Şiddetli bir sarsılmayla yataktan fırladım. Titriyordum. Kaslarım kasılabildiği kadar kasılmıştı. Yatak fazla enerjiden bir alev topuna dönmüştü. Yavaş yavaş kaslarımı gevşettim. Yatak yavaşça normal ısısına döndü. Etrafıma baktım. Yanımda bir masa, duvarlar bambudan yapılma, ve tabi tavan da öyle. Ah, dostum işte KAYRANDAYDIM! Beyaz odadan eser yoktu. Rahatça nefes aldım.
Yataktan kalktım. Gerildim. Büyük bir AYI esnemesinden sonra odaya boş boş bakmaya başladım. 10 dakika boyunca etrafa salak salak baktım. (Bu bakışı bilirsiniz değil mi? :-) )
Sonunda kendime geldim. Odanın ortasındaki duvarda asılı duran kırık aynanın yanına gittim. Acaba nasıl kırılmıştı? Pek eskiye benzemiyordu. Kırıklar da öyle. Bu aynaya her ne olduysa yakın zamanda olmuştu. Aman, şimdi bunu düşünmenin ne faydası vardı! Hızlıca kendimi inceledim. Karışık kuruşuk saçlar, sivilceli yeni uykudan uyanmış surat, içi mukus (sümük) dolu bir burun, kurumuş salya kaplı bir çift yanak. Her zamanki gibiydi. Bir şeyin farkına varmıştım. Bu beyaz oda kesinlikle bir RÜYAYDI! Yoksa kafamda YUMURTA kadar bir şişlik olması lazımdı. Ne yani, bu muydu? Bu bir RÜYA MIYDI?
Oflayarak masanın başına geçtim. Sandalyeye oturdum, ve Thomas'ın dün yazdığı notu gördüm. Gülümsedim. Ne kadar da hoştu!
Ve işte o anda kafama bir şimşek düştü. Olamaz! TOPLANTI bugündü ve başlamak üzereydi! JET hızıyla üstümü giyindim, üzerimi değiştirdim ve her şeyi hallettim.
Derin bir nefes alıp sandalyeye oturdum. Masayı daha ayrıntılı incelemeye başladım. Her şey aynıydı. Masanın altına eğildim. Elimi masanın altında gezdiriyordum ki bir şey dikkatimi çekti. Dokundum. Bunu görmediğime inanamıyordum! Burada bir ÇEKMECE vardı! Hemen çekmeceyi açtım. İçi, ah tam anlamıyla müthişti! Hemen size anlatayım.
Çekmecenin içinde:
İki adet kurumuş gül,
Bir adet kurumuş karanfil,
Bir kaç kağıt daha,
Harika derecede güzel bir kalem,
Bir toka,
Bir tişört,
Bir pantolon,
Bir çorap,
Bir kaç küpe.
Bunlar nerden çıktı bilmiyordum ama çok mutluydum. Acaba benim içinmiydi? Yoksa bir karıştırmamıydı? Kim bunları bana verirdi ki? Biraz şüphelenmiştim. Eşyaları çekmeceden çıkarıp, daha yakından incelemeye koyuldum.
İlk elime gülleri aldım. İncelemeye başladım. Sonunda bir şey fark ettim. Bu gülün sapına bir ad kazınmıştı. Okumaya çalıştım ama çok belirsizdi. Gülü ters çevirdim. Ve işte ben gülü TERS tutuyormuşum. İşte ben. Bana alışmanız lazım:-)
Buraya hangi ad kazınmış sizce?
Yorumlara tahminlerinizi bekliyorum...♥♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent Delileri ♡ |TAMAMLANDI|
Science FictionLabirent delileri toplanın! Bu kitap labirent'e düşmüş iki liseli kızı anlatıyor. Ve tabii yaşadıkları ilginç olayları. Umarım beğenirsiniz. Sevdiyseniz diğer kitaplarıma göz atmayı unutmayın!