Uçaktan iner inmez tabletimi çıkardım. Çantamdaki defterden adresi yazıp ne kadar uzaklıkta olduğuna baktım. Epey bir yol gidecektik ve bir taksici tarafından dolandırılmak istemiyordum.
"Ne yapıyorsun Lu?"
"Evimizin yerine bakıyorum."
"Neden? Arabayı sen mi kullanacaksın sanki?"
"Tanrım.. Çok safsın tatlı kuzenim."
Kolumu omzuna atıp gülümsedim.
"Saf mı? Bir safla neden başka bir ülkeye geldin o zaman? Bırak beni!"
Kollarımdan ayrıldığında tekrar sarıldım. Keşke bu kadar tatlı olmasaydı..
Taksiye biner binmez, liseden beri aşık olduğum tatlı kuzenimin kucağına yatıp, gözlerimi kapattım. Lisedeyken okuldan yeteri kadar bıkmış ve üniversiteyi bile külfet olarak gören ben, aşkım için başka bir ülkeye gelmiştim. Benim gibi biri için oldukça fazlaydı.
"Geldik Lu!"
Gözlerimi açıp doğruldum ve parayı ödedim.
Eve girdiğimizde büyülenmiştim. Pek çok eşyayla döşenmiş bir evdi. Ailelerimizle birlikte yapmıştık. Fakat bazı eşyaları daha sonra bize gönderecekleri parayla alacağımızı söylemişlerdi. Fakat çoğu mutfak gereci bile alınmıştı. Hepsinin üzerinde kurdele ve not vardı.
"Lu!!!! Bu pandispanya hamuru için mi? Tanrım! Artık pasta yapamayacağımı sanmıştım. Ama her türlü eşyaya sahibim! Pastalarını yapabileceğim!"
"Evet tatlı kuzenim. Ben yemek için burada olacağım!"
Kollarını etrafıma sarıp göğsüme sokuldu. Dışardan soğuk biri gibi görünen kuzenim bana karşı her zaman böyleydi. Belki de kalbimi değiştirmesine sebep olan şey buydu.
Belli etmemeye çalışarak burnumu saçlarının arasında gezdirdim. Kendine has kokusu kalbimi tuhaf bir hisle dolduruyordu. Göğsüm sıkışıyor, nefesim daralıyordu. Alt üst oluyordum. Dünyamı karıştırıyor, her şeyi unutturuyordu.
"Luhan, hem eve yerleşmek, hem de mutfak alışverişi yapmak için iki gün ayırsak ve sonra gezsek olur mu?"
"Okul ne olacak?"
"Kayıt işlemleri vardı değil mi?"
"Evet.."
"O zaman okula gittikten sonra gezelim? Hm? Hm? Hm?"
"Soo.. Gezme konusunda bu kadar hevesli olma. Ailelerimize bir söz verdik."
"Sözümüze sadığım Lu. Tabi ki ders çalışacağım."
"Ama hemen gezip arkadaş edinmek istiyorsun!"
"Yah! Kıskandın mı sen?!"
"Hıh!"
"Kimse olmasa bile önemli değil. Sen yanımdasın~"
"Bunu başında söylemeliydin.."
Arkamı dönüp odama çıkmak için merdivenlere yöneldim.
"Yah! Gel buraya!"
Koşup sırtıma atladığında istemsizce güldüm.
"Seni bücür. İn tepemden!"
Panikle inip karşıma dikildi.
"Eyvah!"
"Ne oldu?"
"Unuttun mu? Babamlar saat kaç olursa olsun evimize girdiğimizde aramamızı söylemişti."
"Doğru.."
"O zaman ben Kyungin amcamı arıyorum. Sen de Taemin babamı ara hm?"
"Pekala, sen yukarı çık. Ben valizlerini getireceğim Soo."
"Tamam~"
Çantasından telefonu alıp odasına çıktı. Ben de Taemin amcamı arayıp kısaca haber verdim. Önce Soo'nun valizlerini odasına bıraktım. Daha sonra inip kendi valizlerimi aldım.
Dubleks olmasına rağmen küçücük bir evimiz vardı. Alt katta ayrı bir giriş kısmı vardı. Oradan salona geçiliyordu. Mutfak da salonla iç içeydi. Üst katta da iki oda ve kocaman bir banyo vardı. Öğrenci evi olmak için fazla mükemmeldi.
Üzerime en rahat eşofmanlarımı giyip alt kata indim. Valizimin bir köşesinde Chanhyun babamın yaptığı birkaç atıştırmalık vardı. Havaalanından aldığımız içeceklerle birlikte yiyeceklerimizi bir tepsiye yerleştirdim.
"Woah! Ne zaman indin?"
"Fazla tembel, narin ve uyuşuksun.."
"Küseceğim göreceksin."
"Söylenme, gel yanıma. Acıkmışsındır."
"Sipariş verebiliriz!"
"Bunlar yeter kuzen. Doymazsan internetten senin için sipariş verecek bir yer bulacağım."
"Başka bir ülke.. Bu bazen ben korkutuyor."
"Yanında ben varım."
"Hiç korkmuyor musun?"
"Sadece alışamamaktan korkuyorum. Ailelerimiz bizimle gerçekten ilgileniyordu. Üstelik sık sık yenen kalabalık akşam yemeklerine alışığız biz.."
"Ağlayacağım.."
"Daha ilk günden ağlarsan arayıp Minho amcama anlatırım."
"Hemen yarın gelip bizi alırlar. Biliyorsun değil mi?"
"Kesinlikle!"
Omzuma yaslanıp tepsiden bir poğaça aldı. Elindekini kemirirken sessizce televizyona bakıyordu.
"İyi ki babamlar internet ve televizyon üyeliklerini önceki ay açtırmışlar. Yoksa sıkıntıdan patlayabilirdik."
Zorlukla poğaçayı bitirip yenisi için tepsiye uzandı. Kolunu bile zor kaldırıyordu.
"Çok uykum var.."
"Onu da yemelisin. Daha sonra yatmana izin vereceğim."
"Luhan.."
"Hm?"
"Birlikte uyuyalım mı?"
"Huh?"
"Kötü hissediyorum.. Yalnızca bu gece için, hm? Alışmaya çalışacağım."
"Pekala, yanında uyuyacağım."
Poğaçasını bitirdikten sonra enerjisi biten kuzenimi kucaklayıp odasına götürdüm. Yanına uzanıp göğsüme sokulmasına izin verdim. Mutluluktan ölen insan yoksa bir ilk olabilirdim.
"Yarın kıyafet, şampuan, diş fırçası gibi ihtiyaçlarımız işin alışveriş yapmamız gerek. Biliyorsun değil mi?"
"Hmhm~"
Kendini uykuya bırakırken beni anladığına çok da emin değildim. Umursamıyordum da..
İstediğim tek şey anın tadını çıkarmaktı. Onun kokusuyla kendimi uykuya bıraktım. Daha mutlu uyuduğum bir gece hatırlamıyordum..