Özür Dilerim;Sakın BENİ Unutma
Fethi'den Anlatım
"Artık çok geç ne demek şerefsiz?" Bağırarak söylediğim sözler Derman'ı güldürmüştü. "Canın çok yanıcak gazeteci." Deyip sıcak demiri Eylem'in sırtına değdirmesiyle Eylem avazı çıktığı kadar bağırmasıyla bir adım projeksiyona yaklaşmıştım. "Özür dilerim gazeteci. Seni sevmediğim için özür dilerim. Koruyamadığım için özür dilerim." Derman sözlerimle Eylem'i bırakmıştı. Eylem'i bırakıp kameranın önüne geçmişti. "Bu daha başlangıç ASKER. Karının acı çektiğini göreceksin. Ve sen daha çok acı çekiceksin." Diyerek yanan ateşten başka bir demiri alıp Eylem'in sırtına tuttu. Eylem acıyla inlemesi kulaklarımı tırmalamıştı. "ASKER özür dilemeni gerektirecek bir şey yaşamadık. Sana daha önce de söyledim ben aptalın tekiyim." Acıyla söylediği sözler yüreğime taş gibi oturmuştu. İlk defa kendimi birine karşı bu kadar aciz hissettim. Eylem'i sevememin sonunun Eylül gibi olmasından korkmamdı ve öyle de olmuştu. Çaresizce baktığım ekran tamamen anlamını yitirmişti. Ekrandan Eylem'in acılı sesi geldikçe o anları tekrar tekrar yaşamam yüreğimde ki ateşi harlıyordu. Kulaklarıma en son Eylem'in çok güçlü bir şekilde inlemesi olmuştu.
Dün akşam harekat merkezinde Eylem'in acılı inlemeleri kulağımdan gitmiyordu. En çokta koyan ise "özür dilemeni gerektirecek bir şey yok" demesiydi. Eylem bunların hiçbirini hakketmiyordu. Çektiği acı benim yüzümdendi. Geçmişim de ki lanettimden geliyordu. Gerçektende bana haramdı sevmek. Ben sevdikçe acının arkamdan bir gölge gelmesiydi belki de olay. Yaşananlar arabesk bir şarkının nakaratının tekrarı gibi. "Avcı...Avcı...lan kendine gel." Keşanlı'nın yüzüme attığı tokatla oturduğum banktan kalktım. "Ne vuruyorsun be." Deyip tekrar yerime oturmuştum. "Oğlum kırk saattir sana sesleniyorum. Nerde senin kafan? Hem kıza seni sevmiyorum diyosun. Hem de ölsen üzülmem diyosun. O zaman sen nerelere dalıp dalıp gidiyon?" Keşanlı dedikleriyle haklıydı ama içim de ki duyguları benden başka kimsenin bilmemesi en hayırlısıudı. "Keşanlı dün acıdan bayılıp kaldı kız onu düşünüyordum." Sözlerimle Keşanlı bana meraklı gözleriyle bakmaya başladı. "Sen bu kızı seviyor musun lan?" Deyip dizime bir tane geçirmesiyle acıyla yumruğumu ona doğrultum. "Ne fark eder lan? Sevsem ne olur sevmesem ne olur? Söylesene onu severek kurtaramıyorum." Sol gözümden süzülen yaşı elimin tersi ile hızla sildim. "Sevmeyerek de kurtaramıyorsun ama hem illa onun sonu da Eylül gibi olucak diye bir şey yok." Sonu zaten aynı olursa benim parçalarımı toplayıp beni tamamlayamazsınız. Diye geçirdim. "Sonu aynı olur diye başlamaya korkar oldum be Keşanlı." Ağladığımı görmesin diye sarılmıştım. Göz yaşların yüzümden tek tek süzülmeye devam ediyordu ki Keşanlı kendini geri çekip bana bakmaya başladı. "Lan ağlıyor musun sen?" Omuzlarımdan tuttu ve beni kendine çekip daha çok sardı. "Avcı sana söz veriyorum Eylem'in sonu öyle olmayacak. İzin vermiycem." Deyip sırtıma iki kez vurdu. "Sana inanmak istiyorum." Deyip daha çok göz yaşı döktüm. Bir o kadarını da içine akıtmıştım. "Hadi hareket merkezine gidelim son gelişmeler bakalım." Deyip banktan kalkıp harket merkezine geçtik. Hareket merkezine baktığımız da timin yarısından çoğu dinlenmek için gitmişti. "Komutanım bir gelişme var mı?" Yorgun ve meraklı sesimle Yavuz komutan sıkıntı ile oyladı. "Şu an yok ama saha da elemanlar var merak etme bulucaz." Umutlu olmam mı gerekiyordu? Yoksa kendimi şimdiden aynı sona alıştırmam mı gerekiyordu? "Peki komutanım." Deyip sandalyeme oturmuştum.
"Komutanım bağlantı isteği geldi. Bağlayalım mı?" Diye sorunca Yavuz komutan başıyla onayladı. Projeksiyona birden Eylem belirmişti. Muhtelemen dün bayıldığı işkenceden kalma bir baygınlıktı bu. Birden Eylem'in yüzüne bir kova su atılmıştı. Öksürerek açtığı gözlerini muhtelemen acıdan yüzü buruşmuştu. "Ne oldu yine mi işkence yapıcaksın?" Diyerek Derman'ı kızdırmıştı. "Buna sen karar vericeksin." Deyip Eylem'in saçlarını alıp eline dolamıştı. "Yaa... soru belli değil mi? Fethi beni seviyor mu?" Alayla kendi kendine sorduğu soru Derman'ın saçlarını çekmesine neden olmuştu. Acıyla inlerken bir yandan da gülüyordu. "Hâlâ anlamadın mı gerizekalı? Fethi beni seviyor olsaydı şu an başın gövdenden ağrı olmuş olurdu." Derman Eylem'in sözüyle karnına bir yumruk geçirmişti. "Vazgeçtim...oyun oynayalım biz." Deyip kameraya baktı. "Oyunumuzun adı "hamile gazeteci" hamile mi yoksa hamile değil mi?" Diyerek Eylem'in yanına geçti. "Evet gazeteci son kez kocana ne demek istiyorsan söyle." Diyerek kameranın objektifinden çıktı. "Seni seviyorum Fethi KULAKSIZ hatta...Aşığım sana...Kendime bile
itiraf etmekte zorlandım...Israrla kendimi bu ateşe atmak istemesemde oldu...Nasıl oldu diye sorma oldum işte...Biliyorum beni sevmediğini ama kalbime hüküm yazamıyorum...En güzel şeysin başıma gelen...Nerde bilebilirdim ki aşık olacağımı...İnan seni çok seviyorum....UNUTMA" Duyduklarım karşısında kalbimin teklediğini hissetmiştim. "Bu kadar aşk yeter. Senin söylemek istediğin bir şey var mı ASKER?" Diyerek objektifte belirdi. "Bırak onu ayrıca hamile falan değil.""Onu birazdan görücez." Deyip karnına birkaç tekme ve yumruk atmıştı. Acıyla inleyen Eylem bi zamandan sonra bayılmıştı. "Oyun sonuçu belli hamile değil." Deyip bağlantıyı kesmişti. "Avcı Eylem sana bir mesaj bırakmış." Ateş'in sözüyle ona doğru bakmaya başladım. "Ne mesajı Ateş? Ne saçmalıyorsun sen?" Diye sorunca elime bir kağıt verdi.
Seni seviyorum Fethi KULAKSIZ hatta
Aşığım sana...
Kendime bile
itiraf etmekte zorlandım
Israrla kendimi bu ateşe atmak istemesemde oldu
Nasıl oldu diye sorma oldum işte
Biliyorum beni sevmediğini ama kalbime hüküm yazamıyorum
En güzel şeysin başıma gelen
Nerde bilebilirdim ki aşık olacağımı
İnan seni çok seviyorum.
UNUTMA"Bu ne Ateş?" Kağıdı gözüne gözüne sokmuştum. "Sana söylediklerini kâğıtta yazanlar. Alt alta gelince "Sakın Beni Unutma" diyor kız sana." Kafamı iki yana sallamakla yetindim. "Bu olamaz Ateş. O beni sevemez." Diyerek haraket merkezinden çıktım. Hızlı hızlı aldığım nefesler bile akciğerime yetmemişti.
Eylem'den Anlatım
Yüzüme çarpılan su ile gözlerimi zorlukla açtım. "Günaydın gazeteci." Deyip piçimsi bir gülümse yollamıştı. "Hıhıhhı sana da." Diyerek yüzüne tükürdüm. Yüzüme attığı tokatla başım sol tara çevrilmişti. Saçımın çekmesiyle ona doğru bakmaya başladım. "Gerizekalısın biliyorsun değil mi? Beni sevmiyor işte ne yaparsın. Sevmiyor. Sevmediği bir kadın için neden acı çeksin ki?" Diyerek gülmeye başlamamıştım ki adamın sol koluma attığı kesikle acı ile inlemiştim. "Hayır kendini öldürtmeye çalışma çünkü seni seviyor." Elinde ki bıçakla tekrardan sol koluma derin bir kesik atmıştı. "Tamam çağır o zaman da gözlerinin önünde öldür. Bende kurtulayım sen de." Deyince saçıma asılmıştı. Pis nefesini boynuma üflerken midem kalkmıştı. "Bu o kadar basit değil." Diyerek odadan çıkmıştı.
Acıyordu bedenimde ki izler ama daha çoğu kalbimde. Kalbim daha çok acıyordu. Bedenimde ki yaraları adi bir adam yapmıştı ama kalbimdeki yarayı sevdiğim adam. Sevdiğim adam beni sevmediğini söylediğinde bedenimden çok kalbim acımıştı. Bedenim de ki yaralar kapanabilirdi yaşarsam ama kalbimdeki bu derin yara nasıl kapanacaktı. Bu konu da hiç bir fikire sahip değildim ama yine idolümün dedikleri gelmişti yine. Bu acı daha farklı bir acıydı. Tamiri yoktu sanırım. Ne biliyim ilacı olmayan bir hastalık gibi. Acı çekiyorsun ama dindirecek ilacın yok. Ve sen acı çekiyorsun. Kapının hızla açılmasıyla o tarafa başımı çevirmiştim. "Yine mi sen be?" İğrenerek sorduğum soruyla gülümserken adam da içeriye iyice girmişti. "Evet yine ben gazeteci. Bu sefer konuşucaz." Deyince gülümsemem ardını kahkahaya bırakmıştı. "Sen ve konuşmak ha ilginç." Deyip dudaklarımı büktüm. "Konuşucaz dediysem soru sorucam ve cevaplıyacaksın." Diyerek sağ köşeden bir sandalye alıp ters bir şekilde karşıma oturdu. " Fethi'yi seviyor musun?" Buna söyleyecek o kadar çok sözüm vardı ki bu geceye sığmazdı. "Evet onu seviyorum...hemde çok." Deyince iki kaşı birden havalanmıştı pislik herifin. "Hemde çok seviyorsun ha. Eylül o da çok seviyordu Fethi'yi. Gerçi o daha güzeldi senden ama senin kokun yeter." Şaşırma sırası bana geçmişti sanırım. "Bazen koku sizi sevdirmiyor ama..." Deyip susunca adam hemen lafa atlamıştı. "Ama Fethi seni seviyor. Hatta Eylül'den daha çok. Hak vermiyor değilim doğrusu." "Beni sevmiyor çünkü o kadında yaşıyor hayatını." Kıskanmıştım onu ölü bir kadının ruhundan kıskanmıştım. Seviyordum çünkü Fethi'yi. "Sen cidden aptalsın gazeteci. Kör müsün adam senin sonun gerizekalı eski karsı gibi olmanı istemediği için kendini öyle gösteriyor. Ama ben yemem." Sözleri bana yeni bir bakış açısı yaratmıştı. Sonumun Eylül gibi olmasından korkuyordu. Geçmişindeki laneti benimde sonumu onun gözlerimin önünde yaşamasından korkuyordu. Bunları anlamak bu pislik herifin tekinden anlayacağım aklımın ucuna bile gelmezdi. Kulaklarıma dolan seslerle düşüncelerimden alıp koparılmıştım. "Siktir Türk askeri" Deyip karşıma geçmişti. Belinden çıkardığı silahı iki kez peş peşe sol tarafıma vurmuştu. Vücudumda hissettiğim o acının son olmasını istemiştim.
Selam DELİŞEKLER🤗 Bölüm hemen ardından geldi. Çok teşekkürler okuyan herkese. Vote ve yorumları biraz arttıralım lütfen🤔 Hepinizin güzel kalplerinden öpüyorum😚 Bu arada arkadaşlar Askerin Mektubu adlı hikayede ki Fethi neden benim hikâyemde ki Fethi'yle aynı geçmişi paylaşıyor onu da anlayamadım. Okuyanlar bilir...🙈🙉🙊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEDEN BEN (Tamamlandı)...
FanfictionSevmek insanı tekrardan yaralar mı? Fethi:Zengin bir ailenin tek oğlu. Ailesi ile Askerlik yüzünden kavga etmiş. Eylül ile askerliğin ikinci yılında tanışmış ve evlenmiş. Bir yıl sonra bir bebek sahibi olmuşlar ama timin düşmanı Derman bebeklerini...