Hana vardiyası bitince telefonu eline aldı. Sabah olmuştu artık. Gidip biraz uyuyacaktı.Saate baktı. Yiğit in dersaneye gittiği saat gelmişti. İş üniformasını çıkarmadan Yiğit'i aradı. Biraz daha beklersem derse girer kaçırırım diye düşündü. Sonra lojmana gidecekti. Telefon çaldı uzun uzun ama cevap veren yoktu. Biraz sonra kısa bir çağrı geldi hemen kapandı. Yiğit arama için dakikası kalmadığından sadece çağrı atmıştı. Hana geri aradı.
"Ablasının yakışıklısı günaydın." dedi enerjik bir ses tonuyla Hana. "Ne var ne yok durumlar nasıl evde."
Yiğit cevap verdi : "Evde durumlar pek iyi değil. Seni bile unuttular. Gündem değişti."
"Ne oldu ki? " dedi Hana duraklayarak endişeli bir halde.
"Kötü bir şey yok dimi bana söylemediğin""Ev sahibi evi ve alttaki dükkanı satacakmış. Bize de çıkın demiş. Çay ocağı da gidiyor yani" dedi Yiğit.
"Nasıl olur ki böyle bir şey. Hem satsa bile biz aynen devam edemez miyiz. Yeni sahibine veririz kiramızı ." diye karşılık verdi Hana.
Bunun üzerine Yiğit "tam bilmiyorum ama ev sahibi taşının demiş. Alıcılar ofis büro şeklinde kullanmak amaçlı geliyormuş." dedi.
Hana allak bullak olmuştu. Ne olacaktı şimdi. Bütün kötü şeyler de peşpeşe geliyor diyerek soyunma odasındaki dolabın önüne yere çöktü. Aklından o kadar çok şey geçirdi ki ne yapacaklarına dair bir çözüm yolu bulamadı. Bir sürü kötü senaryo geçmişti kafasından olacaklara karşı. Sanırım bu yönden anneme benzemişim diye düşündü. O da öyleydi. En küçük bir olayı kıyamet kopmuş gibi büyütür karalara bağlardı. Ama şu an ki durumda büyütülmeyecek gibi değildi. İşsiz ve belkide evsiz kalacaklardı. Kardeşinin dersane masrafları üniversite masrafları. Kim bilir annem ne haldedir diye onu aramak istedi Hana.
Bir yandan da annesini aramaktan korkuyordu. Onlardan habersiz Kıbrıs'a gelmişti. Üstelik geleli kaç gün oldu bir kez bile aramamıştı. Yiğit aracılığıyla haberleşiyorlardı. Daha doğrusu arayamamıştı. Tepkilerinden korktuğu için.
Ama şimdi mutlaka annesini aramalıydı. Telefonu eline tekrar alıp rehberden annesini buldu ve aramaya bastı.Telefonu açan Emine hanım "Alo" diye yanıtladı.
"Anne nasılsın. Günaydın." diyebildi Hana.
Emine hanım ise "oraya gittin şimdi bir de arıyon mu" dedi Akdeniz şivesiyle iğneleyici bir ses tonuyla.
Hana ise fırsatı kaçırmadan konuya şimdi daldım daldım yoksa zor olur diyerekten konuşmaya başladı. "Anne iyi ki gelmişim bahşişli bir iş lazımmış bana. Olanları duydum. Evimiz elden gidiyormuş öyle mi."
Emine hanım duraksadı.
"Benim çalışmam çok iyi oldu. Bende işsiz kalsaydım iyi mi olacaktı." diye devam etti Hana.
"Senin derdinden sonra bir de bu çıktı. Satacakmış evi altındaki dükkanla birlikte. Çay ocağıyla birlikte ev de gidiyor." dedi Emine Hanım.
Ev sahibi tüm apartmanın sahibiydi. Aynı zamanda Hana'nın babasının işlettiği zemindeki çay ocağıda onundu. Krizden etkilenen inşaat şirketini kurtarmak için elindeki bazı gayrimenkulları satıp nakit ihtiyacını karşılayacaktı. İlk satılan yer de Hana ve ailesinin yaşadığı yer olmuştu. Bir an önce taşınsanız iyi olur demişlerdi.
Ekonomik kriz belki en çok, en çok varlığı olanları etkilerdi ama onların aldığı etkiden halihazırda bir şeyi olmayanlar da etkileniyordu.
Bir kaç gündür keyifli vakit geçiren farklı bir şehirde çalışmanın tadını çıkaran Hana'nın bu rahatlığı kısa sürmüştü. Ne yapabilir de ailesini bu dertten kurtarabilirdi onu düşünüyordu. Mecburen yeni bir eve çıkacaklardı. Babasının çalıştırdığı çay ocağının yeri ise değişecekti. Yeni bir yer bulabilirlermiydi. Yakın bir yer olması önemliydi. Sonuçta halihazırda olan müşterilerin kaçmaması gerekiyordu. Kaç senedir insanlar bildiği kişinin çayını içiyor ve güveniyordu. Yeniden başka bir yere gidip orda çevre edinmek hiç kolay değildi. Evin ve dükkanın yeni sahibi de çıkın diyecekti muhtemelen. Başka biri alacağına kendimiz alamayacağımıza göre mecburen biz de çıkacağız. Ama ne yapacağız diye düşünüp durdu Hana. Babası aklına geldi. Onun için çok daha fazla zor olmalıydı. Çocukları ve karısının sorumluluğu onun üzerindeydi. Kim bilir ne kadar üzgündü. Ama üzüntüsünü belli etmediğinden emindi Hana. Öyleydi babası. Hep güçlü gözükmeye çalışırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hanaelci
General FictionMasum görünen kirli bir ilişki mi yoksa kirli görünen masum bir aşk mı ? Hikayemiz de bu sorunun cevabını arayacağız