Büyük Sır; Asker Fethi KULAKSIZ
2 Gün Sonra
Eylem'den Anlatım
Yanlış bir adamı sevdim diye duygularıma kelepçe vurmak istemiyordum. Duygularım da benim gibi özgür olmalıydı. Esaret altına alamazdım duygularımı. Fethi'nin duygularının esareti acısı olduğunu biliyordum. Bu iki gün boyunca giyinme odasına ve çalışma odasına bakmıştım. 09.09.2016 bu tarihten başka elime bir şey geçmemişti. Tarihin ne anlama geldiğini bulmak için odaları daha ayrıntılı bakmam gerekiyordu. Yakalanma korkusundan dolayı göz ucuyla bakıp çıkıyordum. Târihi de bu sabah tesadüfen giyinme odasında bulmuştum. Fethi'nin gelmesine daha zaman vardı. Kafayı yemektense yakalanmayı tercih edermiş gibi giyinme odasına daldım. Kapının tam karşısında bir duvardan diğer duvara kadar olan raflar ve çekmeceler bir an olsun gözümü korkutmuştu. Hızlı olmam lazımdı onun için ilk raflara baktım. Özenle ayrılıp yerleştirilmiş kıyafetleri düzenli duruyordu. Sol üst siyah gömlekleri rafında bir şey bulamadım. Bir adım sağ yaptım ve beyaz gömlekleri arasına elimi gezdirdim. Sonuçun yine negatif olmasına şaşırmamıştım ama sinir kat sayım artmıştı. Bir adım sağ daha yapmamla mavi tonlardaki gömlekleri arasına elimi gezdirdim. Buz mavisi gömleğinin içinden düşen küçük not kağıdını elime aldım. Yüzüm de zafer gülümsemesi ile kâğıtta yazanları okumaya başladım.
"Seni seviyorum Fethi KULAKSIZ . Bu kalp atıkça senin adını sayıklayacak . Unutma sen benim diğer yarımsın. Doğum günün kutlu olsun Asker Fethi KULAKSIZ. Sonbahar mevsimin Eylül." Notu okurken, nota düşen gözyaşımı elimin tersi ile hızla sildim. Notu bulduğum gömleğe geri koyarken odadan bir hışımla çıktım. Zorlukla aldığım boğazımda büyük bir yumruya dönüşmüştü. Nefes almak için sesli bir şekilde yutkundum. Ağlamamın da yanında getirdiği nefes alma problemini balkona çıkarak yok etmiştim. Esaret altına bıraktığı duyguları nasıl bir yara almıştı. Diye içimden geçirirken Fethi'nin hakkında ögrendigim başka bir durumda asker oluşuydu. Biliyordum kötü biri olmadığını ama asker olması beni şaşırtmıştı doğrusu. Aklıma gelen şeyle balkondan büyük bir hızla çıktım. Odada ki küçük kitaplığın yanına geçtiğimde odanın kapısı açıldı. İçeriye giren Fethi bir bana bir de kitaplığa baktı. "Kitap mı okuyordun?" Başımı evet anlamında sallamakla yetindim. Ağladığımı anlamaması için konuşamamıştım. Biliyordum çünkü sesimin titreyebileceğini. "Biraz ara verde yemek yiyelim." Demesiyle ben odadan çıkmak için hareketlenince Fethi kolumu tuttu ve beni kendine çekti. Gözlerimi gözlerine sabitledi. Lanet olsun ki gözlerimden hâlâ yaşlar süzülüyordu. "Neden ağlıyorsun sen? Bizimkiler bir şey mi yaptı?" Sinirle sorduğu soru karşısında, daha çok ağlama isteği oluşturmuştu. Fethi benden cevap alamayınca kolumu daha çok sıkmaya başladı. "Canımı acıtıyorsun." Sinirle yüzüme nefesini üfledi. Nefesimin kesildiğini hissettim. "Bana bak gazeteci sorduğum soruya cevap ver." Küçük bir nefes alıp verdim. Boşta kalan elimle yüzümü sildim. "Senden nefret ediyorum. Ayrıca sanane benden. Benim ne hissettiğimin ne önemi var. Neden ağladığımın ne önemi var? Senin için." Sinirle soludum ve kolumu Fethi'nin elinden kurtardım. Bir anda gözümün kararmasıyla Fethi'ye tutundum. "N'oldu şimdi bir anda?" Diyerek beni sıkıca tuttu. "Bırak." Bağırmamla birlikte Fethi beni bırakmıştı. Gözlerimin iyice kararmasıyla kendimi boşluğa bırakmıştım. "Eylem... Eylem." Bana seslenirken bir yandan da beni kucakladığını hissedebiliyordum. Kendimi iyice karanlığa hapsetmemle Fethi'nin seslenişi de uzağımdaymış gibi geliyordu.Gözlerimi yavaş yavaş aralamıştım. Aydınlık ferah bir odada tekli bir yatakta yatıyordum. Sol koluma baktığımda serum takılı olduğunu gördüm. Aklıma gelen düşüncelerle sol gözümden bir damla yaş akmıştı. Sağ elimin tersiyle hızlıca sildim. Odaya göz gezdirdiğimde Fethi'nin kanepede iki büklüm uyuduğunu gördüm. Rahatsız olduğu yüz ifadesinden belliydi. Onun bu hâline üzülmeli miydim? Kendime sorduğum soruya cevap verememenin huzursuzluğuyla arkamı döndüm. Gözlerimi sıkıca kapattım. "Uyumadığını biliyorum gazeteci." Diyerek yatağımın başucuna dikildi. Kalbim sanki bunu bekliyormuş gibi ritmini bozmuştu. "Bana cevap vereceksin gazeteci." Kalp ritmimin hızlanmasını anlamış olucak ki parmaklarını yüzüm de gezdirmeye başlamıştı. Bu hareketi ile içimin yandığını hissetsem de ona cevap vermemekte kararlıydım. Benden bir cevap alamayacağını anlamış olucak ki parmaklarını yüzümde dolaştırmayı bıraktı. Biranda kapının kapanması ile arkamı döndüm. Fethi'nin odadan çıktığını görmemle tekrar arkamı döndüm. "Hayvan,pislik, gerizekalı..." Diye homurdandım. Eylül'ün kim olduğunu ararken bu denli büyük bir şeyi öğreneceğimi tahmin edememiştim. Aşk yaralarını sarmak istiyordum ama bunu engelleyen bana yaşattıkları. Benden sakladıkları. Bu düşünceler arasında yine gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Allah kahretsin ki ben neden bir askerle evlendiğimi bile bilmiyordum. Üst üste gelen olaylar ve ardından cevap bile veremeyeceğim sorular gelmesi beni psikolojik olarak yıpratmıştı. Odanın kapısının bir anda açılmasıyla gözyaşlarımı sildim. Arkamı döndüğümde Fethi yanında doktorla gelmişti. "Neden bayılmış Mert?" Düz ses tonuyla sorduğu soru karşısında doktor hafifçe kıpırdandı. "Gerekli testleri yaptık. Sabaha kadar sonuçları alırız. Gece müşahade altında kalsa iyi olur. Tansiyonu düşmüş." Doktorun Fethi'ye açıklama yapmasıyla odadan çıkmıştı. Fethi bana elime düştün gibi bakmaya başladı. "Ben uyuycam." Düz çıkan sesim Fethi'yi sinir etmiş olucak ki boynunda ki damarlar belirginleşmişti. "Hayır uyumayacaksın. Cevap ver şimdi. Ben bir şey neden iki kere soruyorum acaba." Sinirle çıkan sesiyle bende gerildiğimi hissetmiştim. "Fethi..." Fısıldar gibi adını söyleyince bana bakmasını sağlamıştım. "Bırak beni." Yalvarır gibi çıkan sesim Fethi'de büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Sinirinin yerini şaşkınlığı almıştı. "Ne?" Diyebilmişti sadece. Şaşkınlıkla sorduğu soru beni bir uçurum kenarına savurmuş gibiydi. "Özgür bırak. Dayanamıyorum. Seni de şikâyet etmem. Fransa'ya giderim direk. Asla Turkiye'ye dönmem. Yeter ki bırak." Söylediklerim beni uçurumdan aşağıya itse de, bunun böyle olmak zorunda olduğunu biliyordum. "Unut o dediğini gazeteci. Ben seni ne zaman bırakırsam o zaman gidersin. İster Türkiye de kalırsın ister Fransa'ya gidersin. Ama zamanı değil. Kafanı topla." Diyerek odadan çıktı. Fethi odadan çıktıktan sonra odaya iki tane de yanındaki adamları dikmişti. Eminim onlarda askerlerdi. "Uyuycam kapının dışında bekleyin." Diyerek onlara arkamı döndüm. Kapının sesiyle odada tek başıma kaldığımı anlamıştım. Uzun zamandır izlemediğim TV'ye bakınca aklıma gelen fikirle kumandayı elime aldım ve TV açtım. Gündem de neler var diye rastgele bir haber kanalı açtım. Bakmaya başladığım kanalın son dakika diye alt yazısıyla birlikte yerimde kıpırdandım. Haberi yarıda kesip son dakika haberini vermeleriyle ağzım açık kalmıştı. "Fransa, Türk askerlerinin kahramanlığını konuşuyor. Haberi yapan Eylem Kurt." Gazetecinin söyledikleri beynimde bumerang etkisi yaratmıştı. "Nasıl Ya?" Diye kendime sorduğum sorunun cevabı. Fethi'den gelmişti. "Savaş muhabiri olduğunu biliyorum. Ve böyle güzel bir haber yapmak istedim." Rahatça yaptığı açıklama karşısında, delirmiştim. "Sen kimsin ya? Ne hakla benim işlerime burnunu sokuyorsun sen?" Sorularımla ben rahatlığa kavuşurken, delirme sırasının Fethi'ye geçmesi beni endişelendirmişti. "Soyadıma ortak olan senin kağıt üstünde kocası olarak." Söylediklerine göz devirmekle yetindim. TV'yi de kapattım ve kumandayı da bir tarafa attım. Kendimi de uykunun karanlığına bıraktım.
Fethi'den Anlatım
Odaya Mert'in gelmesiyle yattığım kanepeden kalktım. "Nesi varmış Mert?" Merakla çıkmamasına özen gösterdiğim sesimin yine merakla çıkması beni deli etmişti. "Tansiyonun düşmesinden kaynaklanıyor. Ani bir duygu değişiminden dolayı olabilir." Rahat bir şekilde soludum. "Bir şey yok yani." Kafasını olumlu anlamda salladı ve odadan çıktı. Eylem'e baktığımda hâlâ uyuyordu. Gece hemşireler kolundaki serumu çıkarmışlardı. Çıkış işlemlerini Tahir'e halletmesi için kapıyı açtım. "Tahir çıkış işlemlerini yap. Biz eve gidiyoruz. Suat'a söyle arabayı hazırlasın." Söylediklerimi yapmak için kapıdan ayrılınca bende Eylem'i kucağıma almıştım. Kucağımda kıpırdayan Eylem'e baktım. "Uyumana bak. Yorgunsun." Kafasını göğsüme yaslamasıyla tekrar uykuya dalmıştı. Otogara geldiğimizde Suat arabayı çoktan getirmişti. Kapıyı açmasıyla birlikte bende Eylem'i arka koltuğa yatırdım. "Şirkete git. Ateş'e bugün gelmeyeceğimi söyle." Suat kafasını olumlu anlamda salladı. Ve otogardan ayrıldı. Bende arabaya binip sürmeye başladım.
Eve geldiğimizde arabanın kapısını Kemal açmıştı. "Hoşgeldin abi. Yengenin nesi varmış?" Kızgın bakışlarımı üstünde dolaşırdım. "Bir şey yok. Tansiyonu düşmüş." Diyerek arka koltuğun kapısını açtım. Eylem'i kucağıma aldım. Evin kapısından girerken Eylem uyanmıştı. "Geldik mi?" Uykudan kalınlaşmış sesiyle sorduğu,kafamı olumlu anlamda salladım. "Kucağından insem iyi olur." Diyerek kucağımda kıpırdandı. "Dinlenmen gerekiyor. Yukarıya kadar çıkarayım." Merdivenin başına doğru ilerledim. Eylem ise ellerini boynuma dolamıştı. "Merak etme seni kucağımdan atmam." Dediğime göz devirsede ben gülmekle yetinmiştim. "Sana güvenemiyorum kağıt üstündeki kocam." Bu dediğine ben gözlerimi devirirken, Eylem'de gülmüştü. "Gülen yüzünü görmek güzel." Düşündüklerimi bir anda ağzımdan çıkmasıyla susmuştum. Eylem'in de bunu beklemediğini susmasından anlamıştım. "Odaya gitsek iyi olur. Ben çok yorgunum, dinlenmek istiyorum." Söylemleri eve geldiği ilk hâliydi "Dinlen." Diyerek odanın kapısını açtım. Birkaç adımda yatağın başına geldim. Kucağımda ki Eylem'i yatağa bırakırken saçlarının gömleğimin düğmesine dolaşmasıyla beni de yatağa çekti. Acıdan kıvrılan solgun dudaklarından acılı bir inleme çıkmıştı. Gözlerim Eylem'in gözlerini bulunca canın yandığını anlamıştım. "Fethi... çok ağırsın kalk üstümden." Demesiyle bende üstünden hafifçe kalktığımda, eliyle omuzlarımı tekrar kendine çekti. "Saçlarımı düğmenden çöz. Öyle kalk." Zorlukla aldığı nefesler arasında göğsü inip kalkıyordu. "Tamam. Şimdi sen gömleğin düğmelerini aç. Gömleği çıkarayım sonra düğmeden çözeriz." Ne dediğimi anlamamış gözlerle bana bakmaya başladı. "Hayatta öyle bir şey yapmam." Demesiyle bende hafifçe üstünden kalkmaya başlayınca tekrar omuzlarımdan tutup kendine çekti. "Lanet olsun." Diyerek düğmeleri tek tek açmaya başladı. "Biraz hızlı ol istersen." Uyaran sesimle Eylem gerilmişti. "Bilerek açmıyoruz sanki." Diyerek geri kalan düğmelerini koparmıştı. "Çıkart artık şunu üstünden. Canım yanıyor." Canın yandığını sesinden anlamıştım. Yaka düğmeme takılan saçlarına dikkat ederek gömleği üzerimden çıkardım. Eylem'in üstünden kalkmamla birlikte oda benimle kalkmıştı. Gözlerini de kapatmıştı. "Ne beni havluyla da görmüştüm. Aç gözlerini." Çapkın ifadeyle söylediğim sözler, Eylem'in kızarmasına neden olmuştu. "Aç gözlerini." Kulağına söylediklerimle gözlerini açmıştı. "Hadi çöz şu saçımı.'' Elime aldığım dolanan saçlarını düğmeden kurtarmaya başladım. Burnuma gelen kamelya kokusu beni mest etmişti. "Fethi bitmedi mi?" Sorduğu soruyla dolanmış olan saçlarını çözmeye devam ettim. "Bitti." Diyerek dolanan saçını bıraktım. Yataktan kalkacağım sırada Eylem beni üstüne çekti ve yatağa düşmemizi sağladı. "Ne yapmaya çalışıyorsun gazeteci?" Kesilen nefesime rağmen sormuştum. "Kafamı toplamaya çalışıyorum."
Selam DELİŞEKLER 🤗 Bölümün son kısmını yazarken çok eğlendim.🤣Affedin biraz geç geldi. 😶 Bu arada okunma sayımız 2K olmuş. Çok teşekkür ederim.😙DELİFİŞEKLER sizleri çok öpüyorum. Düşüncelerinizi belirtirseniz mutlu olurum.😁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN BEN (Tamamlandı)...
FanfictionSevmek insanı tekrardan yaralar mı? Fethi:Zengin bir ailenin tek oğlu. Ailesi ile Askerlik yüzünden kavga etmiş. Eylül ile askerliğin ikinci yılında tanışmış ve evlenmiş. Bir yıl sonra bir bebek sahibi olmuşlar ama timin düşmanı Derman bebeklerini...