Kuzenlerimizin gittiğinin üzerinden haftalar geçmişti. Gyu'nun söylediklerini unutamıyordum. Hislerimi söylemem konusunda ısrarcıydı. Soo'yu tanıdığı halde..
"Hey! Ne düşünüyorsun?"
"Akşam ne yememiz gerektiğini.."
Ona olan aşkımı düşündüğümü söyleyemezdim elbet. Zaten onun da umurunda değildi.
"Buzluktan pizza çıkarıp fırına atarız."
"İlk geldiğimizde sürekli yemek yapacağını söyleyen bir Soo vardı. Sanırım kendisi tatile çıktı."
"Beni her şeyden koruyacağını söyleyen Luhan da vardı ona bakılırsa. Ama elimi ısıran böcekten koruyamadın. Hıh!"
"Tanrım! Durur musun lütfen?! Yah!"
Hızlı adımlarla ilerleyen kuzenime yetişmek için koşarken Sungyeol'le karşılaştık.
"Nereye çocuklar?"
"Ona yetişmem gerek. Akşam bize gelin!"
Koşarak kollarımı onun etrafına sardım. Trip yapan bir sevgili gibi görünüyordu ve onunla böyle olmak hoşuma gidiyordu.
"Seni çok seviyorum Soo. Biliyorsun.."
"Biliyorum.."
"Ben sadece şaka yapıyordum. Derslerimizin yoğun olduğu zamanlarda zaten yemek yapmamalısın."
"Söz daha sık yapacağım obur şirin."
"Bu durumda sen de huysuz şirin mi oluyorsun?"
"Hayır, ben karizmatik şirin oluyorum."
"Öyle bir şirin olduğuna emin miyiz?"
"Ben söylüyorsam vardır."
"Pekala.. Pes ediyorum."
Eve doğru yürürken saçma atışmalarımıza devam ettik. Aşk kesinlikle birlikte eğlenebilmekti. Önemli olan onunla gülüyor olmaktı. Çünkü gülümsemesi bile kalbimi huzurla doldurup gülümsememe sebep olabiliyordu.
"Luhan, sana anlatmam gereken bir şey vardı."
Salona girip çantalarımızı çıkardık. Kendimi koltuğa bırakmamı bekleyen kuzenim hızla yanıma yerleşti.
"Anlat bakalım."
"Bugün Howon ısrarla arayınca dersten erken çıktın ya."
"Evet?"
"Yanıma biri oturdu. Adı Jessica'ymış."
"Sonuç?"
"Bir süredir bana bakıyormuş. Benden hoşlandığını söyledi. Daha doğrusu bir kağıda yazıp önüme bıraktı."
"Ne?"
"Derste biraz sohbet ettik. Yani o itiraf etmeden önce."
"Bizim bölümde mi? Yoksa sadece ortak ders falan mı?"
"Bilmem sormadım. Ama gülümseyerek bana bakıyordu. Tuhaf hissettim."
"Ondan hoşlandın mı?"
Öfkemi kontrol edememekten korkuyordum. Kalbim sıkışıyordu. Durumu belli etmemek için derin bir nefes aldım.
"Ondan hoşlanmadım Luhan. Sadece rahatsız oldum. Yani onca zaman biri beni izliyormuş. Bu tuhaf.."
"Etkilenmedin yani?"
"Hayır dedim ya."
"Aferin!"
"Yah! Yah! Saçlarımı bozma!"
"Merak etme burada seni benden başka gören yok."
"Yine de iyi görünmeliyim."
"Bunun için bir sebep yok."
"Var. Yah! Odama gidiyorum! Bırak beni!! Yaaaah!!!"
Saçlarını karıştırıp kollarımı etrafına sardım. Hislerimi kontrol edemezsem dudaklarına yapışabilirdim. Tatlılığının asla sınırı yoktu.
"Lulu~ Bırak beni lütfeen~ Yemek yapacağım~"
Yine tatlılığını kullanarak benden kurtulmaya çalışıyordu. Kollarımı biraz gevşetip yanağına yumuşak bir öpücük bıraktım.
"Dışardan sipariş verebiliriz. Biraz dinlen hm?"
"Arkadaşlarımız gelmeyecek mi?"
"Gelecekler.."
"O zaman yemek hazırlamalıyım. Onların dersleri bitene kadar duş alacak vaktim bile kalıyor. Şimdi beni oyalama."
Mutfağa ilerleyip mavi önlüğü taktı. O dolaptan çıkardığı sebzeleri doğrarken ben de kumandayı alıp koltuğa yayıldım.
Gyu'dan gelen mesajla tüm dikkatim telefonuma yoğunlaştı.
'Soo biriyle mi tanıştı?'
'O ne demek?'
'Howon onun kız arkadaşından bahsediyor.'
'Kız arkadaşı?'
'Jessica'yı diyorum.'
'Sen nereden biliyorsun?'
'Soo Howon'a okulda olanları anlatmış. Sanırım kızdan hoşlanıyor.'
'Ne?'
'Onu kaybediyorsun Lu. Artık itiraf etmelisin.'
'Bunu ona az önce sordum. Bana kızdan rahatsız olduğunu söylemişti.'
'Tepkinden çekinmiş olabilir.'
'Çok saçma.'
'Saçma ama çoktan bir adım attı bile. Ya sen?'
'Sadece göğüsleri ve uzun saçları var diye Soo'yu ona kaptıramam.'
'Tanrım.. Çok tatlısın. Git ve aşkını itiraf et. Fighting!'
Telefonu ve kumandayı bırakıp kalktım. Bir erkek gibi davranmalı ve ona aşkımı anlatmalıydım.
Yavaş adımlarla yaklaşıp kollarımı beline sardım. Dudaklarım boynunda gezerken elindeki bıçağı tezgaha düşürdü. Artık kendimi kontrol edemeyeceğime emindim.
