Herkes ayağa kalktı. Odadan sırayla çıkmaya başladılar. Tek Minho, ben ve Thomas kalmıştı. Thomas omzuma dostça vurarak,
- Vay be, bir çaylak için fazla iyiydin.
Dedi. Daha sonra muzur bir şekilde güldü ve,
- Her neyse, ben çıkayım.
Dedi ve benim bir şey dememe fırsat kalmadan hızla dışarı çıktı. Gıcık! Şimdi odada BİR TEK ben ve Minho kalmıştık. Ne olacağını bilmiyordum. Acaba benim üstüme atlayıp, tokat üstüne tokat mı atacaktı? Ayakta donakalmıştım. Minho sakince ayağa kalktı. Yanıma gelip,
- İyiydin. Ama eğer yarın o kız gelmezse olacaklara karışmam!
dedi.
Ama ben bunun şaka mı, yoksa bir tehdit mi olduğunu pek anlayamamıştım. İnşallah birincisidir! Ve omzumu sıvazlayıp toplantı odasından çıkıp gitti. Bende tam rahatlayıp odama gitmek üzereydim ki, Thomas arkasında birkaç kişiyle yanıma doğru yaklaştı. Ve,-Hadi ama, HAPİS olayını unuttuğumuzu mu sandın? Doğru hapse gidiyorsun yoksa olacaklara karışmam!
dedi.
Çok kibarmış!
Bende tamam anlamında başımı salladım. Ve Thomas'ın yanındaki birkaç kişi benim kollarımı sıkıca tutup beni sürüklemeye başladılar. Sinirlenmiştim. Hışımla kollarımı onlardan çektim ve,
- Sağ olun ama kendim yürüyebilirim!
diye bağırdım. Hapse doğru yürümeye başladım. Oraya vardığımızda kapıyı açıp beni içeri tıktılar. Pekte iç açıcı bir yer değildi. Thomas parmaklıkların arasından bana,
- Hoşça kal prenses, inşallah yarın kötü bir şekilde karşılaşmayız!
dedi ve çekip gitti.
Tek başıma kalmıştım. Ve burası İĞRENÇ kokuyordu! Sanki biri ölmüştü. Dur bir dakika, bu gerçekten olabilir miydi? İğrenerek etrafa baktım. Kusmak üzereydim. Umutsuzca seslendim.
- Hey! Kimse var mı?
Sesim boş alanda yankılandı. Ses yoktu. Tekrar ama daha yüksek sesle bağırdım.
- Hey, orada BİRİ var mı?
Sanki bir anda kıpırtı duydum. BİRİ vardı! Heyecanla bağırmaya başladım.
- Orada olduğunu biliyorum. Hadi ama, biliyorum! Benimle konuş!
Ve bekledim. Ama her kimse konuşmamakta inatçıydı. Umutsuzca orada bulunan pis bir oturağa oturdum. Birden o kıpırtıyı yine duydum. Gerçekten koridorda koşan bir şey vardı! Heyecanla ayağa fırlayıp parmaklıkların arasından bakmaya başladım. O şey her neyse hızla yaklaşıyordu. Ve ta ta ta tam! Koridorda koşan şey bir FAREYDİ! Aferin, July! Kalbimde en ufak bir umut kalmamıştı. Bir FAREYLE konuşmuştum! Benden daha ne beklenirdi ki? Oturağa geri oturdum. Ama birden bir sesle irkildim. Bir insandı bu! Konuşuyordu!
- Merhaba, orada mısın?
Loş ortamda sesi biraz garip çıkıyordu ama bir İNSANDI! Heyecanla konuşmaya başladım.
- Merhaba! Sen de kimsin? Neden buradasın?- Ah, ben aslında suçsuzum! Onlar yanılıyor! Ben suçsuzum! Newt de öyle!
Bir saniye eğer bu kişi Newt'ten söz ediyorsa, bu kişi o YABANCIYDI! Sakin olmalıydım. Onunla konuşmaya devam ettim.
- Pekala, bana neden burada olduğunu anlatır mısın?
diye sordum. Biraz duraksadı. Galiba anlatsa mı, anlatmasa mı diye düşünüyordu. Ve o sırada konuşmamızı bir şey böldü.
Merhaba arkadaşlar! Güzel mi? Bayadır yazamıyorum. Özür dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Labirent Delileri ♡ |TAMAMLANDI|
Science FictionLabirent delileri toplanın! Bu kitap labirent'e düşmüş iki liseli kızı anlatıyor. Ve tabii yaşadıkları ilginç olayları. Umarım beğenirsiniz. Sevdiyseniz diğer kitaplarıma göz atmayı unutmayın!