Merhabalaarrr :)
Arkadaşlar sizi bekletmeden çok kısa bir şey söylemek istiyorum:
"İstanbul Mecarası" adlı kitabı okuıyua bilirsiniz ben ve Serilla yazdık. Mizah'tan uzak, dram, romantik ve gerçeklik dolu... Bu kurguları seven kişilerin bir bakmasını tavsiye ederiz.
YORUMA LİNK KOYARIM, İYİ OKUMALAR DİLERİM. ♥Ağabeyi olan insanlara imrendiğim kadar birde Eyeliner’i her iki göz kapağına milimetriğine kadar çok düzgün çeken insanlara imreniyorum. “Ağabey’in olsa bu kadar rahat olamazsın,” diyen insanlarla dolu çevrem…
Bende biliyorum rahat olamayacağımı, bende biliyorum istediğim gibi giyinemeyeceğimi, bende biliyorum eve geç giremeyeceğimi fakat şunu da biliyorum ki beni her daim koruyan ikinci bir insan olacak hayatımda… Hemcinslerini tanıdığı için bana yol gösterecek, öğüt verecek bir insan olacak hayatımda…
Bu yüzden ergen yaşantım boyunca kendime, “kardeşim” diyebileceğim bir erkek aramakla uğraştım. Sonuç mu? Güzel olursan kaybedersin… Mutlaka o erkeğin içinde, en derinlerinde, ufacık bir yerde sana dair bir hoşlantı bulunur. Gün gelir, yüreği ağzına gelir, içindeki hoşlantı büyür, çığ gibi olur… En sonunda geçer karşına der ki: “Ben senden hoşlanıyorum…”
Şu on yedi yıllık hayatım boyunca üniversiteyi farklı bir ülkede okumak istedim. Etrafıma baktığımda hayattan ders almasını bilmeyen, gayesiz, küfürbaz, sigara ve ortama girebilmek için götünü satacak duruma gelen bir sürü dangalak insan görüyorum. Biran önce gerçekten emeli olan ve normal insanlarla tanışmak istiyorum.
“Merhaba,” Beni düşüncelerimden ayıran bu güzel sese bakmak için yavaşça başımı yukarıya kaldırdım.
“Beklettin,” Dedim, gülümseyerek.
“Bunları bulmak biraz zor oldu,” Arkada birleştiği elini yavaşça öne çıkarttı… Birbirinden güzel ve hoş kokan bir sürü çiçeği gördüğümde suratımda belli belirsiz bir gülümseme oluşmuştu.
“Teşekkür ederim.”
“Senin kadar güzel değiller ama…” Can’ın sağ omzuna yavaşça bir yumruk vurduktan sonra gülümsedim. Aptal çocuk! Beni her zaman şaşırtıyor ve bu çok hoşuma gidiyordu. Can’ın uzattığı sepeti elime aldım ve sepetin tam ortasını kokladım. Harikaydı!
“Konyaaltına gidelim mi?” Sepeti, Can’ın omzuna yavaşça taktıktan sonra gülümsedim: “Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna!” Can’ın yanakları tıpkı şempanze poposu gibi kızarmıştı. Şuan yanımda bir şempanze olsa ve konuşmayı bilse: “Suratın götüme benziyor,” dese vallahi de, billahi de haklı olur!
“Morruj!” Suratıma baktıktan sonra bir saniyeliğine afalladı fakat sonra tebessüm etti: “Esmerleştin mi sen? Someliler gibi olmuşsun!” Eğer gerçekten güzel bir şekilde esmerleştiyseniz bu cümleyi ve bu cümlenin daha gaddarlarını hak edersiniz!
“Hayır… Buğday tenliyim bir kere!”
“Yanmış buğday mı?” İstemsizce kaşlarımı çattım.
“Salak!”
“Umarım akşam olmadan önce eve döneriz.”
“Neden, bir planın mı var?”
“Hayır, seni kaybederim diye korkuyorum. Karanlıkta gözüküyor musun sen?”
“Hahaha.” Bu çocuk beni sinir etmeyi ne zaman bırakacak? Onu geçtim ben neden sinir edecek bir şeyler bulamıyorum? Millete akıl vere vere bende kalmadı, iyi mi?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yav, he he (He, sen çok biliyon'un devamı)
Teen Fictionİçine attıklarını yazı yolu ile dışarıya vurmaya çalışan müptela insan... Mizah, aşk, geçlik, adrenalin... Mizah demiş miydim? Lise hayatı onca yıl hayal ettiklerinden farklı mı? -Sende bendensin. "Ben konuşmana dek Türk Alfabesi'nin hiçbir...