36. Bölüm

5K 262 23
                                    

ஐAyazஐ

Koca evde tek başıma yaşıyordum. Yıllardır. Peki, yıllardır ne yapıyordum? Hayatımı boşa harcıyordum, gençliğimi. Ailem olmadan geçirdim hayatımın çoğunu. Babam beni unutmuştur bile. Bir eve atıp özel okullara göndermekle, para vermekle babalık ne kadar olursa artık. Ona baba demek bile garip. Sevgimden bile şüpheliyim ona karşı. Annem. O yok. Hiç tanımadım. Babam "Annen hakkında bir şeyler mi öğrenmek istiyorsun? Seni terk etti ve başka bir adamla evlendi." dedi onun hakkında. Bir kez konuştu ve sustu. Beni terk eden bir annem olduğunu öğrendiğimde, uzun süre kendime gelemedim. Yine de çabuk toparlanan bir insan oldum hep. Bunu da atlattım. 

Keşke diyorum bazen, annemle ilgili hiç değilse bir anım olsaydı. Onunla ilgili elimdeki tek somut hatıra her zaman yatağımın yanındaki komodinde sakladığım tüy kalemim. Ne zaman verdiğini ya da niye verdiğini hatırlamıyordum. Tek bir kare bile yok. Ama sadece onun verdiğini biliyorum. Bu çok garip.

Günlerdir kafamı kurcalayan anne konusunu babama ilk kez ciddi bir şekilde açmaya karar verdim. İş yerine gidecektim ve sadece "Beş dakika konuşabilir miyiz?" diyecektim. Annemi soracaktım, şansım varsa anlatacaktı ve ben de annemi biraz olsun tanımış olacaktım. Güzel bir hayaldi. Babamın iyiliği ne zaman tutmuştu ki bana birden annemi anlatıverecekti? Yine de içimde annemle ilgili bir şeyler öğrenebileceğimi hissettiren bir dürtü vardı. Buradan gelen deli cesaretiyle de arabama atlayıp gerçekleri öğrenmeye, babamın yanına gittim.

Koca şirkette takım elbiseli, robot gibi çalışan soğuk insanların arasından geçerken kendimi onlara çok uzak hissettim. Sanki bilim kurgu filmindeymişim gibi, onlar farklı bir zaman diliminde ben farklı... Büyüdüğümde böyle biri olmak istemiyordum. Kesinlikle delilikti bu. Para kazanmanın eğlenceli yolları da vardı. Asla babamın işini devralmazdım. Benim kalbim hala yaşamak için yanıp tutuşuyordu çünkü ben gençtim. Yaşım ilerlese de ruhum genç kalacaktı. 

Asansöre bindim ve 25 yazan düğmeye basıp küçük ama zorlu yolculuğuma başladım, yanımdaki yaklaşık altı adamla birlikte. Orada biraz daha dursaydım, beni gri-siyah olan garip dünyalarında çekeceklerdi sanırım. Siyah dosyaların içindeki bir sürü sayı ve anlamsız kelimelerden oluşan bir sürü kağıdın doldurduğu boğucu iş dünyası, cidden beni korkutuyordu. 

Asansörün kapıları açıldığında hemen kendimi dışarı attım ve derin bir nefes aldım. Şimdi iş babamı bulmaktaydı. Birkaç oda gezdim ve birkaç insanla garip sohbetler ettim. Babamın ne tarafta olduğunu öğrendiğimde adımlarımı hızlandırdım ve kendimi fark ettirmeye on adım kala durdum. Köşeyi dönmeden sırtımı duvara verdim ve kulaklarımı açtım çünkü duyduklarım hayatımın dönüm noktalarından biriydi. 

"Bu mektubun onun eline geçmesine izin veremeyiz. Anlıyor musun beni?" Ne mektubundan bahsediyordu babam hiçbir fikrim yoktu. Aslında vardı. Kesinlikle annem ile ilgiliydi. Bir şekilde biliyordum işte. Ne derseniz deyin, çok saçma ama içime doğmuştu evet.

"Adnan Bey anlamıyorum, neden mektubu yok etmiyoruz?"

"Sana fikrini soran oldu mu? Senden sadece saklamanı istiyorum, güvenli bir yerde olması yeterli."

"Peki efendim." Anlaşılan o ki, o mektubu ele geçirmem gerekiyordu. Tabii işin orası biraz karışıktı. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. 

ஐEgeஐ

Güneş'le geçirdiğim huzurlu birkaç günde hayatımın en önemli anlarının Güneş'le birlikteyken yaşadığım anlar olduğunu fark ettim. Ondan sonra çok daha iyi olmuştum. O bana iyi geliyordu, her anlamda. Hayatımda tanıdığım en zeki sarışındı ve onu seviyordum. Karanlığıma anlam kazandıran bir ışıktı benim için. Aydınlatmıyordu beni ama anlamsızlığıma tercüme oluyordu. Tam olarak birbirimizi tamamlıyorduk. Beraberken parlıyorduk, beraberken aydınlanıyorduk. 

Ay Tozu ◐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin