Bir whatsapp mesajı daha... ahhh! Gerçekten mi kızlar ?!. Saat gecenin 1'i ve siz hala fizik sorusu atıyorsunuz. Zaten ygs kursuna 4 gün kalmış şurada biraz tatil yapın. Tüm yaz boyunca zaten kafam şişti. Ahhh! Bir tane soru daha. Yeter artık!!! Şurada sahile rahatlamak için geldim ama daha çok rahatsız oldum. Yeter Artık! Kapatıyorum telefonu.
Telefonumu şezlonga bıraktım ve suya yaklaştım. Gelgitlerle su ayağıma değiyordu bazen. Düşünüyorum. Sadece düşünüyorum. Su çok güzel kokuyor. Dalgaların sesi huzur verici. Ve yıldızlar... Onlara bakınca size bir şeyler anlatıyorlar sanki. Başkalarının hikayesini....
Aslında kızlara hak veriyorum. Üniversite sınavına 10 ay kaldı şunu şurasında. Ağustos'un 7'sindeyiz. Ama çok panikler. Aşırı panik. Hem de daha 10 ay varken. Daha dershane başlamadı!!! İnsaf! Hepimizin hedefi çok yüksek ama bu kadar kendimizi harap etmenin hiçbir yararı yok. Ben de bilgisayar mühendisi olmak istiyorum. Yani emin değilim. Açıkçası bundan 5 ay önce sorsanız MSA'da pastacılık ve ekmekçilik eğitimi almak istediğimi oradan yüksek eğitim için Fransa'ya gitmek istediğimi ve sonrada bir patisserie açmak istediğim söylerdim ama 4 ay önce ortaya çıkan mide problemim yüzünden artık bunları gerçekleştirmem hayal. Sanmayın ki kanserim. Değilim. Sadece eğer özel yiyeceklerimden yemezsem kanser olabilirim. Şimdi ise biraz da PS oyunları yardım ile Bilgisayar Mühendisi olmak için heyecanlıyım. Ama asıl hayalim hep bir kahraman olmaktı. Özel güçleri olan. Farklı olan. Zaten farklıydım. Daha doğrusu garip huylarım vardı. Ama ben fantastik şeylere hayrandım. Bir şeyleri uçurayım, uçayım, düşünce ile bir şeyleri kontrol edeyim, iksirler yapayım ve daha bir sürü şey. Hogwarts mektubunu her zaman beklemiştim ama artık 17'yi doldurduğum için gelmeyeceğini biliyordum. İçim buruktu.
Bu mutsuz düşünceleri bırakmalıyım. Sorunlara bakmamalıyım. Sadece denize bakıp huzur dolmalıyım. Ayağıma arada değen su çok hoşuma gidiyor. Suya kendimi çok yakın hissediyorum. Benim bir parçammış gibi. Ama sonuçta yükselenim bir su burcu. Bu doğal bir şey. Evet. Astrolojiye çok inanmam ama insanlar üzerinde etkisi olduğu bir gerçek. Bunu her zaman kabul etmişimdir. Ve o günlük saçmalıklara değil de genel özelliklere inanırım. Aslen bir toprak burcu olmama rağmen suyu kendime daha yakın hissederim. Her zaman yükselenin en derin duygularımızı burcun ise daha yüzeysel özelliklerimizi belirlediğine inandım. Büyük ihtimalle ondan.
Ne kadar çok düşünce ile dolu iç sesim. Ve bir güçlü dalga daha ayaklarıma ulaşmayı başarıyor. Ah zavallı sonraki dalga. O kadar güçsüz ki buraya gelemeyeceğine adım gibi eminim. Ve diğeri de öyle. Ve diğeri de. Keşke gelebilseler. Şimdi gelen de onlar gibi. Birazdan bana ulaşamadan geri dönecek. Elimi uzatsam gelebilir mi acaba. Suyu kontrol edebilseydim gelirdi. Mesela bir su bükücü olsaydım ya da elementleri kontrol edebilen bir prenses ya da bir x-men ya da bir cadı. Diyorum ben biraz fazla film izlerim. Diğeri de ulaşamayacak. Elimi uzatıyorum ve bana ulaşmasını istiyorum ve tabiki bir şey olmuyor. Bir daha deniyorum ve gene sıfır. Biliyorum. Özel bir gücüm yok ama bir şeyler becerebilsem iyi olurdu. PS oynarken alışkanlık edindiğim bir huy olarak üçüncüyü deniyorum. Ve bu sefer gerçekten istiyorum çünkü üçüncü de olmazsa gerçekten şevkim kırılacak ama asla vazgeçmeyeceğim denemekten hayatım boyunca çünkü ben böyleyim. Hayal kurmayı her zaman severim. Bir dalga ve gerçekten güçsüz. Elimi uzatıyorum. Bütün kanımı oraya yönlendiriyorum. Kendimi sıkıyorum. Parmaklarımı sonuna kadar açıyorum. Ve elim karıncalanmaya başlıyor. Bunu yapmak her zaman kolaydır. Çünkü bu beyninizle ilgili bir şey. Ve gözlerimi açıyorum, dalgaya daha da yoğunlaşıyorum. Ve dalga aynı akı ile bana doğru gelmeye devam ediyor. Ama akısı hiç değişmiyor. Geliyor geliyor geliyor ve ayağıma değdiği anda irkildim. Gerçekten başarmıştım. Ama emin olmak için tekrar denemem gerekiyor. Tekrar denedim. Ve sonuç aynısı. Su ayağıma değdi. Sonra tekrar denedim, tekrar ve tekrar ve tekrar ve tekrar... Galiba rüya görüyordum ama bu rüya bitmesin istiyorum çünkü uzun zamandır bu kadar mutlu hissetmiyordum kendimi. Her şeyi unutmuştum bir tek ben ve su. Defalarca kez denedim ve su her ayağıma değdiğinde daha mutlu oldum. Eğer bunu yapabiliyorsam daha fazlasını da yapabilirdim. Ellerimi yavaşça, özenle yukarıya doğru kaldırdım ve suyun benim elimle beraber yukarı kalkmasını istedim. Ve sanki suyun efendisiymişim gibi isteğimi yerine getirdi. Çok az bir su denizden ayrılmadan havaya yükseldi. Ben de daha çok yükseltmek içi ayağa kalktım. Elimle beraber yükseldikçe yükseldi. Sonra elimi yavaşça indirdim ve yavaşça su denize karıştı. Çok değişik bir duyguydu. Kesinlikle muhteşemdi ve garipti. Sonra bir hevesle iki elimi havaya kaldırdım ve daha büyük bir su kütlesi yukarıya kalktı. Ve sonra içimden gelenleri yaptım. Hep hayal ettiğim şeyi. İki elimi ayırdım. Suyun yarısı sağa yarısı sola ayrıldı. Tabiki de yukarıdaki su kütlesiydi ayrılan. Ve sonra ellerimi bir orkestra şefi gibi bir birleştirip bir ayırdım. Sanki bir orkestra yönetiyordum ama yönettiğim müzik aletleri çalan insanlar değil suydu. Sonra suları tekrar birleştirip yukarıya kaldırdım. En yukarıya. Başımın üstüne. O kadar mutluydum ki. Gözüm o an su kütlesinin yanında gözüken yıldıza kaydı ve tüm dikkatim dağıldı. Ve sonra olanlar ise kafamdan aşağı gelen kocaman bir su kütlesi, benim bağırışım, serin suyun çok ağır gelişi ve benim düşmem, kafamı şezlongun tekine çarpmam ve karanlık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA
Science FictionBir yaz günü su ve toprak elementlerini kullanabildiğini öğrenen Anka yeni okul yılında kendi gibi beyni gelişmiş insanların olduğu Akademeia'da okumaya başlar. Yeni insanlar yeni hayatlar derken gizli öğretmeninin sevgilisinin ölmesi üzerine kendin...