Bana neredeyse tecavüz edecek adamın iğrenç ellerinin üzerimden çekildiğini hissettim. Üstüme örümcek ağı yapışmış gibi hissediyordum. Yapış yapış ve iğrenç. Hala kulaklarımı dolduran müzik sesi beynime olduğundan iki kat daha fazla sesli gelmeye başlamıştı. Elimi saçlarımın arasından geçirdim ve kurtarıcıma baktım. Beni kurtardığı için minnet mi duymalıydım yoksa hayatımı mahvettiği için onu suçlamalı mıydım. Bilmiyordum. İçimden gelen tepki vermemekti aslında. Susmaktı. Ama isyan eden bir yanım vardı. Onu tekmelemek isteyen bir yanım. Bir süre Ayaz'ı izledim. Ağzıma bayat bira tadını bırakan çocuğu dövmesini izledim. Biraz olsun hafiflemişti kalbim. Belki de bana yaptığının cezasını çekiyor diyeydi. Ama hala sönmeyen bir alev vardı içimde. O kadar çıkmaz yol bir anda çıkmıştı ki karşıma, az önceki rahatlama sadece bir saniye almıştı. Kalbim sıkışıyordu her an ve ben bunu kendime bir ceza olarak görüyordum.
Çocuğun yerde hareketsiz kaldığını gördüm. Ayaz bana hızlıca yaklaştı ve aniden beni adeta yapışmış olduğum duvardan söküp alarak bana sımsıkı sarıldı. On yıllık tuttuğu nefesini saçlarıma bir rüzgar gibi bıraktı.
"Özür dilerim" İçtenlikle kulağıma üflemişti kelimeleri. Bu çocuk nasıl yüz seksen derece dönmüştü birden? Ne yaptığını bir türlü anlayamıyordum. Ellerimi beni sımsıkı saran-öyle sıkıydı ki boğulma derecesine gelmiştim- kollarına koydum ve itmeye çalıştım. Sonunda beni bırakınca derin bir nefes alıp yürümeye başladım. İçerisi beni boğmuştu. Arkamdan geldiğini biliyordum. Dışarı çıkıp derin bir nefes aldım.
"Güneş,"
"Ne yapıyorsun sen?"
"Nasıl...Yani? Anlamadım ne yapıyormuşum?"
"Beni nasıl buldun? Bir an olsun rahat bırakamaz mısın?"
"Seni o adamın elinden kurtardım ve teşekkürüm bu mu?"
"Soruma soruyla karşılık verme Ayaz."
"İsmimi söylediğinde farklı geliyor bili-"
"Ayaz ne dediğinin farkında mısın? Ne halt ediyorsun burada diyorum ve sen... Sen gelmiş... Ah!" Sinir bozucu hıçkırıklar boğazımı ağrıtıyordu. Elimi boğazıma koydum ve kafamı başka yöne çevirdim.
"Cidden ben olmasam şuan ne olacağını biliyor muydun?"
"Ben kendi başımın çaresine bakabilirdim Ayaz."
"Görüyordum, çok güzel bakıyordun. Ne istediğini bir anlasam..."
"Belki kurtarıcımın başka biri olmasını istiyordum!" Diye patlayıverdim. Boğazımda düğümlenmiş olan hıçkırıklar yüzünden sesim çatallaşmıştı ve buna lanet okudum. Ayaz cevap vermeyip bana öylece bakıyordu. Ne yapacaktım bu çocukla bilmiyordum. Kafa bile çektirtmiyorlardı.
"Peki, kurtarıcın nerede o zaman?" Cevap verememiştim. Çünkü bilmiyordum. Sahi, neredeydi, ne yapıyordu acaba? "Ne oldu, cevap veremiyorsun değil mi?"
"Evet, belki şuan burada değil," Kalbimi göstererek "ama tam burada. Hep benimle." dedim. Ayaz'ın gözleri gözlerime kenetlendi. Sözlerim onu bıçaklamışım etkisi yarattı. Ama bir iki saniye süren bu duygu değişimini hemen örttü. Duygularını iyi saklıyordu.
"Sen onu daha çok beklersin. Ege bir kere siler. Bir daha onun kitabına giremezsin." Göğsüm sıkıştı. Yalan söylüyordu. Öyle söylemeliydi. Ege anlayacaktı. Her şeyi anlatacaktım ve beni affedip bana sarılacaktı. Biliyordum çünkü... Çünkü öyle olması gerek. Yalan olmasını o kadar çok istiyordum ki. Ege'nin o bakışlarını hatırlayınca içim içimi yiyor. Ama affedecek ya, biliyorum ben. Hem, Ayaz'ın derdi neydi? Ne diye kafasına takmıştı bizim meselemizi. Yaptıklarının üstüne hiçbir şey olmamış gibi bir de iyilik meleği rolü mü oynuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tozu ◐
RomanceGüneş, annesi ve babasını bilinmeyen bir nedenle küçük yaşta kaybetmiş, amcasıyla yaşayan 17 yaşında zengin bir ailenin kızı. Yıllarca okula gitmemiş, tonlarca özel ders almış, yaşıtlarına göre oldukça akıllı. Peki bu kızı hiç bilmediği bir yer ola...