27. Bölüm / Portakal çiçeği

14 2 4
                                    

Ulaş biraz önce gördüğü kızı arıyordu. Tam göze göze gelmişlerdi.

Ama şimdi göremiyordu. Zaten ortalık o kadar kalabalıktı ki. Onu tam gördüğü anda araya bir turist kafilesi girmişti.

O anda görüş alanının dışına çıkmıştı. Sağına baktı yoktu. Soluna baktı yoktu. 

Belki de yanlış gördüm diye düşündü.

Ama sonrasında gördüğüme eminim kesinlikle oydu diye geçirdi içinden.

Hana ise turist kafilesini fırsat bilerek kaçmıştı ordan. Ne olduğunu şaşırmıştı.

Hiç beklemediği bir anda karşısında o adamı görünce eli ayağı titremişti.

Kendi kendine "yok yok kesinlikle gitmeliyim Kıbrıs tan" dedi. Bu şehir bana iyi gelmiyor.

Bavulunu bırakıp uçağın kalkacağı perona gelmişti. Biletine baktı. Kimliğini kontrol etti. Saatine baktı. Ama yerinde duramıyordu.

Bu haksızlık diye düşündü. İnsan yabancı bile olsa bu kadar yakın olduğu bir adamdan neden uzak kalmak zorundaydı.

O gece o kadar yakın olmuşlardı ki ..

Hana her ne kadar yaptığının kötü bir şey olduğunu düşünsede o yabancı adamı düşünmeden edemiyordu.

Gişelerin orda birbirlerine bakarken iki yabancıydılar. Hâlâ da öyleler.

"Belki de benim olduğumu anlamamıştır ben öyle baktığım için acaba bu kız niye bakıyor diye bakmıştır" dedi sesli bir şekilde.

Yanında oturan kadın  "efendim birşey mi dediniz" diyerek Hana'ya baktı.

"Yok.. hayır.. Ben öyle kendi kendime" dedi Hana'da.

Hana o kadar dalgındı ki uçağın havalandığını bile farketmemişti. Kadının sayesinde kendine geldi. İstanbul'a gidiyordu.

İçinde garip bir burukluk vardı. Gitmek istemiyor gibiydi.

Sanki Kıbrıs ta olması gerekiyor gibi hissediyordu.

Sanki orda bir şey bırakmış gibiydi. Bu garip histen bir an önce kurtulup ne yapacağımı düşünsem iyi olur diye geçirdi içinden.

Kendine o kadar kızgındı ki ben oraya ne için gittim ne yaptım diyordu. Utanıyordu yaptıklarından.

Dünden hazırmış gibi hiç karşı gelmediğine mi yoksa bir de bunun  etkisinden hâlâ kurtulamadığına üzülse bilemiyordu Hana.

Yol boyunca düşündü durdu. Uçaktaki herkes ya bir şeyler okuyup ya birşeyler içiyordu.

Bazıları uyuyor bazıları da yanlarındaki telefon ve tabletlerden bir şeyler izliyordu.

Hana ise sadece düşünüyordu. Ne yapacağından ziyade o geceyi geçirdiği  adamı düşünüyordu.

Acaba o da düşünüyor mudur diye geçirip durdu aklından.

Hana'ya göre bunun mümkünatı yoktu. Sıradan gecelerinden sadece biri olduğuna emindi. Kullanılıp atıldım işte diyordu iç sesi ona.

Sonra yine kızdı kendine. İçinde iki kişi varmışda biri diğerine söylüyormuş gibi şunları söyledi kendine. 

" Kimse seni zorlamadı Hana Elci.  Sen kendin gittin. Kendin yaptın. Çünkü adamı görünce dünden hazır biri gibi davrandın. Basit kızlar gibi attın yakışıklı adamın kollarına."

Sanırım bunu söyleyen Hana'nın içindeki gerçekçi olan tarafıydı. 

Kendini düşürdüğü durum açıklanamazdı. İstediği kadar öyle biri değilim dese de artık öyle biri olduğunu düşünüyordu. Hana Elci basit bir kızdı şimdi.

hanaelciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin