Server hanımın hastaneye gidip geldiği günden sonraki tavırları Sabiha hanımı çileden çıkarıyordu. Ona göre hiçbir şeyi yoktu ve sadece naz yapıyordu.
Tüm bunları evde her istediğini yapmak için yaptığını iddia ediyordu Sabiha hanım. Yiğit'ten omzuna masaj yapmasını istiyor, Hana'ya ise sürekli portakal suyu sıktırıyordu.
Tv de ise onun istediği kanal izleniyordu. Hana canından bezmişti. Yiğit ise çareyi evi terketmekte bulmuştu. Iyi ki mahalleden arkadaşları vardı.
Babaanne Sabiha hanım da aşağı inmişti. Dayanamamıştı. Apartman kapısından tam çıktığı anda saçları kırmızı pembe arası bir kız gördü.
Yüzü bir yerden tanıdık gelmişti ama bir süre baktı.
"Tanıyamadın demi babaanne" dedi Zeynep.
"Benim ben Zeynep. Saçlarımı boyadım. Yanlışlıkla böyle oldu.""Zeyno kızım sen misin? Ama güzel olmamışsın böyle. Eskiden daha güzeldin" dedi Sabiha hanım.
Çok açık sözlü olduğunu daha önceden gayet iyi biliyordu Zeynep. Hiç şaşırmamıştı.
"Biliyorum babaanne" dedi. "Sen nereye böyle. Hana evde mi? "
Babaanne çok dertliydi. "Hana, Server hanımefendiye hizmet etmekle meşgul. Çok hastaymış. Hepsi numara. Kendini naza çekiyor sürekli. En çok onunla ilgilenilsin istiyor. Bunların hepsi beni çekemediği için. Beni kıskanıyor" dedi.
Zeynep gülümsedi alttan alttan. "Kıyamam ben sana. Biz gezelim senle bir ara" dedi.
"Hem nereye böyle. Gel eve çıkalım. Hana ile aramız limoni. Biraz tırsıyorum. İkinizin kaldığı odada otururuz biz.Server hanımın yanında durmayız."
"Siz benim yanımda yine şifreli konuşursunuz. İstemem" dedi babaanne kafasını çevirerek.
Zeynep de hemen "evet konuşuruz tabii. Boşver sen bizi" dedi.
Elindekini göstererek "baaaak pasta aldım. Hemde profiterollü. Sen bayılırsın."
Babaannenin gözleri parlamıştı. Hakikaten severdi pastayı. Server hanımın aksine boğazına düşkündü. Ama ondan daha zayıftı.
Eve çıktılar. Hana kapıyı "babaanne ne unuttun acaba" diyerek açtı. Karşısında Zeynep de vardı. Zeynep'i görünce saçlarından gözünü alamamıştı.Hana ve Sabiha hanımın kaldığı odaya geçtiler.
Server hanım hala evlenme programı izliyordu. İki arkadaş ise birbirlerine kaçamak bakışlar atıyordu.
Babaanne de onları izliyordu. Gerçekten de küstü bunlar.
Hana pastanın yanına kahve yapmak için mutfağa geçti. Arkasından da Zeynep geldi.
"Hala küs müyüz?" dedi Hana'ya. Hana cezveyi karıştırırken ona yanıt olarak "saçların hoş olmuş, o rengi tutturmak oldukça zor olmalı. Her gün saç boyamış olmalısın" dedi.
"Evet" dedi Zeynep. "Soranlara yanlışlıkla oldu diyorum. Ama özellikle yaptım. Neyse. Hala küs müyüz?"
"Neden küs olalım. Bunun için bir sebep yok ki."
Zeynep tekrar sordu. "O zaman niye eskisi gibi değiliz."
Hana "Sen değil ben eskisi gibi değilim" dedi bakışları donuk bir şekilde.
Zeynep onun hâlinin ilk defa şimdi farkına varmıştı. Yaşadıklarından dolayı acı çekiyordu.
"Eskisi gibi değilim de ne demek. Sen kadınsın. İstediğin şeyi yaşarsın. Ve hala eskisi gibisin" dedi Zeynep.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hanaelci
General FictionMasum görünen kirli bir ilişki mi yoksa kirli görünen masum bir aşk mı ? Hikayemiz de bu sorunun cevabını arayacağız