Bölüm 13: Madalyon'un Diğer Yüzü

137 7 2
                                    

Ah Roi, yazdıklarıyla nefes alıyor olması, hayatının Gizemini çözmelerine yeterdi yazıklarının okunması. Ne var ki uzun ve sıkıcı bir yazıyı kim okumak isterdi ki, tabiki Raina. Roi ve Raina’nın kaderini büyülü kelimeler kesiştirmişti evvel zaman önce. İlk merhaba merasimi ve Roi’nin yazdıklarını okuyan kelimelerle dans eden Raina. Kelimelerle dans eden bir kızın Roi’deki o saf görüntüsüydü Roi’yi Raina’ya çeken. Yoksa tutuklu değildi mavi gözlerine yoksa yeşil miydi? Öyle ki Düşler Krallığı’nın Kraliçesi olmaya soyunuyordu Raina. Ezer geçer gibi Payanda’yı. Payanda’nın yerine koyuyordu Roi, Raina’yı. Ne müthiş bir hata. İlerleyen zaman gerçekleri göz önüne serince yanlışı kabul etmeliydi Roi. Soyunduğu sadece Düşler Krallığı’nın Kraliçeliği değil, isimsiz erkeklerdi de. Ama yine de toz kondurmadı Roi bir rüyanın etkisiyle. Üstelik asla da bununla gard almadı. Payanda’ya o kadar benziyordu ki Raina, sanki ruhu ruhunu asırlardır tanır gibiydi.

Raina’nın asıl korunması gereken Roi’nin kendisiydi. Eskeza Roi engel olamadığı şeytani dürtüleriyle Raina’ya zarar verebilir onu üzebilirdi. Kaybetme pahasına, usanmadan her lafın arasında tekrarladı şu cümleyi;

“Karanlığım ben, kötüyüm, çirkinim; hatta biraz da kirlidir benim ellerim!”

Aşık olan birisine ne kadar tesir ederdi ki. Derin yaralara pansuman o kadar da kısa sürmezdi. Zamanla belki düzelirdi Roi, Raina asla pes etmeseydi. Roi inanmıştı da buna. “Seni ne olursa olsun asla bırakmayacağım” sözü güven veriyordu Roi’ye. Ne de olsa Raina’nın dudaklarından çıkmıştı bu büyülü kelimeler.

Roi ve Raina’daki o muhteşem efsun yıllarca sürdü, ta ki Raina Roi’nin yanına gelene kadar. Şimdi anlıyordu ki o ilk tenine dokunduğunda selamlaşırken, o muhteşem efsun yerini kara bir büyüye bırakmıştı. Tüm olanlar ancak böyle bir nedene bağlanabilirdi. Yoksa her şeyin farkında olmasına rağmen aşkla yazılan, söylenen sözler, verilen yeminler, dönüşemezdi başka türlü nefrete.

Yıllar geçtikçe beklentiler azar azar artmıştı. Roi elinden geleni elbette yapıyordu ama yetersizdi belkide. Bunun için herkesi silmesi ve yeni bir sayfa açmalıydı, temiz bir sayfa eskilerin izi olmayan. Bu da çok zaman aldı ama zaman da yetersizdi. Bu zaman içinde onu korumalıydı kendinden. Daha görmemeliydi Roi’yi Raina. Madalyonun diğer yüzü asla aydınlanmamalıydı. İnanıyordu Roi, bir çok şey gibi bunu da başarabilirdi. Raina’ya hakettiği değeri vermeliydi. Hakettiğini düşünebiliyordu şüpheyle de olsa, bu da Roi’ye yeterdi. Roi’nin inşa ettiği krallığın surlarına ilk darbe bedenini heba ettiği erkeklerce gelmişti zaten Raina’nın. Bundan daha güçlüsü Kış Prensesi’ydi. Raina’dan duymuştu ona yazarken, “Roi beni yeterince sevmiyor” cümlesini! Raina’nın bir başkasına ihtiyacı var gibiydi, biraz daha kalmalı, kollarına almalıydı belki de. Roi o “yeterinceyi” asla tarif edemedi. O tek tek devasa kayalarla inşa ettiği suru artık kendisinin yıkma zamanı gelmişti. Roi kandırıldığını düşünüyordu artık. O kocaman egosu bunu kaldıramazdı da. Artık Raina gitmeliydi. Fakat intikam soğuk yenen bir yemekti, beklemeliydi.

Uzun uzun düşündü Roi. “Nasıl o yazılanlara izin verirdi Raina? Bir başkasının ona Kraliçe demesine, nasıl olurdu da bana söylediği onca söze rağmen, Kış Prensesi’ne o cümleyi kurabilir?!” Madalyonun diğer yüzüne ışık tutmaya başlamalıydı artık Roi. Kusursuz plan, elindekilerle gayri ihtiyari işlerdi. Aldatılmış olmanın acısını iliklerine kadar hissedecekti Raina. Bunun için birkaç kişiyi kullanacak olmasına rağmen Roi. Kum saatini tersine çevirdi ve artık ikinci beni yaşamasının sırası gelmişti.

DÜŞLER KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin