Ailelerimizin gittiğinin üzerinden 2 gün geçmişti. Fakülteden çıkarken birbirimize baktık.
"Sungyeol çağırmıştı. Şimdi mi gideceğiz, yoksa akşam mı?"
"Şimdi gidelim. Akşam dinlenmek istiyorum. Bugün ders beni çok yordu."
"Peki.."
Luhan her zamankinden daha üzgün görünüyordu. Üstüne gittiğim zaman aynı konuları açıyordu. Bu yüzden susmaya karar verdim.
Arkadaşlarımızın evine girdiğimizde gergin bir hava vardı. İkisi de ayrı köşelerde sessiz oturuyorlardı. Sonunda Sungyeol sessizliği bozup başını kaldırdı.
"Biz.. Ayrıldık."
"NE?!"
Aynı anda bağırdık. Ayrılmak? Bu herkes için mümkün olabilirdi ama onlar için asla. Çok saçmaydı. İnanması güç bir şeydi.
"Doğru söylüyor. Biz ayrıldık."
"Ne demek ayrıldık? Kafanız mı iyi sizin? Delirdiniz mi?!"
Luhan'ın ani çıkışı beni bile korkutmuştu.
"Buradan gitmiyoruz. Şuan başka seçeneğimiz de yok zaten."
Sungyeol hüzünle Myungsoo'ya baktı. Myungsoo bu cevaba kırılmış görünüyordu. Başka seçeneği olmadığı için yanında olması kırıcı olmalıydı.
"İyi düşündünüz mü? Bu öylece alınabilecek bir karar değil."
"Luhan haklı. Tamam, bu konulardan pek anlamıyorum ama sizin ayrılmanız kadar saçma bir şey daha olamaz. Birbirinizi ne kadar sevdiğinizi biliyoruz. Yapmayın lütfen."
"Çok düşündük. Buraya bizi vazgeçirmeniz için çağırmadık. Biz şuan sadece arkadaşız. Sizden buna saygı duymanızı rica ediyoruz."
İstemsizce gözlerim dolmuştu. Kabul etmek istemiyordum.
"Bu çok saçma."
Luhan oturduğu yerden kalktı ve bana da kalkmamı işaret etti.
"Sizin biraz daha düşünmeye ihtiyacınız var. Biz eve gidelim."
"Otursaydınız.."
"Yalnız kalmalısınız Myungsoo. Belki aklınız başınıza gelir."
Luhan apartmandan çıkana kadar elimi tuttu. Bunu neden yaptığını sorgulamıyordum artık. Sessizce izin veriyordum.
"Şey.. Eve gitmeden önce cips alsak olur mu?"
Sinirle bana döndü.
"Olmaz."
"N-neden?"
"Sana yasak olduğunu unutuyorsun bebeğim."
"Kola?"
"Olmaz Soo. Senin için meyve suyu hazırlayacağım tamam mı?"
"Peki.."
"Tanrım.. Böyle yaptığında kalbim dayanmıyor ama."
Kollarını etrafıma sarıp saçlarımdan öptü. O bana sarıldığında göğsüne sokuluyordum. Bu tamamen kontrolüm dışında gerçekleşiyordu. Bana verdiği huzuru asla inkar edemezdim.
"Bir daha somurtmak yok. Senin için ballı çörek alalım hm?"
"Meyve suyu?"
"Onu ben hazırlayacağım."