31.Bölüm

1K 104 19
                                    

Gidiyorum; Gitme Diyemem

Eylem'den Anlatım

Gözlerimi açtığımda sabah çoktan olmuştu. Tam yataktan kalkacağım sırada belimden hızla geri çekilmiştim. Hızla arkama baktığımda Fethi'nin ellerini belime dolamış öyle uyuyordu. Kalkmak vazgeçip ona bakmaya başladım. Kalemle çizilmişti sanki. Kusursuz. Elimi alnında ki yara izine getirdim. Bu kusursuzluğu bozan tek şeydi. Bunun nasıl olduğunu merak etmeye başladım. Nasıl olmuştu bu iz? Diye düşünürken odamın kapısı çalmaya başladı. "Bu kimdi şimdi Ya?" Diyerek Fethi'nin ellerini belimden çektim ve hızla kapıya baktım. "Eylem daha iyi misin?" Diyerek içeriye geçti. "Dur Cenk...sana girebileceğini söylemedim." Sağ kolunu tutup kendime çektim. Bunu beklemediği kesindi. Afallamıştı. "Kokun bile insanın yaşama sebebi." Diyerek burnunu saçlarıma getirmişti. Bu durumdan iğrenmiştim. Cenk'i kolunu bırakıp ittim. "Unutma ki ben hâlâ evliyim." Diyerek çıkışmıştım. "Ama sahte bir evli..." Diyeceği sırada sözünü kesmiştim. "Değil çünkü biz birlikte olduk. Anladın mı? Birlite olduk." Ayakta duramayacak gibi olduğum için ilk baş duvara yaslandım ve olduğum yere çöktüm. Cenk'te odadan çıkmıştı.

"Eylem." Endişe ile yanıma gelen Fethi'ye zar zor bakmıştım. Ağlamaktan gözlerim şişmişti. "Neden ağlıyorsun." Buz gibiydi sesi. Üşümüştüm. Artık takatim kalmamıştı Fethi'yi sevmeye. Olduğum yerden hızla ayağa kalkmıştım ama gözlerimin kararmasıyla Fethi'ye tutundum. "Fethi...ben artık yapamıyorum. Seni sevmeye güçüm kalmadı. Gidiyorum en kısa zamanda." Ağlamaktan kısılan ve çatlamış sesimle derdimi anlatmaya çalışmıştım. "Ne?" Diyebilmişti sadece. "Yapamıyorum. Fransa'ya dönücem." Gerçekten de seviyorum bu adamı. Biz olabilmek için hep ben savaşmıştım. Hâliyle de bu savaştan sağ çıkamadım. Yararlandım. Her yerimden. "Uzun yolculuklar yasak ama." Vurulduktan sonra uzun yolculuklar bir süreliğine yasaklanmıştı. "Merak etme onun için ben tedaviye başladım. En kısa zamanda buradan gidicem. Döndüğünde olmayacağım yani." Açıklamamdan tatmin olmamış gibi bana baktı. "Bunları söyleyen sen misin gerçekten de. Daha dün gece sensiz nefes alamam diyen kadın mı?" Vurmuştu bu sözü işte. Doğruydu onsuz nefes alamazdım ama artık acı çekmekten ve ağlamaktan bıktım. "Zorlama." Diyerek ona tutunduğum elimi çekmemle gözlerimin kararması bir olmuştu. Bir adım atacağım sırada olduğum yere düşmüştüm. "Iyi misin?" Diyerek beni kucaklamıştı. Düşmemek için ellerimi boynuna doladım. "Yaralı biri nasıl iyiyse o kadar iyiyim." Dedim yatağa yatırırken. Şaşırmıştı. Bu yaptığıma anlam verememişti. Bunu anlamak zor değildi. "Eylem...neden gidiyorsun?" O muhteşem sorunun cevabını en iyi sen biliyorsun Fethi. Neden gitmek istediğimi en iyi sen biliyorsun. Gücümün sonunu tükettiğimi en iyi sen biliyorsun. "Böyle daha iyi. Duruşmaya avukatım gelir." "Ben gideyim sende rahat rahat dinlen." Dedi ve kapı kapanma sesi geldi. Bu kadar kolay işte. Bırakıp gitmek. Birkaç dakika sadece. Diyerek içimden geçirdim ve kendimi beni çeken karanlığa bıraktım.

Fethi'den Anlatım

Gidicek miydi gerçektende? Buna izin vericek miydim? Gitmesine. Giderse hayatını kurtarabilirdi ama ya kalbim. Her şeyimle Eylem'e aitken gidicek olması. Yaşaması için kalbimden vazgeçecektim. Nefes alması için ama bensiz nasıl nefes alacaktı. Bensiz nefes alamayacağını bildiğim kadın sırf yaşasın diye gitmesine göz yumacaktım. Ben onu uzak sevmeye alıştım nasıl olsa. Yakınımda olması da güzel. Kamelya kokusunu içime çekiyorum. Küçük açık kahve gözlerinde kayboluyorum. Vanilya tadında ki dudaklarını öpebiliyorum. Ben gerçektende bu kadını seviyorum. Eylem'i seviyorum ve ona ait olan her şeyi seviyorum. En çokta unutamadığım kamelyasını.

"Fethi..." Yavuz komutanın sesiyle hem düşüncelerimden sıyrıldım hem de oturduğum banktan kalktım. "Komutanım." "Otur." Diyerek banka oturmuştu. "Eee gazeteci ile n'oldu? Barıştınız mı?" Ağızlarında bakla ıslanmıyordu. Hemen gelip anlatmışlar. "Ya ne demezsiniz." Dedim içimden çıkan sinirin etkisiyle. "N'oldu Avcı? Anlat bana." Abi edasıyla omzumu sıvazladı. "Komutanım...gidiyo. Beni bırakıp Fransa'ya dönüyor." Sol gözümden akan yaşı hızla sildim. "Nasıl gidiyor oğlum? Dün gece olanlar neydi o zaman?" Haklıydı. Ne yapmıştık ki? Alt tarafı sokağın ortasında öpüşmüştük. "Hiçbir şey değil komutanım arkadaşlar yanlış anladı sanırım. Gidiyor işte arkasına bakmadan gidiyor. 'Döndüğünde gitmiş olucam dedi' bana." Yavuz komutan bana anladım şeklinde bir ifade yaptı. "Gitme de." Kolaydı gitme demek. Nasıl derdim. Ona unut demişken. "Yapamam komutanım. Gitme diyemem." Hepten bırakmıştım kendimi. "Yavuz komutanım Erdem Yarbay sizi çağırıyor." "Sonra konuşuruz." Dedi ve gitti.

"Şimdi buradan çıkıcaz ve o bölgeyi temizlemeden gelmeyeceğiz. Şimdi tam tehsisat gidip eksiksiz geleceğiz. Bizim ilk görevimiz yaşamak. Biz yaşarsak onları savunuruz. Öyle değil mi Keşanlı ." "Öyle komutanım." Dedi Keşanlı. Hırs azim ve mücadeleyi gözlerinde görebilmiştim. "Biz yaşarsak sevgiler el ele rahat dolaşılır. Öyle değil mi Avcı." "Öyle komutanım." Dedim gür sesimle. Korkmuyordum. Veda öpücüğü. Bunun için veda etmiş benden. Vedayı kendisi edecekmiş. Ne kadar aptalım. "Avcı..." "Emredin komutanım." Dalgınlığımı mı anlamıştı. Ama kısa bir süre içindi. "Nereye daldın oğlum sen? Önemli bir operasyona çıkıcaz sen dalıyorsun." Dedi sesinde ki kızgınlıkla. "Özür dilerim komutanım." "Bir daha olmasın. Size güveniyorum."

Karakola gelmiştik. Yatacağımız yerleri göstermişlerdi. Eşyalarımızı yerleştirip keşfe çıkacaktık. Hızla eşyalarımı hızla dolaba yerleştirip odadan çıktım. Kolumdan geri çekilememle arkamı döndüm. "Eylem gidiyormuş." Ateş'in sesiyle başımı olumlu anlamda salladım. "Evet gidiyor." Buz gibi çıkan sesime aldırmadan duvarın dibine çöktüm. "Ateş ellerimin arasından kayıp gidiyor ve ben ona gitme diyemiyorum." Ağlamak üzereydim ve bu sesime yansıyordu. "Neden gitme demiyorsun o zaman? Hep kız savaştı seninle olmak için ama sen ne yaptın hep kaçtın ondan. Bir olur dedin bir olmaz. Sonra güttin boşanma davası açtın. Oğlum kıza yazık değil mi lan aşk savaşından ağır yaralı çıktı. Sen hiçbir zaman tam olarak kızın yanında olmadın. Eylem'e kızmıyorum ama sana kızıyorum kardeşim. Gitme demekten bile acizsin." Dedikleri beynimde yankılanmaya başlamıştı ama doğruydu.  Eylem'in hiçbir zaman yanında olamadım. "Oğlum hadi harekat merkezine." Keşanlı'nın sesiyle olduğuna yerden kalktık ve harekat merkezine geçtik.

Eylem'den Anlatım

"Gayet iyi dikilmiş dikişlerin. Şimdi küçük bir tedaviye başlarsak iki aya kalmaz uzun yolculuk yapabilecek duruma gelirsin." Doktorun sözleriyle
zorla gülümsedim.  "Çok güzel. Benim için en azından." "Ama Eylem dikkat etmen gerekenler de var tabii. Tedavi uzayabilir ya da tedaviden cevap alamayadabiliriz. Evet dikişlerin gayet iyi ama basınçtan bahsediyoruz. Sonuç olarak iç kanamadan ölmemi istemem." Dedi yerinden kalkarken. "Ben gerekli yerlere imzamı attım Arzu Hanım." Gitmek istiyordum. Dayanacak gücüm kalmamıştı. Yeterince yara almıştım hem bedenen hem de ruhen. "Neden bu kadar çabuk gitmek istiyorsun burdan?" Soru ne kadar basit öyle değil mi? Basit bir soru ve yine bir şıkkı yok. Cevabı kendim bulmak zorundayım. Cümlelerin kendime ait olmalı. Cümleme başlamadan derin bir nefes alma ihtiyacında bulundum. Sessizce yutkundum. "Beni burda tutucak  bir şey yok. Kalmam için bir neden yok. Gitme diyen yok." Sonlara doğru kısılan sesimi duymuş muydu acaba? "Anlıyorum seni Eylem. İnsanın kalmak için bir nedene ihracı var. Bir sebebe ihracı var. Bağlayan birine daha çok ihtiyacı var." Anlamıştı. Belkide yaralı birini yaralı anlardı. "Kontroller iki hafta bir aksatma." "Tamam." Deyip odadan çıktım.

Kalmak istiyorum ama bir nedene ihtiyacın var. Gitme kal diyen birine ihtiyacım var. Beni seven bir adama ihtiyacım var.




Selam DELİFİŞEKLER 🤗Evet şu an bana ne dediğinizi duyar gibiyim. "Ah more yine ayrılık" ama siz yine yazar diyeceksiniz ama siz ben kendime more diyeceğim. Ne kadar çok konuştum.😉🤣 Bu arada Karanlığımda Hissetim Seni 17 bölüm efsane ama daha yayımlamadı ama ben okudum harika.😏 Hepinizin güzel kalplerinden öpüyorum😘😗😙😙 Canlar

NEDEN BEN (Tamamlandı)...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin