PA-1

48.9K 1.7K 79
                                    

 

PANİK ATAK (1.BÖLÜM)

Kahkaha sesleri yankılanıyordu etrafımda.  Müzik son ses açıktı ve okuldan tanıdığım arkadaşlarım etrafta dans edip, eğleniyorlardı. Duygu kolumdan tutup beni etrafında döndürdü:
"Çok sıkıcısın Almira, dans etsene."
dedi, müziğin sesini bastırmak için bağırarak.
"Onun aklı Burak'ta."
Caner benim yerime cevap vermişti. Sonra Duygu ve Caner birbirine bakıp gülümsediler, bu iki aptal beni en yakın arkadaşlarımdı.
Bahsettikleri Burak'ta sevgilim... Partiye biraz geç kalacağını mesaj olarak atmıştı ama saat gece yarısını çoktan geçmişti. Birazdan eve dönmek zorundaydım.
"Tuvalete gitmem gerek."
dedi Duygu ve hızla ortadan kayboldu. 
Caner'e bakındım, gözlerini Aslı'ya dikmiş iç geçiriyordu. Ondan deli gibi hoşlanıyor.
"Git, dans et onunla."
dedim gülümseyerek. Caner omuzlarını silkti:
"O kız bana bakmaz."
dedi. Tam itiraz edecektim ki, 4 yıl önce buna benzer birşey yaşadığımı hatırladım. Nazlı olayı...
Hatırlamak bile kalp atışlarımı hızlandırmaya yetmişti. Ama Caner öyle değildi. Caner çok yakışıklıydı, gerçek anlamda. Erkek voleybol takımında olduğu için fiziği çok düzgündü. Koyu siyah saçları ve kahverengi gözleri vardı.
"Neden?"
diye sordum kendimi tutamayarak.
"Onun gibi biriyle çıkabilmem için popüler ve zengin olmam gerekir."
Normalde olsa Aslı'nın yanına gitmesi için onu ikna ederdim ama hatıralarım da canlanan o korkunç anı panik atağımı tetiklemiş olmalıydı. Gittikçe nefes almakta zorlanıyordum ve müziğin sesi git gide uzaklaşıyordu.
Caner'e hiçbir şey söylemeden kendimi dışarı attım. Temiz hava almak iyi gelmişti, düzenlenen kalp atışlarım beni rahat hissettirdi.
"Neden bu kadar geciktin?"
Bu Duygu'nun sesimiydi? Evden yayılan müzikten dolayı pek birşey anlamıyordum. Sanki arka taraftan geliyordu...
Bahçenin arkasına doğru yürüdüm. Bir erkek sesi ona cevap verdi. Kısık sesle konuştuğu için onu anlayamamıştım. Duygu devam etti:
"Almira'dan bu gece kesin ayrılacak mısın?"
Almira'dan ayrılmak mı? Yani benden... O Buraklamı konuşuyordu?
Biraz daha yaklaştım. Ay ışığında Burağın silüetini gördüm.
"Evet canım, bu iş bugün bitecek."
Duygu, Burağa sarıldı.
"Sonunda"
dedi sevinçle. Benim Burağıma sarılıyordu. En yakın arkadaşım ve sevgilim... İğrenç bir drama filminin içine hapsolmuş gibiydim. Arkamı dönüp bahçeden çıktım ve bulduğum ilk ara sokağa daldım.

Serin hava elbisemin açıkta bıraktığı omuzlarımı, titretiyordu. Boynumdan aşağı süzülen gözyaşlarım ise tenimde değdiği her noktayı alev alev yakıyordu.

"Öldün sen pislik!"
Kalın bir erkek sesi duydum. Ardından acı dolu bir inleme. Birini dövüyor olmalılar, hızla topuklu ayakkabılarımı çıkardım ve sessizce karşı sokağa geçtim. Kalbimin hızlanması ve nefes alış verişlerimin düzensizleşmesi panik atağımın harekete geçmek üzere oluşuna işaretti. Bu aptal hastalık yüzünden korunmasızdım tamamen...
Korkuyordum, her zaman böyle sokak serserilerinden korkmuştum. Kavgalardan, küfürlü szölerden ve hatta sigaradan ölümüne nefret ediyordum.
Tam tehlikeyi atlattığımı düşünürken:
"Kaçma lan!"
diye bir ses duydum ve ardından hızlanan ayak sesleri. Buraya geliyorlardı! 
2 sıra dizili çöp konteynerinin arkasına geçip saklandım. Bağrışlar kesilmiyordu...
Kocaman ve terli bir elin ağzımın üzerine kapanmasıyla, atmaya hazırlandığım tiz çığlığı yuttum.
"Sakın çığlık atma!"
diye fısıldadı kulağıma karanlığın içinde ki adam. Aslında çocuk sayılırdı... Karşı kaldırımda ki sokak lambasının kör ışığında, onu fazla göremiyordum ama sesinden genç olduğu anlaşılıyordu.
"Ne oluyor?"
diye sordum fısıldayarak. 
"Git buradan!"
diye tısladı.
"Nasıl?"
"Beni yakalatacaksın kızım! Siktir git şurdan!"
dedi omzumdan ittirerek.
"Hayır önce ben geldim, çok istiyorsan sen git!"
diye karşı çıktım. 
Suratıma indirmek için yumruğunu sıktığını görünce hızla ekledim:
"Eğer bana vurursan çığlık atarım!"
Yumruğunu asfalta vurdu:
"Sessiz ol sürtük!"
diye tısladı. Küfürlü konuşmaları canımı sıkıyordu.
Ama ondan korkuyordum. Oldukça uzun boylu ve yapılıydı. Beni öldürene kadar dövecek kadar da psikopat görünüyordu... 
Konteynerin önünden geçti , iki kişi.
"Nerede bu orospu çocuğu!"
diye söylendiklerini duydum. Tekrar sert bir yumruk asfalta indirdi yanımda ki psikopat.
"Silahım yanımda olsaydı, sıçardım senin bi tarafına!"
diye söylendi sessizce. Silahımı vardı... 
Nasıl birşeyin ortasına düşmüştüm ben.
Onun yüzünü görmeye çalıştım, saçları uzun ve düzdü terden birbirine yapışmıştı. Gözünün biri mor ve kapanmayacak kadar şişti. Ağzından boynuna doğru hızla kan süzülüyordu. Onu fena benzetmişler. Ona acıdığımı hissettim... Elimle mor gözünün üzerine düşen bir tutam saçı geriye doğru ittirdim.
"İyi misin? Kötü görünüyor."
diye fısıldadım. Elimi tutup sertçe sıktı ve yere çarptı:
"Sakın bana dokunma!"
diye tısladı. Asfalta çarpan elim acıyla inlememe sebep oldu. 
"Konteynerin arkasında biri var!"
diye bağırdı bir tanesi. Yanımda ki psikopat, daha önce hiç duymadığım ve asla ağzıma alamayacağım bir küfür savurarak dişlerini sıktı.
Onu yakalamalarına izin veremezdim. Neden olduğunu bilmiyordum ama sanki o iyi adamdı. Dışarıdakiler kötü... 
Sanırım ona acıyordum. 
"Seni kurtaracağım."
dedim ve konteynerin arkasından çıkıp onlara doğru yürüdüm:
"Ben varım."
dedim korkumu bastırıp, gülümseyerek.
"Bir kız varmış."
dedi mavi bere takmış, iri olan. 5 kişiydiler ve hepsi iri yarı korkutucuydular. 
"Ben bir partiden çıktım, evime doğru gidiyordum. Bağrışmalar duyunca korkup oraya saklandım."
dedim titreyen sesimle. Güldü bir tanesi:
"Merak etme bebeğim sana zarar vermeyiz."
dedi, kesinlikle hiç inandırıcı değildi. 
Ve ben kafayı yemiş olmalıydım. Henüz 5 dakika önce tanıştığım ve bana hayatımda hiç duymadığım küfürleri savuran bir psikopat için hayatımı tehlikeye atıyordum. Gerçekten aptalım!
"Bir ihtimal, uzun boylu haşat olmuş bir herif gördün mü? Nereye gitti?"
diye sordu bir tanesi.
"Hayır, acaba taksiye nereden binebilirim? Gerçekten eve gitmem lazım..."
dedim konuyu değiştirerek. 
"Tabi ben gösteririm canım."
dedi mavi bere takan. 
"Teşekkür ederim."
diye mırıldandım. O kadar da kötü sayılmazdı hem kendimi kurtarmıştım hemde o psikopatı. 
O sırada arkadan psikopatın sesini duydum:
"Neden silahını bırakıp, benimle kafa kafaya çarpışmayı denemiyorsun Fatih? 5'inize karşı sadece ben. Adil değil mi?"
Deli mi bu?
Tam da herşeyi halletmiştim... Mavi bereli, galiba Fatih oydu. Cebinden silahını çıkarırken:
"Demek uzun boylu haşat olmuş birini görmedin? Bebeğim sana karşı sert olmayacaktım ama fikrimi değiştirdim."
dedi sertçe. Olduğum yerde donakalmıştım, tüm vücudum titriyordu. Aptal panik atak! 
Aslında şu ana kadar krize girmemiş olmam bile mucizeydi ya... Yere yığılmamak için direnirken psikopatın onlara saldırdığını gördüm. Fatih'e bir tekme atıp, onun yanındakine yumruğunu indirdi. Sonra diğerinin, psikopatın sırtına tekmeyi bastığını gördüm.
Ne çığlık atabiliyordum, ne de kaçabiliyordum. Olduğum yerde soğuk soğuk terleyerek titriyordum sadece.

PAT!

Silah patladı. Nihayet dudaklarımdan tiz bir çığlık yükselmişti. Ardından titreyerek yere yığılmıştım. 
Psikopatın , Fatihin elinden silahı kapıp tek tek diğerlerini vuruşunu izledim. Nefes alamıyordum. Korkuyordum.
Psikopatın küfür savurarak yanıma gelip beni kucakladığını gördüm:
"Seni baş belası sürtük!"
diyordu. Ardından gözlerim kapandı.

1.bölüm son
YAZAN: RUKİYE AKKÖK

PANİK ATAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin