"Git bırak odaklanayım. Hepimize sebep olma . Git."diye Rüya'yı iten Can'ın ardından kızcağız hıçkırıklarla ağlayarak eve koşmuştu.
Ben içeriye girmemiştim. Giremezdim. Can  bir kez vurulmuştu.  Onu kendi olayım yüzünden ölüme gönderemezdim.
Hem belki Rüzgar gelene kadar zaman kazandırabilirdim.
Burak benim için gelmişti. Yukarıya çıkmam kızlarıda tehlikeye atacakken çıkamazdım. Sevda ve Selin hamileydi üstelik.
Çoktan kararımı vermiş şekilde Can'ın arkasında dururken Can bir anda bana bakıp
"Çıkkkkk!"diye gürlemişti resmen. Onu ilk kez böyle görüyordum.  Çıkamazdım. Bencillikti bu yapamazdım.
"Abimin emanetisin . Başımı eğdirme. Nolursun git." Demesine rağmen onu duymazdan gelerek artık yanımıza ulaşmış olan adiler tam karşımızdaydı  artık.
"Selam gençlik parti var dediler geldik." Diyen Burak kahkaha atarken hepsi ellerinde ki silahları çoktan Can'a doğrulmuştu.
"Can hepimizi tek kurşunla vuramazsın ." Diyen Burak'tan uzun ve yaşca daha büyük duran bir adamdı. Gülümseyerek söylemişti bunları. Belliki Can'ı tanıyordu.
"Gerekirse öyle olur. Lan orusbu çocukları evet her birinize bu lafım. Bu yaptığınıza kahpelik denir. Yüreksiz itler." Deyince Burak yaklaşıp
"Damla'yı alıp gideceğiz. Ya ver ya da geber. Açık konusmak gerekirse Can seni sevdim. Ölmenden taraf değilim ama mahsur gör. Elimde sana sadece iki tane seçenek var."demesi üzerine Can
"Benim yukarıda bir ay önce evlendiğim karım var gördün zaten. Bi de karşında ben varım. Damla'yı vereceğime yukarıda beni bekleyen karıma kıyıp kendimi yakarım yine de vermem. Biz adamız oğlan değiliz. Emanete bedel can var alacaksan." Can bunları söylerken artık kalbimin atışına hakim olamaz duruma gelmiştim.
Çaresizlik mi ? Işte buydu.
"Peki o zaman." Diyen Burak silahını kaldırırken o anda arkadan ateş etme sesleri gelmişti. Gözlerimi kapatırken dua edemez hale gelmiştim.  Bayılmak üzereydim. Şoka da girmiş olabilirdim. Gözlerimi aralayınca Rüzgar ve Vural'ı adamlara saldırırken görmüştüm. Adamlardan ikisi yere düşmüşken Burak yaralı koluyla bahçedeki bir ağacın arkasına geçmişti.
Icimden binlerce kez dua ediyordum. Yetişmişlerdi.  Can 'a bakınca gayet iyi şekilde hemen karşısındaki adamla boğuşup öldürmesine tanık olmuştum.
Geriye sadece iki kişi kalmıştı. Rüzgar hızlıca doğrudan Burak'tan tarafa ilerleyince Burak ateş etmeye çalışmıştı. Bir iki deneme sonrası anlaşılmıştı ki kurşunu bitmişti.
Rüzgar hiç durmadan ona doğru ilerlerken bu hali Azrail'i andırıyordu.  Aralarında bir metre kalırken Burak geri geri gitmeye başlamıştı.
Rüzgar hiç durmadan devam edip aniden Burak'ı altına alıp yumruklar atmaya başlamıştı. Yüzüne attığı yumrukların ardından ant içebilirdim ki yüzündeki kemiğin kırılma sesini duyabilmiştim. 
Rüzgar ayağa kalkıp tanınmayacak hale gelen adama silahını doğrultup kafasına doğru ateş etmişti.
Burak ölmüştü.
Ben Rüzgar'a bakarken bana doğru hızla gelip kan içinde yani Burak'ın kanının bulaştığı elini arkasına saklayıp bana sarılmıştı .
Donmuştum resmen. O anda kalan adamı düşünüp aniden havuza baktığımda Duygu oradaydı havuzun kenarındaydı.
"Götürebildiğim kim varsa onunla geleceğim Burak ." Diye bağıran adam silahını Duygu'ya doğrulmuştu. Sanırım Duygu bahçede kalmıştı. O aklıma gelmemişti kızları içeriye sokarken.
Duygu'nun önüne tam o an geçen Vural adama bakıp
"Hadi al alabiliyorsan."derken iki el ateş sesi duyulmuştu.
Vural ve Duygu beraber havuza düşerken adam yere yığılıp ölmüştü.
Gözlerim havuza kaymıştı.
Nefes bile alamamıştım geçen zamanda .
Suyun rengi kırmızıya boyanırken sudan sadece Duygu başını çıkartmıştı.
Vural çıkamamıştı.
Rüzgar'ın bağırışı kulağımda çınlamıştı.
"Kardeşimmmmm!!.".

Umarım beğenmişsinizdir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Umarım beğenmişsinizdir. Hepinizi seviyorum. 💜💜💜💜

Mafyanın ZaafıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin