Ulaş gün boyu toplantı yapmıştı. Sabah erkenden toplantıya başlayıp otelin açılışı için hazırlıklar ile uğraşmak oldukça yorucu olmuştu. Yeniden düzen kurmaktansa kurulu bir düzen daha rahat olabilirdi ama Ulaş devamını getireceği yerdeki düzeni kendi kurmak isterdi. Amerika'da ki kurulu düzen de onun elinden çıkmıştı.Bundan sonra nerde yaşayacağını bilmiyordu açıkçası. Bugüne kadar Amerika'dan başka bir yer düşünmemişti. Hep ordaki otele odaklanmış çalışmalarını bu yönde ilerletmişti. Şimdi ise bir çırpıda bırakıp gelmişti. İstanbul'da yeni bir düzen kurmaya çalışıyordu.
Biraz dinlenme fırsatı bulmuştu ki tekrardan bir dosya geldi önüne. Dosyayı gergin bir şekilde alıp incelemeye başladı ama hiçbir şey anlamıyordu. Ellerini başının arasına aldı. Sabahtan beri durmadan işleyen bir kafanın da dinlenmeye ihtiyacı vardı tabiki.
Tam o sırada kapı çaldı. "Gellll" dedi Ulaş. Başını kaldırdı.
İçeri Çetin girdi. Normalde olmadığı kadar çekingen bakıyordu. Kapıyı kapatıp yaklaştı. Ulaş ise hiç oralı olmadı.
"Artık konuşmalıyız bence" dedi. "Hala konuşmayacak mısın benimle. Bu kadar uzun sürmemeli bu mevzu."
Ulaş "tamam konuşalım" dedi. Eliyle oturacağı yeri gösterdi. Telefonu eline alıp "iki tane çay" dedi.
Çetin şaşırdı çay istemesine ama ses etmedi.
Ulaş kendini toparlayarak "sana bir kırgınlığım yok kızgınlığım da yok " dedi. "Ben kendime kızıyorum. Böyle bir şeyi nasıl yaptım bilmiyorum asla yapmamalıydım.
Çetin bu arada lafa girdi.
"Benim gibi birine uyduğun için pişmansın yani."
Ulaş, Çetin'i kırmak istemiyordu. Ama kendini de anlatma ihtiyacı hissetti.
"Kusura bakma ama benim seninki gibi bir yaşam tarzım yok. Bu kadarı benim için gerçekten fazla oldu" dedi.
Çetin'in hayatı evet biraz hareketli ve karışıktı ama bu kadarı ona bile fazlaydı. Ulaş'ın tepkisine hak veriyordu içten içe.
"Artık yapacak bir şey yok. Oldu bitti. Zaten bir daha karşılaşabileceğin biri değil. Senin ismin de geçmiyor. Sen olduğunu da kimse bilmiyor."
Ulaş "ben biliyorum. Ben biliyorum ben olduğumu. Yetmez mi" dedi sesini yükselterek.
"Bir şey duyulursa benim adım duyulur. Endişe etme bu konuda" diye karşılık verdi Çetin soğukkanlılıkla.
Ulaş kızmıştı Çetin'e. "Sen beni anlamıyorsun. Kimse bilmese daha mı az üzüleceğim yani. Hayır. Bu utanç verici hatayı yaptım ben."
"Tamam ama düğün iptal edildikten sonraki bir kaç gün de..."
Çetin biraz duraksadı ama devam etti.
"Yani diyorum ki çok farklı değildin. Zaten bir daha görmeyeceğin biri. Kıbrıs'ta oldu ve kimbilir nereliydi" dedi Çetin.
Ulaş huzursuzdu. Bir daha görüp görmeyeceğinden emin değildi.
"Aslındaaaa. Ben " diye söze girecekti ama çaylar geldi o sırada. Çetin "neden çay içiyoruz biz. Ben çay içemem ki böyle" diye çayı geri gönderip kahve istedi.
Ulaş araya girip "ya iç işte. Çay daha sağlıklı" dedi. Israrla çay istemiyordu.
Çetin itiraz etti.
"Niye içmiyor muşum. Selülit mi yapar"
Ulaş "zevzeksin" deyip güldü.
"Eeee ne diyordun sen" dedi Çetin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hanaelci
General FictionMasum görünen kirli bir ilişki mi yoksa kirli görünen masum bir aşk mı ? Hikayemiz de bu sorunun cevabını arayacağız