Bozuk bulaşık makinesi edasıyla titreyen telefonumu elime alarak ekranına baktım: "Köpek gibi arıyor." Hehehe! Nazlı arıyormuş! Nazlı ile sürekli kavga edip, birbirimizden özür dilemediğimiz için gururcuğum ve duygularım zarar gördü, ezildi... Telefonun ad bölümüne "Köpek" soyadı bölümüne ise "Gibi" yazdım. Her aradığında "Köpek giri arıyor" çıkıyor. Bu sayede, kafam rahat, duygularım Ankaralı Namık edasında dans ediyor ve en önemlisi egom tatmin oluyor!
"Ne var?"
"Hala trip mi atıyorsun?"
"Sana ne!"
"Aa... Yazık oldu! Bende sana milk shake ısmarlamayı planlıyordum." Nefes aldıktan sonra devam etti, "Çikolatalı... Ama küs olduğumuza göre başka arkadaşımı arayayım."
"Aa! Kardeşim benim... Özüm. Hiç trip atar mıyım? Ne zaman ısmarlıyorsun, lan?"
"Hayvan. Oğlum, bence fakirliği sen buldun."
"Kes lan. Nereye götürüyorsun bu afeti? Hadi, yine iyisin baakkk!"
"Bööaahhh! Afetmiş! Neyse... Bir saate sonra Markantalya'nın önüne bululaşım. Olur mu?"
"Olmaz mı bebeğim? Hadi, kapattım!" HEHEHE! Suratına kapattım. Çok seviyorum bunu yapmayı yeaahh!
Mutfağa doğru hızlı ve öfkeli serisine taş çıkartacak bir geçiş yaptım. Annem, arkası dönük bir şekilde domates doğruyordu. Kaşlarım bir yay gibi gerildi, dört numaralı "acı mod: on" bakışımı devreye geçirerek annemin yanına doğru bir adım attım.
"Anne, döner misin?"
"Neden, hem anne hem baba olamıyor muyum? Hehehe!" Iyyyy!!!! İğrenççç!!! Öldürün beneaahhh!!! Ağlama, Morruj! Dayan! Daha alman gereken onlarca izin var! Nefesimi ve göz yaşlarımı sabit durarak mırıldandım:
"Arkanı."
"Ne istiyorsun, Morruj?"
"Anneciğim... Sen zayıfladın mı?"
"Dün sana xxx large bile dar gelir demiyor muydun sen?"
"O zaman saçların canlaşmış?"
"Balkondaki arkası dönük süpürgeyi ben zannetmemiş miydin?" Error verdim. Kelimenin tam anlamıyla error verdim. Ulan, Morruj! Gözlerim bukelemun gibi renk değiştirdi, Dabbede'ki kadının gözleri gibi mahoş mahoş oldu. Ne bok yiyeceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu.
"Hani ben sınavlar ve dersler başlayınca pek dışarı çıkmayacağım ya..."
Annem, tek kaşını kaldırarak bana baktı ve ani bir hamleyle yanıma yaklaştı. Gözlerini, kahverengi gözlerime kenetledi ve saç diplerimden ayak parmağıma kadar yavaşça süzmeye başladı.
Sıkıldım, gerildim, dudaklarımı kemirdim tırnaklarımı dişlerimle törpüledim ve o gelecek cümleyi usulca beklemeye başladım.
"Haftalığından beş lira düşerim, üç hafta boyunca temizliğe karışmam yerde toz görürsem elektirik süpürgesinin hortumunu yalarsın. Kapiş?" Kapiş ne ya? Kapiş nedir ya?! Sen annesin, sen fosilleşmeye yüz tutmuş bir kadınsın anne! Sen 53 yaşındasın, yahu! Yakında müzelere tahiri eser olarak konulacaksın haberin yok kadın!
Dur lan, bunlar çok fazla oldu. Ayrıca haftalığım zaten bana zar, zor yetiyor beş lira düşürmek ne demek biliyor musun sen? Beş lira düşürmek demek, iki Laviva'nın bire düşmesi demek, beş lira düşürmek demek, kantinin buzlu camında yemek yiyen öğrencileri dudağını yalaya yalaya kesmek demek! Ulaağnn...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yav, he he (He, sen çok biliyon'un devamı)
Teen Fictionİçine attıklarını yazı yolu ile dışarıya vurmaya çalışan müptela insan... Mizah, aşk, geçlik, adrenalin... Mizah demiş miydim? Lise hayatı onca yıl hayal ettiklerinden farklı mı? -Sende bendensin. "Ben konuşmana dek Türk Alfabesi'nin hiçbir...