PANİK ATAK (4.BÖLÜM)
Öğle yemeğindeydik.
Barış, Ozan, Hande ve Şeyda ile birlikte oturmuş verdikleri patates püresini didikliyordum. Sargılı bacağım hakkında tabi ki sorular sormuştu bu yeni meraklı arkadaş grubum. Onlara sadece düştüğümü söylemiştim. Benden korkmalarını ve benden uzaklaşmalarını istemiyordum...
Hem uyandığım da sapığımın not kağıtlarını ve oyuncaklarını alıp gittiğini gördüm. Yani kanıtım yoktu, sargılı bacağımı saymazsak.
Anıl ve arkadaşlarına baktım. Yemekhanenin en büyük masasında oturmuşlar hayvanlar gibi yemek yiyorlardı. Bunu onun yaptığına emindim. Pislik!
Beni böyle korkutmasına izin veremezdim, vermemeliydim. Zorbalar böyle olurdu, bir korkak buldukları zaman üzerlerine giderlerdi ona ondan korkmadığımı göstermek zorundaydım. Deli gibi korkuyor olmama rağmen.
Değneklerime tutunarak ayağa kalktım.
"Almira nereye?"
diye sordu Barış.
"Anılla konuşmam gerek önemli birşey değil, siz oturun."
dedim gülümseyerek.
"Emin misin? Bende seninle geliyorum!"
dedi ve ayağa kalktı Barış. Ne kadar da sevimliydi.
"Hayır gerçekten gerek yok. Ben hallederim sen gelirsen işler kötüleşebilir."
dedim. Barış lütfen der gibi gözlerime baktı ama ona aldırmadan Anıl'ın masasına doğru ilerledim.
Anıl ve arkadaşlarının hepsi gözünü dikmiş bana bakıyorlardı. Daha doğrusu şuan yemekhanede ki herkesin gözü bizim üzerimizdeydi.
"Anıl konuşabilir miyiz?"
dedim sakince. Arkadaşları kahkahalarla güldüler sanki komik birşey söylemişim gibi... Anıl sandalyesini yere devirerek ayağa kalktı:
"Konuşalım bakalım!"
dedi sertçe. Ne kadar kabaydı.
Değneklerime asılarak yemekhaneden dışarı çıktım o da peşimden geliyordu. Ben durduğumda durdu ve koyu yeşil gözlerini gözlerime dikti.
"Hı?"
dedi sert sesiyle. Sesi bile kalbimin korkuyla hızlanmasına neden olmuştu.
"Odama o not kağıtlarını ve oyuncakları sen mi bıraktın?"
diye sordum. Kaşlarını çattı:
"Ne diyosun kızım sen ne kağıdı?"
Derin bir nefes aldım:
"Biri beni tehdit ediyor o sen misin? Odama tehdit dolu not kağıtları bırakılmış... Eğer sensen benimle uğraşmaktan vazgeç senden korkmuyorum Anıl! "
dedim cesurca. Anıl kollarını göğsünde kavuşturup histerik bir kahkaha patlattı:
"Kızım seni deli mi sikti? Ne bu özgüven? Benimle bu şekilde konuşabileceğini mi sanıyorsun?"
Titremeye başlamıştım bile tamam bu korkunç bir fikirdi asla ona bulaşmamam gerekirdi...
"Anıl lütfen eğer sensen benimle uğraşma bu şekilde ben hastayım ve gerçekten..."
Lafımı bitirmeme fırsat vermeden Anıl yanıma gelip çenemi kavradı:
"Bana bak kızım! Seninle oyun oynayacak vaktimin olduğunu mu sanıyorsun aptal? "
O sırada Barış araya girip Anılı benden uzaklaştırdı.
"Anıl sorun çıkartma!"
dedi sertçe.
Anıl, Barışın yakasına yapıştı:
"Sorun çıkarırsam nolur lan?!"
diye gürledi. Barış dişlerini sıkarken Anıl yine o her zaman ki psikopat gülüşüyle gülüyordu.
"Seninle kavga etmeyeceğim Anıl!"
dedi Barış. Benim yüzümden kavga ediyorlardı ve kendimi berbat hissediyordum. Anıl yakasından tuttuğu Barışı sarstı:
"Denesene!"
diye bağırdı. Barışın gülümsediğini gördüm. Anıl'ın psikopat gülümsemesiyle yarışamasa da bu da o tarz bir gülüştü:
"Pazar akşamı, musiclup arka sokağı, eski mobilya deposu... Polislere ihbar etmemi istemiyorsan, Almira ile uğraşmaktan vazgeç!"
dedi.
Anılla göz göze geldik. Kan resmen beynine sıçramıştı. Saniyeler içinde Anıl'ın yumruğu Barış'ın yüzünde patladı.
"Denesene! Götün yiyorsa ihbar et!"
Barış, Anıl'dan yediği yumrukla sersemleyip yere düşmüştü. Anıl yanıma gelip sargılı ayağıma bir tek savurdu. Ağzıma gelen acı dolu inlemeyi yuttum, Barışla tekrar kavgaya tutuşmalarını istemiyordum hemde benim yüzümden.
"Bu sefer fena ödeyeceksin bunu sürtük!"
diyip hızla yanımdan uzaklaşmıştı.Ses tonunda ki sertlik, midemin korkudan düğüm düğüm olmasına neden oldu. Bu sefer bir koluma gerçekten veda etmek zorunda kalacaktım sanırım...
Barış yerden kalkıp yanıma geldi:
"O şerefsiz sana mı vurdu?"
Bacağımı tuttu:
"Acıyor mu?"
"Hayır, hayır bana hiçbir şey yapmadı, boşver bulaşma ona."
dedim hızlı hızlı. Zaten yediği yumruk yüzünden kendimi suçlu hissediyordum birde tekrar onunla kavgaya girişmesine izin veremezdim.
Onun yüzüne baktım, dudağının kenarı patlamıştı ve kanıyordu. Hızla cebimde ki temiz mendili çıkarıp kanayan dudağının üzerine bastırdım.
"Peşimden gelmemeliydin..."
Barış gülümsedi:
"Seni onunla tek başına bırakamazdım. Cidden onunla konuşabileceğini mi sandın? O bir kıza el kaldırabilecek kadar şerefsiz biri!"
Terden alnına yapışan saçlarını düzledim Barışın. O da koyu ela renk gözlerini gözlerime dikmiş bana bakıyordu.
"Keşke karışmasaydın. Benim yüzümden sana saracak..."
Barış kaşlarını çattı:
"Almira, senin yerinde başka bir kız olsaydı da ben yine aynısını yapardım, yanımda bir kıza el kalkacak ama ben sessiz kalacağım öyle mi? Bu bana ters!"
Ona gülümsedim. Çok etkileyiciydi... Hatta baş döndürücü.
"Bu arada not kağıtları ne alaka? Biri seni tehdit mi ediyor?"
Demek Anılla konuşmalarımızın hepsini duymuştu... Onu başımla onayladım.
"Neden bana söylemedin?"
Gerilmiş ve endişelenmişti.
"Korkmanızı istemedim. Tuhaf ve belalı biri olduğumu sanıp benden uzaklaşmanızdan korktum. Sizin gibi arkadaşlara ihtiyacım var."
Barış ani bir hareketle elini omzuma atıp beni kendine bastırdı:
"Saçmalama Almira... Hem yeni kız, hemde bu okulda ki en güzel kız olduğun için , bir kaç salak kız seni kıskanıp böyle aptal bir şey yapmışlardır. Korkmana gerek yok hem bunu bizimkilere anlatabilirsin. Hande ve Şeyma yurtta seni kollarlar. "
Gülümsedim. Onlara sahip olduğum için şanslıyım.
*** (1 hafta sonra)
1 hafta boyunca Anıl'ı hiç görmemiştim. Tehdit dolu not kağıdı veya ürkün oyuncaklarda almamıştım. Ama bu sessizlik hiç rahat değildi. Sinirbozucu bir durgunluktu, geldiğim ilk gün yaşadıklarıma bakılırsa...
Anıl denen o psikopat resmen kabusum olmuştu. Sürekli gelip benden intikamını aldığı korkunç rüyalar görüyordum ve her seferinde panik atağım beni öldürecek kadar şiddetleniyordu...
Odamın kapısı çaldı ve ben gel demeden Hande odaya daldı.
"Bil bakalım bu gece, ne gecesi?"
Güldüm:
"Benim için yüzme antremanı yapma gecesi."
dedim mayomu sallayarak. Şeydayı duydum:
"Her gece yüzüyorsun zaten, bu gece bizimlesin itiraz yok!"
diye bağırdı diğer odadan. Hande ise kocaman gözleriyle yavru köpek bakışları yollayarak:
"Bu gece yüzme."
"Sınav yarın ve ayağımdan dolayı zaman kaybettim zaten. Eğer o turu 1 dakika içinde tamamlayamazsam düşük not verecek yüzme hocası duydunuz sizde..."
dedim. Hande beni yüzme dersine yazdırmıştı. Bu okulşun kocaman bir olimpik yüzme havuzu vardı, muhteşem! Yarın sınav vardı ve yeni geldiğim için onlarla çalışma yapamamıştım. Çok düşünceli (!) yüzme hocamız saolsun bana havuzun anahtarlarını verip geceleri çalışma yapmamı söylemişti. Biraz sert biriydi.
Handeyi ekip yüzme havuzuna indim. Işıkları açtım ve mayomu giyerek havuzun başına geldim. Kronometreyi açıp kendimi havuza attım. Soğuk suyun tenimde yarattığı ürpertiyi seviyordum.
1 kulaç ve 2. kulaç...
Diğer uca ulaşınca havuzun içinde takla atarak kronometreme doğru kulaç atmaya başladım. Umarım bu sefer 1 dakikayı geçirmemişimdir, yüksek notlar benim herşeyimdi. Matematik hariç.
Tam havuzdan çıkıyordum ki başımda bir ağırlık hissettim. Bir el.
Beni havuzun içine doğru itti. Su burnuma dolarak genzimi yakarken bağırmak için açtığım ağzıma da su dolmuştu. Çırpınmaya başladım ayaklarım havaya kalkıyordu ve kafam havuzun içine gömülüyordu. Kafamı tutan kolları tutup tırnaklarımı geçirmeye çalıştım ama nafile çok güçlüydü...
Başımda ki bone elinde kaldı başımı ellerinden kurtarıp kafamı havuzdan çıkarmayı başardım ve derin bir nefes aldım.
Anıl!
Boneyi arkaya doğru atarak histerik bir kahkaha attı:
"Ölmeye hazır mısın? Sana bu kez bedeli ağır olacak demiştim sürtük!"
dedi ve saçlarımı tuttuğu gibi beni tekrar havuzun içine daldırdı.
4.bölüm son
YAZAN : RUKİYE AKKÖK
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANİK ATAK
Mystery / ThrillerSadece düşünün. Aptal bir psikopata aşıksınız. Peşinizde ise sizi delirtmeye niyetli bir seri katil var?