5 Bölüm

21.7K 510 36
                                    

Hafif morarmış kollarıma bakıyordum. Ellerimi birbirine doladım ve bacaklarımı kendime çektim. Neden böyle kötü bir şey yapmıştı ki? Sanırım onu hafife almıştım. Ben, gerçekten bir bağımlının böylesine değişebileceğini düşünememiştim. İnat ettim, parayı vermemekte direndim. Lanet olasıca bir kağıt parçasıydı sadece! İnsanların hayatlarını mahvediyordu. Elim boynuma gitti, onun bıraktığı izlere... 

Gözlerim doluyor, yanıyor, göz yaşlarımı tutamıyor.

Allah'ım! Ağlamak istemiyorum, güçlü olmak istiyorum, lütfen!

Başımı ellerimin arasına aldım ve kulaklarımı iyice sıktım. Bu iğrenç sessizliği duymak istemiyordum. İyi şeyler düşünmek istiyorum, düşünemiyorum. Tutmaya çalıştığım hıçkırıklarım artık son noktaya varıyor. Artık kendimi bırakıyorum.

"Anne"

"Baba"

"Neredesiniz?"

Üç kelime çıkabilmişti ağzımdan. Hayatta en çok değer verdiğim iki insan yoktu. En çok sevdiğim, ama hiç göremediğim iki insan. Yüzlerini hatırlamıyorum, çok küçükmüşüm öldüklerinde. Zaten onlar öldükten sonra amcamın yanına gönderilmişim. Gerisi malum,

'Göz kamaştırıcı bir yaşam!'

'Herkesin hayalini kurduğu hayat!'

Hepsi size öyle gelebilir, ama hiç de öyle değildi.

Hiç değildi.

Amcamın bana sürekli emirler vermesi, başkalarının yanında canı olmam, diğer zamanlar... Biliyor musunuz bana bir keresinde tokat atmıştı. Hayatımdaki ilk ve tek dayağı yemiştim. Ne için mi?

Sadece ailemin ölümünü kabullenmiyordum!

Üşüdüğümü hissettim. Sıcacık yatağıma girdim. Titriyordum, üşüyordum.

"Anne, baba!"

Gözlerimi kapattım. Düşünmek istemedim. Ağlamak istemedim. Üzülmek istemedim.

~

Sarı saçlarımı özenle taradım. Bugün siyahlara bürünmüştüm. Siyah, omuzları açık tişörtüm, deri şortumun içine öylece sıkıştırılmış salaş bir hava veriyordu. İncecik bacaklarımı da siyah bir kilotlu çorap sarmıştı. Saçlarım? Onları salmıştım. Hazırdım, okula dönmeye.

Gücümü göstermeye.

Belalı bir prenses olmaya.

Hazırdım. 

Çantamı tek koluma geçirip ayağa kalktım. Belalı bir kız olacaksam, kendi arabamı kendim sürmeliydim. Garaja girdim. 10-15 araba rahat vardı. İçlerinden kırmızı, üstü açık olanı seçtim. Gaza bastım, ve istikamet okul.

Arabayı park ettim, kapısını açıp dışarı çıktım. Yüzüm duvara dönüktü. Derin bir nefes alıp verdim. Yüzüme sahte gülümsememi yerleştirdim. 

Tamamdım.

Yürümeye başladım. Gözler üzerimdeydi, olması gerektiği gibi. Başak'ı görünce yanına gittim.

"Günaydın"

"Mutlu maskeni takmışsın"

Nasıl anlamıştı ki?

"Hey, ben mutluyum, onu da nereden çıkardın?"

"Lütfen, ikimiz de iyi biliyoruz, içimizde sorunlu bir ergen var"

"Beni anlıyorsun, kardeşim olacaksın"

İçtenlikle gülümsemişti. Evet, anlayabiliyordum. İçten gülümsemeyle, sahte gülüşler arasında fark vardı. Ama yapacak bir şey yoktu. Ben mutlu değildim. 

Ay Tozu ◐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin