PA-6

32.2K 1.2K 73
                                    

PANİK ATAK (6.BÖLÜM) 

Elimde teyzemin fotoğrafı öylece kalakalmıştım. Ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum, ya ona zarar verirse sapık? 
Elimle yüzüme biriken teri temizleyip, düşünmeye çalıştım. Barış!
Onun yanına gitmeliydim, ondan başka kimsem yoktu bu okulda. Keşke Caner burda olsaydı... Ona ihtiyacım vardı. 
Kapının kilidini çevirmemle hızla uzaklaşan ayak sesleri zihnimi allak bullak etti. Yerde bir zarf daha gördüm ve hızla kaçan simsiyah giyinmiş bir silüet! Bu oydu bu o sapık. Zarfın üzerine basıp hızla onun pesine düştüm. 
"Hey dur! Kimsin sen, benden ne istiyorsun?"
diye bağırdım. Sesimize kimse uyanmıyormuydu...
Merdivenleri peşinden inmeye başladım o kesinlikle erkekti. Ve Anıl olamazdı. 
Anıl kadar uzun değildi. 
"Dur!"
dedim sertçe bacaklarımı zorlayarak peşini bırakmıyordum. Bu kadar koşmaya alışkın değildim, nefesimi düzenleyemiyordum... 
Kızlar yurdunun çıkışında sapık birine çarparak devirdi ve hızla erkekler yurduna doğru koşmaya başladı. Yerden kalkan Barışı gördüm. Barışa çarpmıştı. Bu saatte Barışın kızlar yurdunun önünde ne işi vardı ki?
"Koş Barış, sapık o."
diye bağırdım koşarken. Şuan önemli olan Barışın burda olmasıydı. Barışta peşime düştü. Siyahlar içinde ki silüet hızla kaçmaya devam ediyordu bende yanan bacak kaslarıma ve davul gibi şişen dalağıma aldırmadan onu kovalamaya devam ediyordum. Barış bana yetişti:
"Almira ne oluyor o kim?!"
diye sordu. 
"Sapık."
dedim kısaca açıklayacak vakit yoktu. Barış anlamıştı itiraz etmeden benimle birlikte onu kovalıyordu. Siyahlı merdivenlerin başına benden önce ulaşıp karanlık koridora daldı. Bizde Barışlar arkasından. Koridorun ilerde ikiye ayrılıyordu ve onun ne tarafa döndüğünü bilmiyorduk...
"Sen sağa git ben sola!"
Barışın sesini duydum. Zekice. Ona sonra bolca teşekkür edecektim. 
Hızla sağa saptım ve karanlığa atıldım. Duşların olduğu koridordu burası. Işıkları yakıp tek tek bütün duşları kontrol ettim ama sapıktan iz yoktu! Demek ki sola sapmıştı. Umarım Barış onu yakalayabilmiştir. O pisliği teyzeme zarar vermeden yakalamak zorundaydım... 
Hızla koridorun diğer ucuna geçtim. Burası labirent gibi pek çok odanın ve merdivenlerin bulunduğu bir koridordu. 
İlerde Barışı gördüm, ordan oraya koşturuyordu.
"Ne yaptın?"
diye sordum yanına giderek. 
"Kaçtı şerefsiz!"
dedi sertçe. Gözlerimi yakan gözyaşlarına daha fazla hakim olamadım. Onu kaçırmıştım resmen onu avucumun içinden kaçırmıştım!
Barış omzumu sıkıp gözyaşlarımı sildi:
"Söz veriyorum sana, onu bulacağım!"
dedi. Koridorun diğer tarafından saçlarını karıştırarak gelen Ozanı gördüm:
"Ne bu gürültü? Almira senin ne işin var gece gece erkekler yurdunda?"
Gözlerini ovaladı. Onu uyandırmıştık. 
Bir kaç kişinin daha kapıyı açıp söverek "Sessiz olun!" diye bağırdıklarını işittim. Barış kolumdan yakalayıp beni dışarı çekiştirdi:
"Sonra konuşuruz sen yat ben onu odasına bırakacağım."
dedi. 
Barışla beraber erkek yurdundan çıkıp kız yurduna doğru ilerlemeye başladık. Nefes alamıyordum, resmen ciğerlerim yanıyordu. 
"Senin kız yurdunun önünde ne işin vardı?"
diye sordum korkarak. Lütfen sevgilisi olmasın, lütfen... Ne var o çok mükemmel biriydi ve ondan etkilenmiştim. Sevgilisi olması durumda Anıl'ın dediği gibi sürtük konumuna düşerdim. Sevgilisi olan birinden etkilenmek yanlış olurdu... Tabi birde sevgilisi varsa bu Barış kapılmış demekti ve içten içe onu kaptırmak istemiyordum sanki...
"Hande, Anıl'ın yaptıklarını Ozana anlatmış. Ozan da bana söyledi bende duyunca senin yanına koştum. İyi olup olmadığını merak ettim."
dedi. Bir yandan sevinirken bir yandan öfkeyle dolmuştum. Hande'ye o kadar Anıl olayını Ozan ile Barışa anlatmamasını söylemiştim! Ya şimdi Barış onunla kavgaya tutuşursa? Tekrar Anılla papaz olmak istemiyordum! 
"Şey Hande abartmış ya birşey olduğu yok. Ben iyiyim."
dedim. Barış dişlerini sıktı:
"Şu şerefsizi korumaktan vazgeç! Boşuna Almira, bunu onun yanına bırakmayacağım. Sana bulaşmanın bedelini çok ağır ödeyecek."
Ellerimi Barış'ın göğsüne koydum:
"Dinle. Ben suçluydum, hakettim tamam mı? Hem gerçekten birşey yapmadı, sadece şakaydı aramızda bir şaka. Abartmaya ve büyütmeye gerek yok. Tekrar olmayacak. Hallettik aramızda! Lütfen karışma sana sarmasını istemiyorum..." 
Barış koyu ela gözlerini gözlerime dikti:
"Ondan korkmana gerek yok. Seni ona karşı koruyabilirim."
"İstemiyorum."
"Neden?!"
diye itiraz etti. Çünkü ona zarar gelmesini istemiyordum işte.
"Gerek yok buna, hallettik diyorum."
Barış eliyle elimi kavrayıp beni merdivenlerden yukarı çekiştirdi:
"Neyse bunu sonra konuşalım olur mu? Gel."
dedi. İtiraz etmedim, bir daha Handeye hiçbir şey anlatmayacağım! Yine ortalığı karıştırmıştı... 
Odamın önüne geldik kapı kapalıydı. Kapıyı kapattığımı hatırlamıyordum. Kapının önüne bıraktım, üzerine basıp koştuğum zarfta yerinde yoktu. 
"Ne oldu?" 
diye sordu Barış. 
"Kapıyı kapatmamıştım ve sapığın henüz açmaya vakit bulamadığım zarfı da yok ortalıkta."
dedim derin bir nefes alarak. Artık korkmaya alışmıştım, yine ters giden birşeyler vardı.
"Belki rüzgardan falan kapanmıştır?"
dedi barış, dediğine kendide inanmıyordu belli...
Kapıyı açtım ve hızla yatağımın üzerinde bıraktığım teyzemin fotoğrafına koştum. Barışta arkamdan odaya girip kapıyı kapatmıştı. Yatağım düzgündü ve Laptop'um film açık bir şekilde masanın üzerinde duruyordu.
"Sorun ne?"
diye sordu Barış. 
"Fotoğraf yok! O pislik teyzemin fotoğrafını yollamıştı bana üzerinde de yazık olacak teyzene falan yazıyordu... Ama yok.Almış fotoğrafı, nasıl aldı? Nasıl bizden hem kurtulup hemde buraya tekrar gelip ortalığı düzledi?! "
Aklım almıyordu, ben kime ne yapmıştım? Neden uğraşıyorlardı benimle? Kim?
"Demek ki birden fazlalar, birde kızlardan müttefiki olmalı."
dedi Barış. 
"Teyzem."
dedim gözyaşlarıma hakim olamayarak. Sonra telefonumu aramaya koyuldum, Barış masanın üzerinde ki telefonumu alıp bana uzattı. Hızla numarasını çevirdim. 2.çalışta açtı:
"Alo, teyze! Teyzeciğim iyi misin?"
Telefonun ucundan teyzemin neşeli sesini duyunca rahatladım:
"Ben iyiyim kuzucuğum, asıl sana noldu iyi misin? Niye telaşlısın sen böyle?" 
"Sana zarar vermeye çalışmıyorlar değil mi?"
Güldü:
"Ben bir komiserim unuttun mu küçük hanım?"
dedi. İçim rahatlamıştı. Doğru 2 tane ergen, benim polis teyzeme nasıl zarar vereceklerdi? Beni korkutmaya çalışıyorlardı sadece. Hemen teyzemden beni gelip almasını isteyebilirdim. Ama Barışla gözlerimiz kesişince tereddüt ettim. Yeni arkadaşlarımı bırakabilecekmiydim? Barışı? 
Ya ben gittikten sonra onlara zarar verirlerse ya da yine peşimi bırakmazsa? 
En iyisi kalıp sapığın niyetini öğrenmekti...
"Sadece kötü bir kabus gördüm."
diye geçiştirdim. Biraz daha muhabbetten sonra içim rahatlamış bir şekilde telefonu kapatmıştım. 
"Teyzene zarar vermekle mi tehdit ettiler?"
diye sordu Barış. Başımla onu onayladım.
"Şerefsizler!"
dedi dişlerini sıkarak. Kendimi daha fazla tutamayıp Barışa sarıldım ve başımı yasladığım omzunda ağlamaya başladım:
"Neden kağıtları ortadan kaldırıyor ki, bazen aklımı kaybettiğimi düşünüyorum aslında bir sapığın olmadığını bu acı veriyor."
Barış ellerini sırtımda birleştirip saçlarımı okşadı:
"Ben sana inanıyorum gördük o sapığı. Kanıtın var merak etme, ve seni koruyacağım. O şerefsizin sana zarar vermesine izin vermeyeceğim. Yarın güvenlik kameralarına göz atacağım tamam mı? Onu bulacağım. Şimdi düşünmemeye çalış ve sadece uyu..."
diye mırıldandı kulaklarıma ve ardından beni yatağa çekti. Burakla 2 aydır çıkmamıza rağmen onun elini tutmaktan çekinen ben, şimdi yeni tanıştığım biriyle aynı yatağa giriyordum... 
Aslında bunun temel nedeni Barış'a güveniyor olmamdı. Benimle sapığı kovalamıştı, şuan sadece ondan şüphelenmezdim. Onun olmadığına emindim, zaten hiç aklıma getirmemiştim ama bu bile rahatlık vericiydi. 
Kucağına kıvrıldım ve saçlarımı okşamasına izin verdim.
"Neden bana yardım ediyorsun? Neden benden kaçmıyorsun? Normal bir insan belaya bulaşmak istemez yoksa mazoşist falan mısın?"
dedim gülümseyerek. Güldü:
"Belki... "
dedi sonra ekledi:
"Yada sana aşık olmuşumdur."
Kalp atışlarım uzun zamandır korku dışında başka birşey için hızlanmıştı. Aşk... 
Sesimi çıkarmadan kendimi onun kollarında güvenli bir uykuya bıraktım.
*** (ertesi gün)
Alnıma konan küçük bir öpücükle açtım gözlerimi.
"Özür dilerim seni uyandırmak istememiştim."
dedi Barış sırıtarak. Saçları dağılmıştı ve uykudan yeni uyanan gözleri şaşkın ve sevimli sevimli bakıyorlardı. 
"Gidiyor musun?"
diye sordum. Aptalmısın Almira? Tabi gitmesi gerekti, ders vardı.
"Evet kızlar uyanmaya başlamadan dönsem iyi olur, yönetim duyarsa fena olur."
dedi gülümseyerek. 
"Derste görüşürüz."
dedim, gülümseyip odadan çıktı. Bir bakıma hem hayatımın en kötü hemde en güzel gecesiydi. Sanırım Barışla artık sevgiliydik ve bu süperdi. 
O etkileyiciydi ve kesinlikle nazik, sematik ve güven vericiydi. 
Duş alıp saçlarımı maşayla güzel bukleler haline getirerek hafif bir makyaj yaptım. Barışla geçirdiğimiz gece sapığı biraz olsun unutmamı sağlamıştı. Dışarı çıktığım da koridorda ki herkes bana bakıp aralarında konuşuyorlardı. Neler oluyordu böyle? O esnada karşımdan gelen Hande ve Şeydayı gördüm, Hande beni farkedince yanıma koştu:
"Baksana konuşulanlar doğru mu?"
diye sordu. Afalladım:
"Ne konuşuluyor?"
Şeyda gülümseyerek:
"Dün Barışla sen aynı oda da... Anlarsın ya."
dedi kahkahasını bastırarak. Utançtan kıpkırmızı kesilmiştim:
"Hayır öyle değil. Aynı oda da kaldık doğru ama aramızda hiçbir şey geçmedi."
dedim hızla. Nasıl hemen böyle şeyler uyduruyorlardı. Hande dudağını büzerek:
"Mucuk mucukta mı yok yani?"
dedi. Şeyda kıkırdadı.
"Hayır! Derse gitmeliyim."
dedim ve onlardan uzaklaşıp diğerlerinin bana bakıp konuşmalarını aldırmayarak okula yürüdüm. Okuldan adımı mı atmamla Anıl ve onun arkadaşlarıyla karşılaşmam bir oldu. 
"Hey bu bizim piç Barışın fahişesi değil mi?"
dedi bir tanesi. Diğerleri güldüler. Kan beynime sıçramıştı resmen, derin bir nefes alıp onları boşverdim. O sırada Anılla göz göze geldik. Ona selam vermelimiydim yoksa görmemezlikten mi gelmeliydim? Görmemezlikten gelirsem kızabilirdi değil mi? Hem ben medeni bir insandım. Başımla onu selamladım. Anıl cebinde ki elini çıkardı ve hızla yanıma geldi:
"Sakın bir daha bana selam vereyim deme sürtük!"
dedi sinirle ve ardından sertçe omzuma vurarak yanımdan geçip gitti.
Yine ne oldu?!

6.bölüm son
YAZAN: RUKİYE AKKÖK

PANİK ATAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin