20. Bölüm / Dar Etek

16 2 0
                                    

Zeyneple uzun bir tartışmanın ardından lojmana uğrama fırsatı kalmadan doğrudan otele geçmeye karar verdi Hana. Üstü başı çok da iyi değildi o yüzden. Ama nasılsa gidince ölçü verdiği üniformayı giyecekti. Önemli olmadığını düşündü. Aklı hala Zeynep te idi. Böyle bir karara nasıl vardığını aklı almıyordu. Ne zaman böyle bir boşluğa düşmüştü ki de hiç korkmadan bir de sözleşme imzaladı. "Ah evet sözleşme" diye söylendi kendi kendine. Hana'nın aklına şimdi de sözleşme takılmıştı. O iğrenç buluşmaya gitmezse sözleşme gereği tazminat mı ödeyecekti kız. İki arada bir derede kalan Zeynep'e sinirlenmek yerine artık onun için endişelenmeye başlamıştı. Zeynep'in öyle bir buluşmaya gitmesine kesinlikle razı değildi ama şimdi ne olacaktı.

Hana üniformasını giymiş düşünceli bir şekilde oda servisi ofisine gitmek için asansörün olduğu koridorda yürüyordu. Aklında sürekli "bu kız ne yapacak şimdi" düşünceleri vardı. Giydiği ayakkabıların tik tak seslerine aşina değildi. Yere bakıyordu yürürken. Arkadan onu süzerek gelen birinin olduğunu fark etmedi. Asansöre gelince kapı açılıp aynada Acun Bey i görmesiyle irkildi.

"Korkutmadım ya" dedi Acun Bey flörtöz bir bakışla. Hana'yı baştan aşağıya bir güzel süzdü. "Yeni üniforman daha iyi oldu. Çok yakışmış sana ama etek biraz uzun sanki" 

Hana gerçekten korkmuştu. Bu adamın sesinden hiç hoşlanmıyordu. Bir şey yapmasa bile ona rahatsızlık veriyordu. Onun iltifatı bile hoş değildi. Gerçekten yakıştırdığından değil de sapıklıktan iltifat ediyor gibiydi. İster istemez cevap verdi ona.

"Geldiğinizi görmedim. Teşekkürler." dedi Hana. "Bugün başlıycam sabah söylediğiniz gibi. "

Aslında bu kıyafetler Hana'nın hiç hoşuna gitmemişti. Acun Bey uzun desede dizine uzanan daracık siyah bir etek , hafif topuklu bir ayakkabı ve üzerinde beyaz otel logosu bulunan bir gömlek vardı. Gömleğin üzerine siyah süveter de giyince Yeşilçam filmlerindeki mürebbiyelere benzetmişti kendini. Bir de gözlük taksa ve saçını aşağıdan topuz yapsa bir farkı kalmayacaktı gerçekten o görüntüsüyle.

Asansöre beraber binmişlerdi Acun Beyle. Bir üst kata çıkacaktı sadece ama topuklu olunca yürümek istememişti Hana. Normalde hep yürümeyi tercih ederdi. Eski kıyafetlerini özlemişti. Dışardan bakınca hantal ve demode gözüksede sonuçta o bir housekeeping  elemanı giysisiydi ve Hana çok rahat ediyordu. Dar bir etekten daha iyi olduğunu düşünürdü hep. Asansör sesiyle düşüncelerden sıyrıldı. Acun Bey başarılar diledi ve Hana da onun muhabbetine katlanmak uzun sürmediği için şükretti ve oda servisi ofisine girdi. 

"Engin Bey ve Bayan Natalie ile birlikte çalışmak için gönderildim. Ben Hana" diye kendini tanıttı. Elindeki cupcake leri dizen platin sarısı saçları olan genç bir kadın diğerleri öylece bakarken öne çıktı. "Hoş geldiniz" dedi. Ş harflerini söylemekte zorlanıp S olarak söyleyen her yabancı gibi. 

"Ben Natalıe. Aslında burda gördüğün herkesle  çalışacaksın ama özel günlerde sen bizim ekipte olacaksın. Engin Bey de birazdan gelecek "  dedi kırık bir Türkçeyle. Kıbrıs ta otelde çalışmak  için Türkçe öğrenmek şart değildi çünkü Türk müşterilerden çok Avrupalı geliyordu. En çok da ruslar. Yaz kış sıcak denizlere inmeyi seviyorlardı. Eğer yabancı bir çalışansan İngilizce bilmen yeterliydi.  Bayan Natalıe bunun yanında Türkçe de konuşabiliyordu. Çok tembelim diye düşündü Hana. Kendini düşününce böyle bir otelde çalışmasına rağmen İngilizce bilmiyordu.. Ondan bu iş için İngilizce istenmemesine şaşırmıştı ama bir yandan da çok lazım olmayacak heralde diye düşündü. 

Hana ofisteki sipariş alan kısımdaki kişilerle tek tek tanıştıktan sonra siparişlerin hazırlandığı mutfak kısmına geçti Bayan Natalıe ile birlikte.Nerdeyse bir çoğu ile sadece kafa sallayarak anlaşmıştı Hana "hello" diyerek. Bir çok ülkeden insanlar çalışmak için Kıbrıs'ı tercih etmişti Hana gibi. Mutfak bölümünde ise yeni uyanan bir çiftin kahvaltısı hazırlanıyordu hummalı bir şekilde. Yürüyen masaya hazırlanan peynir tabağı dikkatini çekmişti Hana'nın. Nerdeyse bütün peynir çeşitleri vardı. Jambon, salam, portakal reçeli ve Kıbrıs'ın meşhur hellim böreği. Çay yerine de meyve suyu ve kahve vardı menüde. Krepleri hazırlayan oldukça kilolu bir kadının yanına yaklaştı Bayan Natalıe. "Mom" diye seslendi. "Çok yoruldun mu?" 

hanaelciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin