Sabah uyandığımda bedenlerimizi birbirine dolanmış bir halde buldum. Kollarımda melek gibi uyuyordu. Burnumu saçlarında gezdirip kokusunu içime çektim.
"Soo uyanmalıyız."
"Hmmmmmm."
"Babamlar uyanacak. Şuan iki sevgili gibi görünüyoruz."
"NE?!"
Aniden gözlerini açıp uzaklaştı.
"Günaydın bebeğim."
"Günaydın.."
"Kahvaltı hazırlamalı mıyız?"
"Bence sürekli gittiğimiz yere gidelim. Hani ilk geldiğimizde keşfetmiştik."
"Doğru! O zaman ortalığı toplamalıyız."
Ben toparlanmaktan bahsederken o tekrar gözlerini kapattı. Gülümseyerek yaklaşıp yanağından öptüm.
"Y-yah!"
"Kalk uykucu. Onlar geri döndüklerinde seni kollarımda uyutacağım. Şimdilik daha az uyumalıyız."
"Yarın ders var. Ne yapacağız?"
"Gitmeyeceğiz."
"Pff.. Kızacaklar."
"Telafi ederiz Soo."
Homurdanırken sehpaya uzanıp elinde bir kağıtla bana döndü.
"Bu ne?"
"Bilmem.."
Açıp okumaya başladı.
"Bebeklerim, biz alışveriş için dışarı çıktık. Kaybolmadan döneceğimizden hiç şüpheniz olmasın."
"Chanhyun babam yazmış olmalı."
"Sanırım.. Onun yazısına benziyor."
"Onlar dönene kadar hazırlanmalıyız."
"Haklısın."
Koltuktan kalkıp merdivenlere koştu. Ben de sessizce peşinden gidip kendi odama girdim. Dakikalar sonra hazırlanıp koridora çıkmıştık.
"Harika görünüyorsun."
"Teşekkür ederim Lu."
"Karşılığında benim ne kadar harika göründüğümden bahsetmeliydin."
"Kendini beğenmiş."
"Kendimden daha çok beğendiğim biri var."
Kollarımı beline sarıp dudaklarına yaklaştım. Tam o anda filmlerde olan bir şey oldu. Kapının zili bu anı bekliyormuş gibi çalmaya başladı. Böyle şeyler asla gerçek hayatta olmaz sanıyordum oysa.
Babalarımızı alıp kahvaltısını çok beğendiğimiz yere götürdük. Bizimle oldukları için mutlulukla gülümsüyorlardı. Mekan umurlarında bile değildi. Bizim de öyle..
Kahvaltı boyunca Kyunsoo'nun arkadaşından ve burada yaptıklarımızdan bahsettik. Derslerimize olan özenimiz onları mutlu etmişti.
Chanhyun babam sürekli bana ve Soo'ya bakıyordu. İkimizi de ayrı ayrı inceliyor, yemek sırasında zaman zaman birbirlerine çarpan ellerimize tuhaf bakışlar gönderiyordu. Soo fark ederse aşk hayatım başlamadan bitebilirdi.
Bütün bir günü onlarla dolaşarak geçirdik. Tabi ben daha çok Chanhyun babamın bakışlarından kaçmaya çalışıyordum.
Eve girdiğimizde herkes yorgundu. Yoğun istek üzerine Soo'yla birlikte kahve hazırladık. Onlar içerken biz de giyinmek için odalarımıza çıktık. Üzerimi değiştirirken içeri Chanhyun babam girdi.
"Sanırım konuşmalıyız melek oğlum."
"Konu nedir?"
Kıyafetlerimi düzeltip gülümsedim.
"Sen ve Soo."
"Ben ve Soo mu? Bizim hakkımızda ne konuşacaksın?"
"Uzatmayacağım bebeğim. Sizi gördüm.."
"N-nasıl?"
"Dün gece su almak için odadan çıktım. Merdivenlerdeyken sizi fark ettim."
"Bizi? Uyuyorduk!"
"Öpüşüyordunuz."
"B-baba.."
"Ne zamandır sevgilisiniz?"
İstemsizce gözlerim dolmuştu.
"Biz sevgili değiliz?"
"Ama dün gece.."
"Saklamamın bir faydası yok. Ben onu seviyorum."
"Bunu görebiliyorum bebeğim. Sanırım o da seni seviyor."
Büyük bir pişmanlıkla yatağa oturdum.
"Baba ben çok kötü biri miyim?"
"O da nereden çıktı?"
"Ben.. Onu incitiyorum. Bencilce davranıyorum."
"Daha açık olur musun?"
"O beni sevmiyor."
"Emin misin?"
"Evet.. Sadece onu bırakıp gitmemden korktuğu için öptüğümde kızmıyor. Beni kaybetmemek için katlanıyor."
"Nasıl yani?"
"Gitmemem için ona yaklaşmama izin veriyor işte."
"Sen de yokluğunu onun için bir tehdit unsuru haline getirip devam ediyorsun. Doğru anlamış mıyım?"
"Evet.. Üzgünüm.. Sizin oğlunuz gibi davranamıyorum. Kalbimi kontrol edemiyorum."
"Bak bebeğim, onun hislerini incitmediğin sürece onu kazanmak için her şeyi yapabilirsin. Fakat Kyungin babanın söylediği şeyleri unutmamalısın. Her zaman kalbine sahip olan kişinin hislerini düşünmeli ve öncelik vermelisin."
"Biliyorum.."
"Sonunda onun incinmediğine emin ol. Olur mu?"
"Onu incitmeyeceğim. Buna dayanamam.."
"Tanrım.. Melek oğlum aşık mı olmuş?"
"Bu konuyu Kyungin babama anlatmak yok."
"Buraya taşındığınız ilk günden beri sevgili olduğunuz konusunda bizi yiyip bitiriyor. Aksine inanmayacaktır."
"Ciddi misin? Çok utanıyorum!!"
"Sadece bilmiyormuş gibi yap."
"Sen de öyle?"
"Tabi ki!"
"Teşekkür ederim baba. Seni çok seviyorum."
"Awww tatlı meleğim."
Birbirimize sarılmış öylece dururken içeri Soo girdi.
"Şey.. Bölüyorum ama.. Okuduğum kitabı bulamıyorum. Acaba sende olabilir mi?"
"Salonda bıraktığın için çalışma masanın çekmecesine koydum Soo."
"Teşekkür ederim."
Gidecekken babam onu da çağırdı. Yakınlaşmamız için üç kişilik bir sevgi yumağı oluşturdu. Aşırı doz sevgiden ölebilirdim.