38.Bölüm

26.4K 809 155
                                    

Ellerime bakıyordum. Ne kadar da bakımlı görünüyordu şuan fakat ne yazık ki sadece  şuan...
Bulunduğum yerde, Rüzgar'ın koruması altında, aşkla, aileyle, bağlılıkla yaşarken babama kızıyordum. Beni ne kadar yormuş meğerse aile insanın kendini güvende hissetmesi gereken büyük bir cennetken rahmet dilediğim babam bizden bir aile çıkaramamış.
Kendi evinde hiç olan ben bu evde ne çok şey ifade ediyorum. Ben sanırım hala kavrayamıyordum . Babamın vurduğu ellerime kocamın öpücüklerinin temasını...
Gözlerimi açmamıştım. Etrafımdaki güzel insanlar çevreme doluşmuş benim hakkımda birşeyler konuşuyorlardı. Rüzgar ise sadece elimi tutuyor bazen kanadığını hissettiğine emin olduğum yaralarımdan öpüyordu. Aslında kendimi mutsuz hissetmem gerekiyordu. Gözlerim kapalı ve bilincim açık halde sadece gülümsemek geliyordu içimden hemde psikopatça, hemde saatlerce...
Bunun tek bir sebebi vardı. Oda tehdit edilmeme , çocuğum hakkında hemde ölümle yada birçok şekilde işkenceyle gözdağı verilmesine rağmen ben mutluydum.
Nedeni ise bu hayat çok kısaydı ve ben aile ne demek öğrenmiştim. Destek olmak ne demek görmüştüm.  Aşkı,  sevgiyi elimde tutabileceğim somutlukta olsalar bu kadar hissedemezdim. Yüreğimde onlara sonsuz bir güven ve teşekkür vardı.  Insan bu hayatta bir gün hatta bir saat bile olsa mutlu olmalıydı. Katıksız,  saf bir mutluluk...
Bunu bana veren yaratıcının izniyle Rüzgar'dı. Artık ölebilirdim.
Gözlerimi aralayınca Rüzgar görüş alanıma girerek
"Damla. Damla'm korkma. Geçti. " demesiyle gülümsedim.  Ellerini tutuşumu sıklaştırınca bunun aslında gizli bir korku olduğunu sadece Rüzgar anlayabilirken ailemdekiler bana nasıl olduğumu sormakla ve rahatımı düşünmekle meşguldüler. Rüzgar sessizdi. Sadece bakıyorduk birbirimize aslında en çok biz anlatıyorduk.  Yüreğimizden irtibat kurmuştuk.  Dahası var mıydı?
"Herkes odalarına. Salonu hemen boşaltın!"diye gürleyen Rüzgar'la kimse birşey anlamadan etrafa dağılırken ikimiz yalnız kalmıştık.
Rüzgar yanıma oturup ellerini yüzümde gezdirdi , konuşmasıyla benim gözlerim ise dudaklarına kilitlenmişti.
"Seni kendime ait kıldığımda ne yaptım Damla biliyor musun? Yüzünü  inceledim. Her bir ayrıntısıyla,  her bir çizgiye bir gecemi verdim. Mimiklerini inceledim. Uykuya ve huzura muhtaç ben gecemi senin uyuduktan sonra ki hallerine köle yaptım.  Seni izlememin sebebi ise bu yüzde en küçük bir mutsuzluğu tanıyabilmek ve en küçük bir hüznün sebebini görebilmekti. Seni mutlu görmek istedim. Hayatta belkide tek isteğim buydu. " demesiyle ben gözlerim dolu dolu yüzüne bakarken
"Aşkım seninle mutluyum. Bundan şüphen olma-" diyemeden sözümü kesip
"Damla'm ilk kez bu kadar huzurla kapadın o canalıcı gözlerini. Sebebi ise vazgeçişti. Sen bu engelde yıkılabilecek kadar kopmuş olduğumuzu mu düşünüyorsun?"demesiyle sessizleşmiştim ki gerçekten öyleydi. İçimden artık benim için fazla olan bu mutluluğu kaybedeceğime inanmayan hiç bir nokta kalmamıştı. Gözlerimden yaşlar süzülürken Rüzgar söze girdi.
"Hayatta en kolay şey vazgeçmektir. En kolay şey bahane bulmaktır. Bu hayatta kazanmak için yada kazandıklarına sahip çıkabilmek için ilerlemen gerekiyor. Tüm gücünle,  tüm aşkınla...
Eğer gücün yoksa ben senin için yaparım. Eğer vazgeçersen ben senin için yürürüm. Sen sadece yanımda ol. Hatta elimi bile tutma gözlerinde kendimi gördüğüm sürece ben bizi bırakmam. Damla'm benim için benimle ol."demesiyle yerimde doğrulup Rüzgar 'a sarılmıştım . Küçük vücudum vücudunda kaybolurken Rüzgar 'ın sarılması sahipleniciliğin ulaşabileceği son noktaydı.
O anda içeriye ailenin geri kalanı girince Selim söze girdi
"Abi özür dilerim. Böldük ama biz endişe ettik."demesiyle Rüzgar başıyla koltukları işaret etmişti.
Herkes bana bakarken yüzlerinde ki endişeyi görebiliyordum. Can zoraki de olsa gülümseyerek
"Ya bi insan hala mı güzel olur? Yengelerin en güzeli ."deyip göz kırpınca Selin ve Sevda Can'a tehditkâr bir ifadeyle bakınca gülümsemiştik. 
Ben kendimi iyi hissetmeye başlarken Rüzgarda bunu farkederek ayağa kalktı. Vural'a gözüyle bir işaret vermesinin ardından Vural ayağa kalkıp evdeki çalışanlara bağırdı.
"Bütün çalışanlar dış kapıya.  Orada bizi bekleyeceksiniz."diye resmen gürlemesiyle kızlar ve ben korkuyla Vural'a bakmıştık.  Vural ise ardına bile bakmadan dışarıya ilerliyordu.
Serkan aniden ayağa kalkınca Selin birden elini tutup
"Aşkım? " demesiyle Serkan Selin'in gözlerindeki korkuyu farkederek
"Şşş bitanem otur. Sorun yok ."diyerek Selin'i herkesin içinde dudaklarına koydurduğu minik bir öpücük ile durdurmuştu.
Vural'ın ani bağırmasıyla resmen Çağatay 'ın vücudunda sarılarak kaybolan Sevda 'yı Çağatay çapkınca bir gülümsemeyle kendinden uzaklaştırırken
"Sevda dur kızım.  Hadee" derken gülümsüyor ve onu sakinleştirip uzaklaşmaya çalışıyordu.
Evimizin erkekleri ayağa kalkarken hepsi kapıya yöneliyordu. Rüzgar bana bakınca gözlerini ilk önce karnıma sonrada dudaklarıma dikerek söylemişti sözlerini
"Benim için,  benimle..." ardından erkekler kapıya yönelirken farkettiğim ilk şey ise
gülümsemelerinin kapıda acımasız bir surat ifadesine döndüğüydü.
Can YILDIRIM
Bizim ailemizi kimse tehdit edemezdi. Bizim ailemizi kimse korkutamazdı. Bu ailenin kadınları bu ailenin erkeklerinin canı pahasına korumayı göze alacakları birer hazineydiler. Evden çıkınca Rüzgar abimin siniri gözlerinden okunuyordu. Evde çalışan herkes kapıda dikilmişti. Hatta ailemizdeki emektarlar bile birer suçlu statüsünde sayılarak yargılanacaktı . Bu belki ağır bir sorgulama olacaktı ama devir buydu. Ne küçük ne büyük,  ne emektar ne yeni, ne kız ne erkek artık masumiyet sadece dudaklarda kalmıştı. Abimin sert ve otoriter sesi yeri göğü inletiyordu.
"Herkes sorgulanacak. Kimseye acıma yok. Sırayla hepinizi hepimiz sorgulayacağız.  Bunu size açıklayayım. İtiraf etmenize gerek yok. Sırayla öleceksiniz."demesiyle tüm çalışanlar korku dolu gözlerle bakarken aralarında nurhayat teyzenin yaşlı ve emektar teyzenin olduğu grubu depoya götürmüştük. Hepimiz soğuk kanlılıkla orada dururken herkes korkudan titriyordu.
Abimin ne demek istediğini biz biliyorduk. Bu teknik her zaman işe yarardı. Içlerinde masum olduğuna emin olduğumuz kişiyi alırdık ve bizle 15 dk bekletirdik. Ardından ise  suçluyu bulurduk. Bu basitti ama sadece bizler için.
Artık insan  sarrafı olmuştuk.
Bütün çalışanlar depoya korku dolu gözlerle bakarken Vural abim psikopatça bağırdı.
"O piti piti acaba kime ölüm sırası geldi."deyip Nurhayat teyzeyi gösterip ilk sen diyerek depoya sokmuştuk. Hepimiz Nurhayat teyzeyle depodayken korumalar çalışanların başındaydı.
Depoda Nurhayat teyze ağlarken Serkan abim söze girdi.
"15 dk bekleyeceksin. Masum olduğunu biliyoruz. Şimdi sessiz ol."deyip onu susturunca Rüzgar abim hiddetle bağırdı.
"O siktigimin kağıdını oraya koyabilecek kişi koruma olamaz. Çalışanlardan biri."demesiyle ben söze girdim.
"Bir çalışan da değil.  Emri veren önemli kim olursa olsun kullanılmış kişi.  Bu büyük bir cesaret küçük bir insandan çıkamaz. " dememin ardından cehennem gibi geçen 15 dakikalık konuşmamızın ardından Nurhayat teyzeyi deponun ardındaki odaya geçirip sessiz olmasını emretmiştik. Hepimiz dışarıya çıkmadan üstümüzü başımızı etrafta istemediğimiz kadar olan donmuş kan izleriyle kirleterek kapıya çıkınca çalışanlar korkuyla inlemeye başladı. Vural abim tekrar söze girdi.
"Acaba şimdi kimi gebertsek? Ali, Murat, Sultan."diye sayarken çalışan isimlerini hepsi ağlarken abimin
"Hicran"demesiyle genç kız dudaklarının arasında gözleri kapalı şekilde
"Benim suçum yok."demesiyle Serkan abim gürledi.
"Alın Hicran'ı.". Bu emirle hicran alınırken diğerlerini eve göndermemizin ardından Hicran hıçkırıklarla depoda karşımızda ağlarken Rüzgar abim kızın boğazına yapışıp aniden duvara fırlattı.  Kızın canının acıması gözlerinden okunurken inlemeleri bakışımızı başka yöne çevirmemize sebep olacak güçteydi.
"Kim lan kim sana bu notu oraya bırak dedi?"diye abimin gürlemesiyle kız
"Ben bilmiyordum. Okumadım."diyerek gereksiz bir itirafta bulundu. Psikolojik olarakta böyleydi. Suç anında ismi söylenen kişi aniden kendini savunurdu. Savunması ani olurdu. Biraz durup yapmazdı bunu belki sözünü keserek söylerdi masum olduğunu.
"Kim dedim sana?"diyerek  abimin kızı sinirle duvara yapıştırıp boğazındaki elleriyle nefesini kısarken kızın gözleri gidiyordu. Bilincini kaybetmeden abim birşeyler öğrenmek adına sabırla onu son kez daha yere attı. Kıza abim aniden bağırarak
"Son kez soruyorum. Nasıl olsa öğreneceğim. Gebertmeden bir fırsatın varken anlattt."diye kükremesiyle kız artık konuşmaya karar vermişti. Abime dönerek
"Rüzgar bey ben masumum . O adam bana küçük bir teşekkür notu olduğunu ve Can beye olduğunu söyledi. Sürpriz için dedi. Yemin ederim efendim. Can beye teşekkür etmemi söyledi. Onun sayesinde bir çok şeyi başardığını söyledi."demesiyle gözlerim sinirle büyürken kardeşlerimin bakışları beni bulmuştu.  Benimse aklım yerinden çıkacak gibiydi sinirle duvara yumruklar atarken ağzımdan dökülen tek isim ise Sevda'yı Çağatay ile mutlu görebilmek adına evime Sevda'ya asılması için soktuğum kişiydi.  Gözlerini ve bakışlarını hatırladıkça emin olduğum an sinirlerim gerilirken bütün gücümle duvara attığım yumruklar arasında ağzımdan dökülen kelimeler kinimi dindiremiyordu.
"BURAKKK!!!!".

Canım okuyucularıma sevgilerle

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Canım okuyucularıma sevgilerle...

Mafyanın ZaafıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin