(5 ay sonra)
Yavaş adımlarla aşağı indim. Soo mutfakta olduğu için yine yalnız olacaktım. Hüzünlü ifademle mutfağın kapısına dikilip öksürdüm.
"Dikkatimi çekmek için güzel bir yöntem sevgilim."
"Benimle ilgilen Soo. Akşam yemeği için çok erken."
"Bitti sayılır sevgilim. Onlar gelene kadar sana vakit ayıracağım."
Kuzenlerimiz ve arkadaşlarımız geleceği için heyecanla yemek yapıyordu. Birkaç tanesine ben de yardım etmiştim. Fakat işine karışmamdan sıkılıp kovmuştu.
"Odayı yerleştirecektik. Hatırlıyorsun değil mi?"
"Hatırlıyorum Lu. Bak bu sondu. Şimdi gidebiliriz."
Ocağın altını kapatıp tencereyi masanın üzerine geçirdi. Önce yumuşak ve tutkulu bir öpücük verdi. Sonra da elimi tutup arkadaki küçük odaya doğru çekiştirdi.
Ailelerimiz kendi ailelerinin yanına, Ulsan'a taşınmışlardı. Gençleri rahat bırakma konusunda nasıl ikna oldukları konusu hala muammaydı. Fakat öğütlerini, anılarını ve ders çıkaracağımız hayatlarını bırakmışlardı. Bize yol gösterecek şeyler vardı geride bıraktıkları.
"Bu kutuların hepsini boşaltacağız, değil mi Lu?~"
"Evet sevgilim. Önce bundan başlayalım mı?"
Kutuyu açtığımda karşıma çıkan ilk şey mavi bir battaniye oldu. Hikayesini biliyordum. Gözlerimdeki hüzün, gözyaşlarımı beraberinde getirsin istemiyordum. Zorlukla yutkunup gülümsemeye çalıştım.
"Bu battaniyenin hikayesi çok özel."
"Anlatmak ister misin?"
"Kyungin babama ait. Kyungsoo babası almış. Ayrı kaldıkları zaman bu olmadan hiç uyumamış."
"Tanrım~ Çok tatlı~"
"Bu pelüş tavşan da Kyungin babamın. Liseye giderken bile odasında duruyormuş biliyor musun?"
"Kyungin amcam küçükken çok sevimliymiş."
Tavşanı ve battaniyeyi cam kapaklı küçük dolaplarımızdan birinin içine yerleştirdikten sonra Soo tekrar kutuya uzandı.
"Bunlar ne sevgilim? Tonlarca gazete. Okul gazetesi gibi duruyor."
"Evet. Öyleler."
"Bizim okulun logosu değil mi bu?"
Chanhyun babam lisedeyken okul gazetesi için yazı yazıyormuş. Kyungin babam hiçbirini okumamış. Fakat hepsini alıp saklamış."
"Aşkları büyüleyici."
"Nedense ben öpüştüklerinde iğreniyorum."
"Yah! Şapşal!"
Gülerek diğer kutuya ilerledi ve içinden pelüş yeşil bir ayıcık çıkardı.
"Bu kimin biliyor musun?"
"Senin mi?"
"Minho babamın."
"Tanrım! Bu o ayıcık mı?"
"Hangi ayıcık?"
"Kyungin babam küçükken onlara gittiğinde oynuyormuş. Bir gün kendi aralarında konuşurlarken duymuştum."
"Çok tatlı~ Peki sen bunu biliyor musun?"
Kapağında 2Min yazan bir defter çıkarıp gülümsedi.