Bölüm komiklikten uzak oldu fakat bu konularda mizah yazmak pek zor oluyor.
Bu arada, diğer bölümü hiiiiççç beğenmedim. Yani, kaldırmayı düşünüyorum. Belki düzenleyip, tekrar yazarım. Olur mu? (Doğru cevap verin, lütfen. Alınmam gerçekten)
Diğer NOT: Özel mesajlarınıza, yorumlarınıza veyahuta ekran yazılarınızın bazılarına cevap veremedim. En kısa zamanda teselli etmek dileği ile...Her dakika yanarsan çok geçmeden sönersin...
-Canfeza"Bebek mezarını anımsatan elleri olan bir sapık... Yada... gözlerimi oymaya çalışan bir katil!" Canlı müzik ve insanların gürültüsü bir hayli fazla olduğu için katil veyahhuta sapık kelimesini hiçkimse duymamıştı. Katil bile! Yada... Sapık!
Ellerine hızlı bir şekilde vurduğumda, "yeni işe başlamış market kasiyeri" hızı ile ellerini geriye doğru çekmeye başladı.
Elleri, kahverengi gözlerimden tamamen uzaklaştığında gözlerimi kırpıştırdım ve karşımda tek kaşını kaldırmış mal mal bakan arkadaşımı gördüm. Düşünsenize... On yıl boyunca kör bir şekilde yaşamınıza devam ediyorsunuz ve bir gün gözlerinizi açtığınızda karşınızda "Ajdar'ı" görüyorsunuz. On yıl kadar olmasa diğer durumdaki vahim olay şuanki yaşadığım olayla neredeyse eş değer.
Bir hışımla ayağa kalktım ve topuklarımın üzerinde dönerek beni rencide eden şahsa baktım.
"Can?" Kaşlarım istemsiz olarak çatıldığında gördüklerimi idrak etmeye çalıştım ve gözlerimi tekrar açıp, kapattım.
"Oha... Can?!"
"Nasılsın, prenses?" İçmeden sarhoş mu oldum? Nazlı ile buluşacağım derken yatağın üstünde uyuya mı kaldım? Emin olamadım...
"İyiyim." Dedim, afallayarak. Kaç ay olmuştu, sahi?
"Bende iyiyim, sorduğun için sağ ol." Dedi ve gülümsedi. Gülüşü... Gülüşünü gerçekten özlemiştim. Gülümsediğindeki, o gözlerinin kısılışı, sağ yanağında hafif bir gamzenin oluşması... Hepsi şuan karşımdaydı ve %100 gerçekti.
"Oturmaz mısın?" Dedi, Nazlı sesini yükselterek.
"Olur, tabii." Diyerek, biraz önce kalktığım sandalyeyi geriye çekti ve oturmam için vücudunu sağa çevirdi. Başım ile teşekkür ederek, Can'ın çektiği sandalyeye oturdum. Hala şokun etkisindeydim.
"Ne içersiniz?"
"Asıl sen ne içersin? Misafirimiz olan sensin." Dedim, gülümseyerek. Nasıl olsa hesabı Nazlı ödeyecekti. Hehe.
"Aslında pek misafir sayılmam, bir saniye bardan bir şeyler alıp geliyorum." Can, beyaz sandalyeden kalktıktan sonra gidişini izledim. Tıpkı 3 ay önceki olduğu gibi...
"Kim bu, yakışıklı?"
"Can..." Birkaç ay öncesine kadar, "enişten olur, öldürürüm seni" dediğimi hatırlıyorum.
"Karakteri de ismine çok uyuyor." Dedi, gülerek. Tek kaşımı kaldırarak Nazlı'ya baktım. Konuşmasına devam etmesi için, başımı ileriye savurdum.
"Canını almış gibi... Mest oldun resmen!"
"Saçmalama!" Dedim, aniden.
"Neyse... Sen gecenin süprizi ile takıl. Ben buralardayım." Dedi ve kalkmak için ayaklandı. İnce kolunu tuttuktan sonra tekrar sandalyeye otturdum.
"Senin sevgilin yok mu, geri zekalı?"
"Kardeşim benim... Diyetteyiz diye menüye de mi bakmayalım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yav, he he (He, sen çok biliyon'un devamı)
Novela Juvenilİçine attıklarını yazı yolu ile dışarıya vurmaya çalışan müptela insan... Mizah, aşk, geçlik, adrenalin... Mizah demiş miydim? Lise hayatı onca yıl hayal ettiklerinden farklı mı? -Sende bendensin. "Ben konuşmana dek Türk Alfabesi'nin hiçbir...