PANİK ATAK (13.BÖLÜM)
Anıl yerden hışımla kalktı ama ondan beklediğim gibi boğazıma yapışıp beni azraille görüşmeye yollamadı. Kamyonetin kapısını çarpıp sürücü koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırırken söylendi:
"Senin ağzınla burnunun yerini değiştirmesini bilirdim de... Bu gece bana sağlam lazımsın sonra hesaplaşacağız!"
Koltuğun köşesine büzüşüp beni bekleyen korkunç sonuma doğru hazırlandım. Belki de Anıla güvenmekle hata yapıyordum. Barışa haber verseydim keşke... Anıldı belki sapık, belki bir tür oyun oynuyordu bana... Onun ruh hastası olduğunu biliyordum. Hayır o olamazdı... Bu kadar sabırlı değildi. Peki kimdi bu kim?!
Barış olamazdı, bana yardım ediyordu en başından beri ve birlikte sapığı kovalamıştık. Ozan da değildi. O olsaydı sapığı kovaladığımız gece pijamalarıyla yanımızda dikilemezdi. Handeden ve Şeydadan şüphelenmiyordum bile...
Kim?
***
Gösterişli bir gece klübüne gelmiştik. Arabadan indik, Anıl hızlı bir hareketle gelip belimi kavradı.
"Yanımdan ayrılma."
diye fısıldadı kulağıma. İçeri girdiğimizde ortamı aydınlatan renkli lazer ışıkları ve yüksek müzik beynimin uyuşmasına neden olmuştu. Anıl'ın ellerine tutundum. Çekmek istemişti ama izin vermedim. O da vazgeçti geri ve elimi tutmaya devam etti.
Anıl parmaklarımı sıkarak beni bir masaya sürükledi. Masa da bir grup genç oturuyordu. Hepsi siyah giyinmiş korkutucu tiplerdi. Anıl onlarla selamlaşıp masaya oturdu ve ardından beni de kucağına çekti.
"Ne yapıyorsun!"
diye tısladım sinirle.
"Seni niye getirdim sanıyorsun kızım? Ben işimi hallederken dikkati sen çekeceksin ki bende şu mallardan kurtulayım."
dedi kulaklarıma. Ne demek istiyordu hiç anlamıyordum. O sırada Anıl'ın ceketinin cebinden paket paket toz çıkardığını gördüm.
Uyuşturucu!
Onun kapatıcı maskesimiydim yani? O uyuşturuları farkedilmeden satabilsin diye benim bedenimi mi kullanıyordu?
Ondan her geçen gün daha fazla nefret ediyordum! Etrafa bakınıp gülümsemeye çalıştım o da benim arkamdan masadakilere dağıtmıştı uyuşturucuları. Biraz oturduktan sonra beni kaldırıverdi:
"Yürü daha satmamız gereken mallar var."
"Sivil polis var değil mi burada?"
Anıl huzursuzca etrafa bakındı:
"Evet, ibneler heryerdeler!"
diye mırıldandı. Sabahtan beri barda oturmuş telefonuyla uğraşıyormuş gibi yapan bir adam dikkatimi çekiyordu. Gözlerimle onu işaret ederek:
"Sanırım o bir polis."
dedim. Anıl adama baktı:
"Evet. Ve beni tanıyor. Gel çabuk..."
Kolumu tuttu ve beni çıkışa doğru sürüklemeye koyuldu. Tam kapıdan dışarı çıkıyorduk ki, 25 yaşlarında uzun saçlı bir adam önümüzü kesti:
"Anıl, malımı vermeden nereye?!"
diye söylendi hızlı hızlı. Nefes alamadığı belliydi. Sonra vücudunun titrediğini gördüm ve dudaklarını dişlediğini...
Uyuşturucu bağımlısı olmalıydı. Anıl onu bir eliyle kenara iterek:
"Sonra lan. Acil bir durum!"
Kolumu kavrayı beni tekrar çıkışa sürükledi. Uzun saçlı olan yerden kalkıp Anıl'ın yakasına yapıştı:
"Ver lan malı! Görmüyor musun ihtiyacım var!"
diye bağırdı. Öyle yüksek sesle bağırmıştı o gürültüye rağmen bir kaç kişi duyu bize bakmışlardı. O adamın da bize baktığını gördüm.
"Polisi oyalayacağım seni farketmeden dışarı çık!"
diye fısıldadım Anılın kulağına hızlı hızlı.
Anılı yakalamamalıydı!
Ah neden sürekli onu korumak zorundaymışım gibi hissediyordum ki! Hızlı adımlarla Anıl'dan uzaklaşıp polisin yanına gittim:
"Selam."
dedim sırıtarak. Aklıma başka birşey gelmemişti. Karşımda ki genç sivil polis gülümsedi:
"Selam."
Yanına oturup bana bakması için omzundan tutup onu kendime çevirdim. Umarım Anıl görünmeden kaçabilirdi...
"Bana bir alkolsüz kokteyl ısmarlayabilirsin."
dedim gülümseyerek. Çocukça mı olmuştu?
Umarım Anıl çıkabilmiştir. Sivil polis gülümsedi. Hoş sayılırdı en azından gülümsediğinde çıkan gamzeleri vardı.
"Teşekkür ederim."
Barmene dönüp bir portakal suyu istedi ardından tekrar çıkışın oraya göz attı.
"Adın ne?"
diye sordum zaman kazanmaya çalışarak.
"Selçuk. Senin ki?"
"Arzu."
Aklıma gelen ilk ismi söyledim. İyi ki panikleyip gerçek adımı söylememiştim. Resmen Anılın meleği olmuştum, hani şu Charlienin melekleri olayından.
O sırada pistte bir hareketlilik oldu.
Selçuk hemen piste daldı bende peşinden. Anıl o uzun saçlıyla, yanında ki bir kaç kişiyi daha yumrukluyordu.
Aptal!
Ona çıkmasını söylemiştim!
Selçuk silahını çıkarıp Anıl'a doğrulttu. Müzik susmuştu ve kimseden çıt ses çıkmıyordu.
"Nerde olay, orada Anıl tabi."
dedi Selçuk alaycı bir tavırla. Anıl uzun saçlıya bir yumruk daha atıp yere serdikten sonra saçını düzleyerek ellerini cebine attı.
"Hayırdır silah ne iş?"
"Polis olduğumu unuttun mu?"
Anıl güldü:
"Şu mesele... Neyse. (Sonra yanıma geli kolumu kavradı) Hadi gidelim."
"Dur!"
diye uyardı Selçuk. Sonra silahını arka cebine sokup Anılın yanına gelip üzerini aradı. Hiç uyuşturucu bulamamıştı, kurtulmuş olmalıydı hepsinden... Nasıl biriydi böyle?
Pis işler çevirmek için doğmuştu sanki...
Sonra Anılın dövdüğü çocuklara döndü:
"Şikayetçi olan var mı?"
diye sordu. Hepsi kafasını hayır anlamında sallayınca Selçuk küfür savurarak önümüzden çekildi.
Anıl ise yüzünde ki "Kimse benimle başa çıkamaz." sırıtmasıyla sırıtıyordu.
Tam kapıdan çıkıyorduk ki Selçuğun sesini duyduk.
"Arzu evimin adresini öğrendin, gel bir gün. Kaldığımız yerden devam edelim."
Anıl bana baktı, ateş saçan gözleriyle.
"Arzu derken sana mı dedi onu?"
"Ona gerçek adımı söylemedim."
diye mırıldandım kendimle gurur duyarak. Anıl kapının önünde durdu:
"Onunla ne yaptın?"
Bunu hesap sorar gibi sormuştu.
"Oyaladım, seni farketmemesi için. Tabi sen ilk okul çocuğu gibi hemen kavgaya tutuştun, akıllıca sıvışmak yerine!"
Anıl kolumda ki kemiği kırarcasına sıktı.
"Oyalamak derken? Sürtüklük mü yaptın her zaman ki gibi?!"
Kavga etmemizi fırsat bile Selçuk başlamış olan müziğin sesini bastırmak için iyice bağırarak:
"Senden gerçekten memnun kaldım Arzu, birini memnun etmeyi iyi biliyorsun."
Anılla göz göze geldik. Bana iğrenerek bakıyordu, kendimi gerçekten sürtük gibi hissetmiştim. Ama ben birşey yapmamıştım ki...
Anıl kolumu bıraktı ve dışarı çıktı bende hızla peşinden tabi...
"Ya Anıl farkında değil misin? Seni sinirlendirmek için yapıyor... Onunla ne yapmış olabilirim gerizekalı!"
Anıl arkasına dönü sağ bacağıma bir tekme attı. Sersemleyip ayağımın üzerine düştüm, ters dönen bileğimle birlikte acıyla çığlık atmam aynı anda olmuştu.
"Seni oraya beni iş üzerindeyken gizlemen için götürdüm. Onunla bununla oynaş diye değil!"
Bileğimi tutup:
"Ahh!"
dedim sertçe. Onun acısından başka birşey düşünemiyordum...
Anıl arkasını dönüp arabasına bindi ve beni muhtemelen kırılmış ayak bileğimle bir başıma sokağın ortasında bırakı gitti...
***
Topallayarak klübün oradan biraz uzaklaşmayı becermiştim. Yine aynı şeyi yapmıştı, yine beni bir başıma bırakı gitmişti.
Birinin beni kucağına almasıyla düşüncelerim dağıldı.
Anıl...
"Hastaneye gitmen gerek."
diye söylendi beni kamyonetine doğru taşırken.
"Yine beni bırakıp gittin."
dedim ağlamamaya çalışarak. Beni hiç önemsemiyordu!
Ama neden olduğunu bilmediğim bir sebepten Anıl'ın beni önemsemesini istiyordum...
"Buradayım işte gerzek. "
dedi kaba sesiyle. Sonra beni kamyonetin arkasına bıraktı ve ön koltuğa geçti.
Sonra hiç konuşmadık...
***
Bileğim sadece burkulmuştu ama bir kaç gün üzerine basmamam gerekiyordu. Nihayet okul otoparkında girince Anıl konuştu:
"Almira!"
Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Derin bir nefes aldı:
"Sana kötü davrandım değil mi?"
Bu gerçekten çok tuhaftı. Anıldan böyle birşey duyacağıma hayatta inanamazdım...
"Evet."
dedim kısaca.
"Benden nefret ediyorsun değil mi?"
Bakışlarını uzaklara dikip cevabımı beklemeye koyuldu.
Aslında bunu sorana kadar ediyordum.
"Bilmiyorum."
dedim sadece.
"Nasıl bilmiyorsun kızım, benim gibi birinden niye nefret etmiyorsun?!"
diye gürledi aniden. Korkuyla yerimden sıçradım.
"Dedim ya bilmiyorum. Belki bana yardım ettiğin içindir..."
"Seni boğdum, seni dövdüm, sana küfür ettim, hatta sana tokat attım ve yarım saat önce de bileğini kırdım! "
dedi hızlı hızlı. Bu da neydi şimdi?
Bir tür günah çıkarma mı?
Pişman olduğunu görebiliyordum. O da böyleydi işte. Deliydi. Çıldırıyordu ve ne yaptığını bilmiyordu.
Ama o kadar kötü değildi...
Elimi omzuna koydum, elimi tutup boşluğa savurdu:
"Dokunma lan bana!"
"Neden?"
Kaşlarını çattı, cevap vermedi.
"Neden sana dokunmamdan bu kadar rahatsızsın?!"
Anıl dişlerini sıkıp sinirini bastırdı bir süre sonra konuştu:
"Çünkü sen bana dokunduğun da elektrik çarpıyormuş gibi oluyorum. Rahatsız edici! Sinirime dokunuyor anladın mı sürtük?!"
Elektrik mi?
Duygularını anlamakta zorlanıyordum...
"Neyse keyfin bilir ama benden nefret etsen iyi olur, iyi biri değilimdir!"
dedi ve arabadan indi. Kapıyı açıp ona seslendim:
"Bileğimi kırdın beni odama kadar taşımak zorundasın!"
Anıl söverek yanıma gelip beni kucakladı. Aslında yürümeyi tercih etmem gerekirdi ama nedense ona yakın olmak hoştu. Ah olamaz. Azıcık iyi davrandığı için ondan etkilenmemeliydim!
Benim Barışım vardı!
***
Anıl beni yurt binasından içeri girdirdi ve odama kadar taşıdı. Kucağındayken göğsüne yaslanıp uyuklamıştım bende... Odama geldiğimiz de cebimden anahtarımı alıp kapıyı açtı. Işıkları yaktığın da, Anıl'ın sert sesini duydum:
"Hay ben senin ananı avradını!"
Ne olduğunu anlamak için başımı kaldırdığım da odam da sallanan bir ceset gördüm.
Caner!
Çığlık atmak için açtığım ağzımı Anıl kapattı.
İçimden bir parça kopmuştu sanki... Ruhumdan bir şeyler eksilmişti. Canerin ipe asılı boynu karşımda sallanıyordu öyle, boynuna asılmış bir not kağıdıyla...
Nefes alabilmek için çırpındım ve korkmuş bir kuş misali Anılın kollarında titremeye başladım. Anıl beni sımsıkı sarmıştı:
"Sakin ol meleğim sakin ol geçecek."
diyordu ondan beklenmeyecek nazik bir ses tonuyla. Hayır şimdi olmazdı şimdi panik atağımın beni bayıltmasına izin veremezdim. Anılın kucağından yere indim ve not kağıdına saldırdım.
[ KURTULUŞ YOK. BİRİNDEN YARDIM İSTEMEDEN ÖNCE 2 KERE DÜŞÜN! ]
Anıl not kağıdını aldı elimden ben şoka girmiş kaskatı kesilmiştim Canerin cansız bedenine bakarken. Benim yüzümden olmuştu. O benim yüzümden ölmüştü, sırf bana yardım edebilmek için...
Anıl kağıdı okuduktan sonra buruşturup attı ve bayılmak üzere olan beni tutup sarıldı, sımsıkı.
"Sana yardım edeceğim Almiram. Bu piçi senin için yakalayacağım meleğim. Seni kurtaracağım!"
13.bölüm son
YAZAN: RUKİYE AKKÖK
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANİK ATAK
Mystery / ThrillerSadece düşünün. Aptal bir psikopata aşıksınız. Peşinizde ise sizi delirtmeye niyetli bir seri katil var?