19.Bölüm

1K 102 42
                                    

Hoşçakal;Küçük Bir Umut

Fethi'den Anlatım

"Haklısın...uzak kalmak en iyisi senin için." Oturduğum hastane yatağından kalkıyordum ki Eylem elimden tuttu. "Senin gidişin çok koymaz merak etme." Eli yavaşça elimden kayıp gitmişti. "Senin gidişin bana hiç koymaz sende merak etme. Hem alışkınım ben." Güçsüz çıkan sesime içimden lanetler okumuştum. "Bende alışırım." Kırılmış ve titreyen sesine ne kadar çok dönmek istesemde dönememiştim. "Alışmak  iyi bir şey değil gazeteci."  "Öyle mi? Sen neden alıştın o zaman. Acı çekmenin alışması mı olur ha söylesene Fethi?" Eylem'in sorusuyla olduğum yerde kalakalmıştım. "Alışmak iyi bir şey değilse sen neden acı çekmeye alıştın?" "Eylem acı çekmek zorunda değilsin. Beni sevmek zorunda da değilsin." Kalbine  son darbeyi bu sözlerle vurmuştum. "Git Fethi. Çık git." Ağladığını belli eden sesine üzülmüştüm. Gözlerinin en derininde benim yüzümden acı vardı. Büyük bir acı. "Hoşçakal gazeteci."  "Hoşçakal Asker Fethi KULAKSIZ." Demesiyle odadan çıktım.

"Oğlum kızın yeyip bitirdin içerde. Siz boşanmıyor muydunuz?" Keşanlı'nın meraklı gözleri ve meraklı sorusuna aldırmadan koridorda yürümeye başladım. "Abi siz odada gerçekten ne yaptınız öyle Ya?" Feyzullah'ın sorusuyla arkamı döndüm ve ikisine bakmaya başladım. "Bana bakın saçma sapan şeyler sormayı ve imaları bırakın. Ayrıca siz niye buraya geldiniz." Sorumla Keşanlı bana yaklaştı ve elini omzuma attı. "Biz Çaylağımla geziyorduk. Dedik ki bir Fethi'nin yanına gidelim. Hem şu gazeteciye de geçmiş olsun deriz diye ama çoktan geçmiş kardeşim." Diyerek gözlerini üzerimde gezdirdi.  "Boşanıyoruz zaten saçmalamayı kesin." Keşanlı'nın elini omzumdan attım ve uzun koridorda yürümeye devam ettim. "Abi bu çiçekler elimde kaldı." Feyzullah'ın sözüyle arkamı döndüm ve elindeki çiçek buketine baktım. "Çöpe at gitsin." Diyerek yürümeye devam ettim. "Abi niye ya biz buna kaç para verdik haberin var mı?" Feyzullah'ın sitemiyle arkamı tekrardan döndüm ve elinde ki çiçekleri almak için iki adım atıp, elindeki çiçekleri alıp danışma masası koydum. "Oldu mu Feyzo." Diyerek çiçekleri gösterdim. "Oldu vallaha abi. En azından çöpe gitmedi." Diyerek gülümsedi. "Avcı Ateş'in sana verdiği zarfta ne vardı.?" Keşanlı'nın meraklı sorusuyla ona doğru döndüm. "Hiç...sadece sorgu odasında kağıt üstünde ki karımın tam bir anarşist olduğu öğrendim ve yeni bölge şefine haber yapacağını öğrendim. Ateş'de  bunun doğruluğunu araştırdı." "Abi doğru mu yani?" Feyzullah'ın titreyen sesine üzülsemde bunun doğru olmasına daha çok üzülmüştüm. "Maalesef evet, itiraf da etti zaten." Gözlerimi sıkıca kapattım ve elimle ensemi kopartırcasına sıktım. "Eee ne olucak bundan sonra.?"  "Bir şey olacağı falan yok istihbaratdan birkaç kişi Eylem'i takibe aldılar. Ben ve onu soruyorsan Keşanlı boşanıyoruz. Hem de en kısa zamanda." Açıklayıcı tavrımla asansöre doğru yürüdüm. Arkmadan Keşanlı kulağıma yaklaştı. "Sen onu seviyorsun ama imkansız." Fısıldamasını yaptıktan sonra gözlerime baktı. "Bu kadar imkansız bana fazla kardeşim." Diyerek asansöre bindim.

Eylem'den Anlatım

Kapının açılmasıyla  bir umutla o tarafa baktım gelen hemşireydi. "Eylem hanım serumunuzu çıkarıcaktım ben." Diyerek baş ucuma gelmişti. "Şey uzun boylu esmer bir adamı bu katta gördünüz mü?" Hemşire bana bakıp gülmeye başladı. "Yanında iki adam daha vardı ama siz yakışıklı ve gamzeleri olan esmerden bahsediyorsunuz." Derin bir nefes aldım ve bıraktım. Buna ihtiyacım vardı yoksa kız elimde kalacaktı. "Gördün yani." Hemşire kısa bir iç çekti. "Görmemek mümkün mü?"  "Evet hâlâ bu kattaysa çağırır mısınız eşimi?" Deyince hemşire bana uzun uzun baktı. Sanki bu malla nasıl evlendi dermiş gibi? "Evet söylerim." Diyerek odadan çıkıyordu ki odaya geçen gün gelen Nazlı elinde poşetlerle gelmişti. "Selam Eylem. Nasılsın?" Diyerek ikili koltuğa poşetleri bıraktı ve yanına da kendini attı. "Bugün benim nasıl olduğumu soran tek kişisin." Diyerek gülmeye başladım. Nazlı'da yorgunluğu üzerinden atmış olucak ki poşetlerin birinin içine elini daldırdı. "Bunu gördüğünde bayılacaksın." Diyerek elini poşetten çıkardı. Elinde fotoğraf makinemin çantasını tutuyordu. "Ciddi misin sen ya?" Diyerek yavaşça yataktan çıktım. "Evet içinde telefonun ve fotoğraf makinen var." Diyerek bana uzattı. "Teşekkür ederim." Elime aldığım fotoğraf makinemin çantasının içinden bir not çıkmıştı.

NEDEN BEN (Tamamlandı)...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin