Arkadaşlar, hikaye kapağını değiştirdim. Güzel olmuş mu yoksa eskisi mi daha güzeldi ya da ikisi de berbat mı? Yorumlara yazarsanız sevinirim. O zaman hadi başlayalım!
Gözlerimi açtım. Etraf biraz bulanıktı. Ellerimle gözlerimi ovaladım. Birden yataktan fırlayıp çığlık attım. Jeff yanıma geldi. Nefes nefeseydim. Ona bir şey olmadığını söyledim. Hızlıca odadan çıktı.
Ya bir insanın ilk uyandığında karşısındaki yüz, dünyada EN NEFRET ettiği kişiye ait olabilir mi ya? Kalktığım an gördüğüm ilk yüz bizim LÜLEKAFA TERESA'NIN yüzüydü. Yanımdaki yatakta baygın bir şekilde duruyordu. Kötü bir gün olacağı her halinden belli.
Hızlıca yüzümü iğrenerek Teresa'dan çevirip tavana bakmaya başladım. Ve kapıya bakmadan -çünkü kapının olduğu yerde Teresa var- Jeff'i çağırdım.
- Jeff, Jeff! Gelsene buraya!
- Tamam, geliyorum!
Diye boğuk bir ses geldi dışarıdan.Kapı açılma sesi geldi. Ama ben TABİKİ oraya bakamazdım. Kendimi kaybeteceğimden korkuyordum. Bu benim için hiç iyi olmaz. Jeff yanıma gelmişti bile.
- Jeff, niye ben bunla aynı odadayım? Beni bunla aynı ŞEHRE koyarsanız bile hala bunun hayatı tehlikede!
- Saçma sapan konuşma July, uslu uslu oturun burda.
Sonra ben birşey diyemeden kapı kapanma sesi geldi.
ÖYLE OLSUN, BUNA ÇOK PIŞMAN OLACAKSINIZ!
Zorlanarak ve kendimle mücadele ederek Teresa'ya bakmaya başladım. Uyuyordu. Saçları darmadağındı, giysileri bizim bildiğimiz o iğrenç giysilerdi. Hani şu hep giydiği. Yüzüne tükürmeye çalıştım ama tükürüğüm yarı yolda benzini bitmiş gibi yere fıyııııı diye düştü. Sinirlendim ve gelecekte bizi bekleyen olayları düşünmeye başladım. Düşündükçe Teresa'nın işini bitirmenin daha gerekli bir ihtiyaç olduğu sonucuna varıyordum. Sonuçta her şeyi bu başlarına sarıyordu. Bir anda ona olan nefretim ateşlendi ve yatağımdan kalktım. Yüzümde şeytani bir ifade, -yani Pennywise amcanın ifadesi (anlayanlar anladı gbchj)- Ve birden yan tarafta CİNAYET ARACIMI fark ettim. Galiba THOMAS bunu her odaya koymalarını söylemişti. Bir BEYZBOL SOPASI! Hemen elime aldım. İki elimle sıkıca kavradım. Yavaş adımlarla yanına yaklaştım. Bu sırada beyzbol sopasını yere sürüyordum. Kendimi kaybetmiştim. Tamamen CANİ yüzüm ortaya çıkmıştı. Teresa'nın yanına geldiğimde kulağına eğilip fısıldadım.
- Ecelin geldi, Hadi uyan tatlım...
Hiç bir şey olmadı. Hala mışıl mışıl uyuyordu.
- Hadi Teresaaaaa...
Diyerek "a"yı incecik bir sesle uzatmıştım. Başımı yavaşça sağa ve sola yatırdım. Tam bir PSKOPAT gibi gözüküyordum.Boş ver Teresa uyanmasın sen onun işini bitir dimi? Sopayı yavaşça yukarı kaldırdım ve...
- JULY! NAPIYORSUN!
diye sol tarafımdan bir ses geldi. Başımı o tarafa çevirdim. Thomas ve Jeff kapıdaydı.
- İnanamıyorum buna. İnanamıyorum.
Dedi Thomas.
Moralim bozularak yavaşça sopayı indirdim. Ve sırıtmaya çalıştım.
İkisi de bana bakıyordu. Thomas başını ayıplarcasına iki yana sallıyordu. Olayı açıklamaya çalıştım.
- Ben, şey aslında gördüğünüz gibi değil. Aslında, hmmm şey. ..
- Sus, July sus. Her şey çok açık. Jeff de bana senin uyandığını söyledi o kadar işi gücü bırakıp senin için buraya geldim ve... Şu kıza taktın kafayı ya...
Bir şey diyemedim. Ama takmış mışım. İleride görürsün sen takmayı. Şükredeceksin bana!
Thomas Jeff ile konuşuyordu.
- July'i başka odaya al. Bu böyle olmaz. Kızın kapısını kilitle July açamasın. Ben böyle bir rezalet görmedim ya...
Dedi ve çıktı. Beni diğer odaya götürdüler. Yatağımda otururken Thomas içeri girdi.
- Merhaba July. Az önceki olaylar olmamış gibi sana bir kaç soru sorucam. Dürüstçe cevap vermeni istiyorum, tamam mı?
Başımı evet anlamında salladım.
- Evet ilk soru. Neden bu kıza bu kadar kafayı taktın?
Derin bir nefes aldım.
- Çünkü kendisi bu dünyada ya da evrende EN NEFRET ettiğim kişi. Ve adı Teresa. Unuttun mu? Ben sizin geleceğinizi biliyorum. Siz de yavaş yavaş ondan nefret edeceksiniz.
Bir yandan beni dinlerken bir yandan kafasını sallayıp duruyordu.
- Pekala, ama ona zarar verme. Biraz ondan dinliyelim bunları.
Birden aklıma Teresa'nın Thomas ile zihinden konuşabilme yeteneği geldi.
- Bir de Thomas, sana aşıkmış gibi yapcak ve sen ona aşık olacaksın. Lütfen dikkat et. Ona kanma!
Tamam anlamında başını salladı.
- İkinci soru. Liz'i tanıyor muydun?
Birden kalbime bir bıçak saplandı. Bunu unutmuştum.
- E-e-evet.
Dedim.
- En yakın arkadaşımdı.
Dedim sessizce ve ağlamaya başladım.
- Ah, Thomas anlayamıyorum. O da Newt'i çok severdi aynı benim için olan Minho gibiydi. Neden böyle yaptı anlayamıyorum.
Dedim. Thomas da,
- Tamam ağlama. Boş ver şimdi bunu. Neyse ben çıkayım.
Dedi ve gitti.
Yatağıma uzandım. Tavana bakarak ağlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent Delileri ♡ |TAMAMLANDI|
Ciencia FicciónLabirent delileri toplanın! Bu kitap labirent'e düşmüş iki liseli kızı anlatıyor. Ve tabii yaşadıkları ilginç olayları. Umarım beğenirsiniz. Sevdiyseniz diğer kitaplarıma göz atmayı unutmayın!