Bir ara bölüm daha :)

4.7K 321 19
                                    


Canan'ın evlilik telaşı varsa silanhanim'ın da mezuniyet telaşı var:) Şaka maka şurada birkaç hafta sonra 18 yıllık eğitim hayatım bitiyor! -şimdilik- 

Kep töreni idi, balosuydu, sınavlarıydı aşırı çok yapılması gereken şey var ki... Metin ile beraber mezun oluyoruz :P Anlaştık Merve kabul etmezse teklifi benim kavalyem olacakmış.  Hahah.

Bu kadar gırgır yeter diyorsanız eğer, bu bölümün şanslı okurlarına hep yanımda olan;

@@yadegul  @@nalan64 @@szn_erdgn @@merdogan3 @@esramusti @@melikeaysunum @@b1-c4n 'a çokca teşekkür eder iyi okumalar dilerim efenim :) 

Ali bey arkadaşını nerede bulacağını gayet iyi biliyordu, saat daha erkendi. Yani bakkal dükkanını kapatmış olmazdı. Adımları düşündüğü istikamete yaklaştığında da yanılmadığını anlamıştı. İbrahim bey taburesini dükkanın önüne çıkarmış artık tümden batan güneşin son ışıklarında oturuyordu. Kendisini fark ettiğinde de yaşlı adamın gözleri parlamıştı. Her şeyin yenisi, dostun eskisi deyiminin ne kadar doğru olduğunu bir kere daha kanıtlıyorlardı. Yıllardır Asiye Hanım Mahallesi'nde kocaman bir aile gibi yaşamayı başarmışlardı ve çocukları da bu geleneği devam ettiriyorlardı. 

"Hoş gelmişsin." diyerek karşılamıştı Ali beyi, İbrahim bey. Ona da içeriden bir tabure getirmişti oturması için. Ardından da aşağıdaki kıraathaneden iki çay söylemişlerdi, sohbetlerine eşlik etsin diye. Eskiden bazı günler işten dönerken Ali bey böyle bakkala uğrar eve gitmeden İbrahim beye mutlaka hal hatır sorardı. Son zamanlarda görüşememişlerdi hiç, şimdide konuları bayağı mühimdi.

"Ee ibrahim bey, nasılsın görüşmeyeli." diyerek girmişti sohbete Ali bey. 

"Hamd olsun, aynıyız be Ali. Sen nasılsın?" 

"Ben de iyiyim çok şükür. E biraz yaşlandık tabi ama kulağımız delik hala evelallah, duydum bir şeyler yani." derken bıyık altında gülüyordu. 

"Duymayan kalmadı zaten ya, bizim deli olan alacak galiba Canan kızımı." 

"Canan gibi gelini gökte arasan bulamazdın. Şanslısın." demişti Ali bey. İçinden geçenleri söylüyordu. Canan tüm zorluklarına rağmen iyi yetişmiş bir kızdı. 

"Ona şüphem yok yahu, ama ne ara böyle büyüdüler de sevdalandılar. Nasıl oldu da evlenecek çağa erdiler aklım ermiyor." derken hüzünlüydü İbrahim bey. 

"Vallahi orasını hiç sorma, bana sorsan daha dün beşiktelerdi." derken Ali bey de hüzünlenmişti. 

"Tek derdim mutlu olsunlar zaten, gerisi bana düşmez. Ama yalnız kalacağım ya o evin içinde... Ona da alışacağım herhalde." 

"Aşk olsun İbrahim bey, ne çocuklar bırakır seni öyle yalnız evde, ne de biz. Dert ettiğine bak hele." diyerek dostuna her daim yanında olduğunu hatırlatmıştı Ali bey. 

"Benimkisi hüsn-ü kuruntu işte arkadaşım, bakma bana. Özgür iş bulduğunu haber verdi akşam üzeri, şimdi tasası da bitti. Gönlü hemen evlenmekten yana, bildiğimden dertlendim böyle."

Oğlu dükkana neşe ile gelip iş bulduğu haberini verdiğinde anlamıştı İbrahim bey, acelesi var gibi söyleyeceğini söyleyip kaçmıştı. Var gibi de değildi ya. Acelesi vardı oğlanın. İş bulmak için bunca zamandır beklediğini biliyordu yoksa Canan'dan başkasını gözü görmediği belli idi aylardan beridir. Özgür muradına ersin de, başka derdi yoktu İbrahim beyin. 

"Mutlulardır eminim, gençler kendilerini biliyor bu zamanda." diyerek teskin etmişti onu Ali bey. 

Konuşmak iyi gelmişti İbrahim beye, oğlu evlenecekti ve kendisi evlenecekmiş gibi gergin hissediyordu İbrahim bey. İzlenmesi gereken bir çok prosedür, yapılması gereken çok iş vardı. Ama hepsi onların mutluluğu içindi. 

***      

Bu güzel, tembellik yapmayı planladığı hafta sonu sabahında Zeynep daha afyonu patlamadan annesi tarafından acımasızca uyandırılmıştı. 

"Hadi ama Zeyneep, ne diyorum kızım ben iki saattir?" diye sayısız kez sesleniyordu Sevim hanım. 

Zeynep ise o sırada yorganı kafasına doğru çekmiş, başka bir yere ışınlanmayı umuyordu. Ama hayaller her zaman gerçekleşmiyordu ve Sevim hanım seslenmeyi yeterli bulmamış olacak ki odaya giriş yapmıştı bile. O saatten sonra Zeynep'in asla kaçarı yoktu. Ruhunu yatakta bıraksa bile kalkıp sofraya oturmak farzdı. 

"Ya anne, neden? Neden? Misler gibi uyuyacaktım ben." diye hayıflanırken komodinin üzerinde gözlüklerini arıyordu genç kız. Onlarsız kalkıp kalmaması hiçbir fark göstermezdi. 

"Kalk da Canan'ı ara hazırlansın." diye buyurmuştu Sevim hanım, kızının uyandığına emin olduktan sonra odadan çıkarken. 

"Canan'ı mı? Yahu beni uyandırdın hadi, o kızcağızın suçu ne, bırakalım uyusun." derken Zeynep neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. 

"Gelinsiz ne işimiz var çeyiz alışverişinde? Ara hadi ara da gelsin oyalamayın beni. Bir sürü iş var. Öyle ha deyince evleniliyor mu sanıyorsunuz siz?" diyen Sevim hanım epeyi telaşlıydı. 

Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen Zeynep işlerini hallettikten sonra el mahkum Canan'ı arayıp uyandırmış ve gelmesini söylemişti. Emir büyük yerden geliyordu, Canan'da bu duruma hayır diyememişti dolayısıyla. Baran annesini şaşkınlık içinde izlerken bu curcunadan payını almak istemediği için sessizce kahvaltısını edip odasına çekilmişti. Çeyizle, alışverişle hiç işi olmazdı genç adamın. Özgür kendisi kaşınmıştı. 

Canan da apar topar gelip atıştırdığı birkaç lokmanın ardından Zeynep ve Sevim hanımla kendisini yollarda bulmuştu. Daha kesin bile olamayan evliliği için çeyiz alışverişine gidiyorlardı. İnanamıyordu. 

"Sevim teyzecim, ne gerek vardı şimdi bu alışverişe?" diye sorarak şansını deniyordu genç kız. 

"Ne demek ne gerek var, çeyizsiz düğün mü olur? Mis gibi şeyler alacağım ben size şimdi." diyen Sevim hanım pek keyifli idi. 

Onun önden önden böyle hevesli yürüyüşüne karşın Zeynep ve Canan ardından şaşkınlıkla ilerliyorlardı. Sevim hanımın bu beklemelere daha fazla dayanamadığı belliydi. 

Onlar böyle koştur koştur ilerlerlerken, Emre de birlikte proje yaptığı grup arkadaşları ile buluşmak üzere evden çıkıyordu. 

"Günaydın Sevim teyzecim." demişti yaşlı kadını görünce. 

"Günaydın oğlum, günaydın. Nasılsın? Annenler nasıl?" diyerek klasik soruları yöneltmişti genç adama. 

"İyiler onlar da, siz nasılsınız?" diye yanıtlamıştı Emre de. Sevim hanımla konuşsa da günlerdir rüyalarından çıkmayan Zeynep'ten gözlerini alamıyordu. Uykudan zorla kalktığı o kadar belliydi ki. Kıvırcık saçlarını yine at kuyruğu yapmış ama her bir tutamının sağa sola dağılmasını engelleyememişti. 

"iyiyiz biz de. Hayırlı işlerimiz var, çeyiz bakmaya gidiyoruz. Darısı başına inşallah." derken hafifçe Emre'nin koluna vurmuştu, anne edasıyla. İlk birkaç dakika çeyiz alışverişinin kimin için yapılacağından emin olamayan Emre kalbinin sıkışmasına mani olamamıştı ama imdadına yetişen Derya hanım olmuştu ve söyledikleri ile Emre'nin yüreğine su serpmişti.

"Ooh, alışverişe de çıkıldığına göre düğün de yakın ha Canan?" diyerek açıklığa kavuşturmuştu durumu genç adam için. 

"Kısmet Derya teyzecim." diye yanıtlamıştı Canan da mahçupça. Böyle sohbetlerde hala utanmadan edemiyordu. Hala alışamamıştı. Derya hanımın da katılması ile Emre'nin yanından ayrılmışlardı. Büyük çarşıya doğru hızla ilerliyorlardı. Canan ve Zeynep ise kendilerini bu yorucu güne hazırlama uğraşındaydılar bir yandan da.  


Düşüncelerinizi yoruma bırakmayı unutmayınn 

Asiye Hanım MahallesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin