Zeynep hayatında onu heyecanlandıracak hiç bir şeyin olmamasından yakınıyordu. Günleri aynı geceleri aynıydı. Yaşıyordu ama sanki herkes hayatına devam ediyor ama onu dondurmuşlar gibi hissediyordu. Hayatını askıya almıştı. Derin bir yalnızlık içindeydi ve sadece annesi vardı. Bilgisayarı vardı. Tanımadığı takipçileri vardı. Bir de Hana vardı.
Hana ise kalabalık içinde yalnızdı. Zeynep'den farksız. Hayatı hep başkaları için koşturmakla geçiyordu. Çalışıyordu. Eve geliyor uyuyor sabah kalkıyor. Yine çalışıyordu. Sanki Hana yı da programlamışlardı. Başkaları hayatını yaşarken o sadece kurulmuş saat gibi aynı işleri yapıyordu. Yaşadığının farkında değildi nefes aldığını farketmese.
İkiside yan yana oturdular. Kafa kafaya düşünmeye başladılar.
İkiside birbirinden çok farklıydı bir yönden de o kadar aynılardı ki...
Münevver hanım eşini kaybettikten sonra kızının üstüne titredi. Bütün çabası onun mutlu olduğunu görmektir fakat Zeynep dış dünyaya kendini gitgide kapatmıştır. Üniversiteyi bile bırakır.
Kızının bir uzmandan destek alması için elinden geleni yapar ama Zeynep her seferinde benim psikolojimin bozuk olduğunu falanmı düşünüyorsun yoksa der. Ben gayet iyiyim sadece dışarıdaki insanların bozuk psikolojisinden kendimi koruyorum diyerek müthiş bir savunma stratejisi belirler.
Gerçekten de öyledir. İnsanlarla pek anlaşamaz çünkü çok dobradır. İnsanlar onun pat diye söylediği doğruları duymak istemiyor genelde. Zeynep de yalanlarla yaşayıp samimiyetsiz dostluklar kuramıyor.
Son zamanlarda fikirleri birçok konuda oldukça değişmiştir Zeynep'in.
"Söylemeyecek misin neler karıştırdığını" diyerek yaslanmış kafasını birden kaldırır Hana. Zeynep'in başı boşta kalıp sarsılır. Şöyle bir bakar.
"Aslında sana söylemem lazım. Ama bilmesen daha iyi." der Zeynep.
"Nasıl bilmesem daha iyi. O zaman kesin kötü bir şey."
"Kızacağım bir şey olduğunda böyle yapıyorsun" diyerek konuşmaya devam etti Hana.
"Dökül bakalım."
"Beni boşversene sen ne yapacaksın şimdi. İşten de atıldın. Annemin teklifini kabul et bence. O sana iş ayarlar kendi çalışacağı yerden." diyerek Hana'nın dikkatini başka yöne çekti Zeynep olanları anlatmamak için.
Hana Kıbrıs'a nasıl gidebilirdi ki ? Babam asla izin vermez diye düşündü. Açlıktan ölecek olsak evden atsalar sokakta yaşasak bile izin vermez başka şehire gitmeme dedi kendi kendine.
Düşünceler içinde boğulmamak için kalktı ve birer çay daha koydu Hana. Hem kendine hem Zeynep'e.
Keşke sesim güzel olsaydı da şarkıcı olsaydım ünlü olurdum. Çok param olurdu dedi Hana bir yandan da kendiyle dalga geçerek.
"Baban izin vermezdi. Olamazdın kesin sesin güzel bile olsa."
"İyiki sesin güzel değilmiş en azından içinde kalmadı şarkıcı olmak."
"İnsanın bir şeyi yapabilecekken yapamaması çok koyuyor. Ukte kalıyor içinde."
"En azından şimdi yeteneğim yoktu zaten yapamazdım diye düşünüp rahatlarsın."
Haklısın dedi Hana sözünü bitiren Zeynep'e. Dönüp sordu "içinde ukte kalan benim bilmediğim birşey mi var?"
Herkesin içinde ukte kalan yapmadığı şeyler vardır. Hemde yapabilecekken yapmamak diye cevap verdi Zeynep.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hanaelci
BeletrieMasum görünen kirli bir ilişki mi yoksa kirli görünen masum bir aşk mı ? Hikayemiz de bu sorunun cevabını arayacağız