Kahvaltıyı hazırlamak için dolabı açtığımda masadaki notu fark edip oraya yöneldim.
'Biraz geç uyuduk^^ Evden çıkmamıza yakın uyandırın^^'
Howon'un yazdığına emin olduğum notu çöp kutusuna atıp sessizce tabakları yerleştirdim. Sessiz olmaya çalışsam da epey gürültü yapmıştım. Buna rağmen beni duymuyorlardı. Gerçekten uykusuz olduklarını düşünüyordum.
Salatalıkları, tabağı süsleyerek dizerken belime dolanan kollarla sıçradım.
"Günaydın kuzen."
"Yah! Korktum!"
"Ssshh bağırma uyanacaklar."
"O-oh doğru~"
"Sen üzerini değiştir. Gerisini ben hazırlarım."
İtiraz etmeden yukarı çıkıp hazırlandım. Döndüğümde Luhan bardakları yerleştiriyordu. Gülümseyerek süt dolu bardağı alıp bir yudum içtim. Her zamanki gibi ballıydı.
"Neyi sevdiğimi çok iyi biliyorsun."
"Bu konuda pek çok hikaye dinledim."
"Nasıl yani?"
"Bilmiyor olamazsın değil mi?"
"Bilmiyorum.."
"Taemin amcam ve Minho amcam küçükken asla süt içmezlermiş. Yalnızca ballı süt içerlermiş. İçinde bal yoksa anlayıp bırakırlarmış."
"Ciddi misin?"
"Evet."
"Kendi babalarımdan haberim yok."
"Ben de evde konuşulurken duymuştum. Kyungin babam onların küçüklüğünü sürekli anlatırdı."
Yeni uyanan ikili sohbetimize dahil olmadan sessizce masaya yerleştiler.
"Biliyor musun Kyungin amcam benim idolüm."
"Neden? Ben daha çok Chanhyun babamı örnek alıyorsun sanıyordum. En az onun kadar alışveriş canavarısın."
"Yah! Dalga geçme. Kyungin amcamı sevmemin özel bir sebebi var."
"Ne gibi?"
"Babalarıma karşı olan sevgisini izleyerek büyüdüm çünkü. Onlar benim için birer kahraman. Ama Kyungin amcam daima onları küçük bir çocuk gibi korudu. Her zaman sevgiyle şefkatle sarıldı. Bunu görebildiğim için şanslıyım. Çünkü ilerde hayatımda kim olursa olsun ailemi öyle korumak istiyorum."
"İlk taşındığımızda kendisini korumamı isteyen kişi mi söylüyor bunu?"
"Aynı şey değil. Sinir bozucusun."
"Tamam, hemen küsme. Nereye gidiyorsun? Yah!"
Masadan kalkıp merdivenlere yöneldiğimde kucaklayıp zorla yerime oturttu. Gyu ve Howon gülümseyerek izliyorlardı. Bir yandan kahvaltı ettikleri için konuşmuyorlardı.
"Görüyorsunuz değil mi? Onunla başka bir ülkede yaşamak işte böyle bir şey. Küçük bir çocuk gibi.."
"Görüyorsunuz değil mi? İşte her zamanki Luhan. Çok bilmiş.."
"Çok tatlısınız ama derse geç kalacaksınız. Bir şeyler yiyin ve çıkalım. Hm?"
Howon'un söylediğinden sonra Luhan hazırladığı ballı ekmeği ağzıma tıkıştırdı. Normalde kızabilirdim ama benimle ilgilenmesi hoşuma gidiyordu.
Krem sürmeyi unuttuğumu fark edince odama koştum. Aynanın karşısında oyalanırken odamın kapısı açıldı. Gyu gülümseyerek bana bakıyordu.
"Geliyorum şimdi."
"Çağırmak için gelmedim. Bir şey soracağım."
"Sor~"
"Luhan ve sen.. Ne kadar yakınsınız?"
"Nasıl yani?"
"Ne bileyim işte.. Hani buraya birlikte gelmeniz falan.."
"Kuzen olmak böyle bir şey işte.."
"Biz de Howon'la kuzeniz Soo."
"Anlamıyorum."
"Sizden iki yaş küçük olabiliriz ama salak değiliz. Sevgilisiniz değil mi? Hadi itiraf et."
"Ne saçmalıyorsun? Luhan ve ben kardeş gibiyiz."
"Sen ciddisin.."
"Evet ciddiyim."
"Özür dilerim.. Ben sanmıştım ki.. Yani siz fazla yakınsınız ve sürekli birbirinize dokunuyorsunuz."
"Aranızdaki şey farklı olabilir ama siz bir istisnasınız Gyu. Kuzenler daima yakındır. Bizimle ilgili böyle şeyler düşünmeyin."
"Bu sadece benim fikrimdi. Her neyse.. Hadi aşağı inelim, bizi bekliyorlar."
Okula giderken dalgındım. Luhan'ın kolunu omzuma atması beni ilk kez rahatsız etmişti. Herkes böyle düşünüyor olabilir miydi? İki kuzen sarılıyorsa illa ki böyle bir anlam aramak mı gerekiyordu?
Aslında kırılmış hissediyordum. Onunla yakın olmak bana huzur veriyordu. Bundan çekinip uzaklaşmam gerektiğini düşünüyordum. Bu can sıkıcıydı.
"Siz dersteyken şuradaki çardaklarda otururuz."
"Yalnızca bir saat sonra buradayız."
Onlardan ayrılıp okula girdik. Dersten sonra Luhan'ı beklemeden derslikten çıkıp çardağa gittim. İkilinin yanına oturup karşıdan ağır adımlarla yürüyen kuzenimi bekledim.
O sırada iki kişi bize doğru yürüyordu. Koreli olduklarını anlayınca gülümsedim.
"Selam! Ben Myungsoo."
"Selam. Ben de şey.. Kyungsoo.."
İsimlerimizin benzerliğine gülümseyip elimi uzattım. Yanındaki gülümseyerek beni kucakladı.
"Ben de Sungyeol! Bizden birilerini görmek çok güzel!"
"O biraz dost canlısıdır da.."
Myungsoo, kollarını etrafıma dolayıp sırıtan çocuğu yakasından tutup geri çekti ve tekrar gülümsedi.
"Geçen gün bahçede sırtına çıktığın biri vardı. O yok sanırım."
"Buradayım. Ben Luhan."
Her zaman gülümseyen sevimli kuzenim sert ve soğuk birine dönüşmüştü. Dirseğimle dürtüp gülümsemeye çalıştım. Fakat o soğuk ifadesiyle devam etti.
"Sizi daha önce görmedim."
"Aslında okulda çok fazla kalmıyoruz. Sizi birkaç kez gördük ama çekindik."
Luhan sert bakışlarını gönderirken Howon ve Gyu da onlarla tanıştı.
Arkadaş edinme konusunda Luhan bana göre daha katıydı. Fakat onun bile zamanla kabulleneceğini düşünüyordum. Çünkü ikisi de samimi davranıyordu. Ayrıca burada edindiğimiz ilk arkadaşlarımızdı. Bunu asla geri çeviremezdim. Yeni hayatımız asıl şimdi başlıyordu.