PA-7

28.8K 1.3K 38
                                    

 

PANİK ATAK (7.BÖLÜM)
Bu psikopatın sağı solu hiç belli olmuyordu! Hızlanarak önüne geçtim:
"Neden?"
diye itiraz ettim. Kaşlarını kaldırdı:
"Sabah sabah esrar mı çektin kızım? Kafan mı güzel, birde soruyor ya!"
diye gürledi. Kaşlarımı çattım bende:
"Aramızda ki sorunu dün halletmiştik, sen beni öldürmeye kalkmıştın hatırlasana?"
diye diklendim. Esrar çekmişmiydim? Hayır tabii ki... Nasıl Anıl'ın karşısında böyle diklenebiliyordum acaba? 
Dudağının kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. 
"Sana bana bulaşmadığın sürece seninle uğraşmayacağımı söyledim! Neden hiç rahat durmuyorsun?! İlla senden kurtulmak için seni öldürmem mi gerek?"
diye bağırdı, koridorun ortasında. Terleyen ellerimi okul formamın eteğine sildim. Yine ne yapmıştım ki?
"Ne yaptım sana?"
Anıl kahkaha patlattı ve üzerime doğru geldi. Geri geri gittim, ben gittikçe o yaklaştı. Ta ki beni duvarla arasına alana kadar. 
Soğuk duvarı sırtımda hissettiğim de Anıl bana yaklaşmaya devam etti, göğsünü göğsüme yaslayana kadar... 
Fazla yakındı. Sigara ve alkol kokan nefesi tenimde dolaşıyordu, iğrenç! 
"Bana bak sürtük, o altına yattığın Barış piçine söyle benimle uğraşmak istiyorsa ben varım!"
Koridorda ki herkes bize bakıyordu. Çıt ses yoktu ve Anıl'ın söylediği tüm o hakaretleri herkes duymuştu. Kendimden ve titreyen vücudumdan beklenmeyecek bir cesaretle sesimi yükselttim:
"Benimle düzgün konuş! Hakkım da hiçbir şey bilmiyorsun!"
Özellikle de dudaklarıma değen ilk dudakların senin gibi iğrenç birine ait olduğunu... diye eklemek istemiştim ama susmuştum.
Anıl elini duvara vurdu:
"Herkes işine baksın!"
diye gürledi. Koridor hareketlendi. Çoğu sınıflarına dağılırken hala çaktırmadan bizi izleyen meraklılar da vardı ama en azından sesler artmıştı, konuştuklarımız duyulmayacaktı... Anıl yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
Korkudan art arda mideme salanan kramplar, Anıl'ın yüzünde ki terlerin yanağıma değmesiyle içimde kusma hissi uyandırıyordu. 
Yüzüne baktım, sağ gözü yine şişti ve çenesinin altında kabuk bağlamış bir yarık vardı. Sürekli kavga mı ediyordu bu çocuk... Psikopat!
"Seninle anlaştığımızı sanıyordum!"
diye tısladı Anıl, kulağıma. Nefes alıp verdikçe kabaran göğsü, göğsüme baskı yapıyordu ve nefes almamı güçleştiriyordu. 
"Sana bulaşmadım."
dedim sessizce.
"Hemen gidip sevgiline yetiştirmişsin! O ibne de hangi götüne güveniyorsa gelmiş beni polislere ihbar etmekle tehdit ediyor! Beni tehdit ediyor lan, şuna bak!"
dedi küçümseyerek. Zaten iticiydi, birde bu tüm dağları ben yarattım edasında ki konuşma tarzı onu tümden itici bir pislik yapıyordu.
"Yasa dışı birşey mi yapıyorsun?"
diye sordum merakla.
"Seni ilgilendirmez! Bana bulaşmayacaktın kızım bunu çok ağır ödeyeceksiniz, sen ve o piç sevgilin... Bunu yanınıza bırakmam!"
diye gürledi kalın sesiyle kulağıma. Tam arkasını dönüyordu ki koluna yapışıp engel oldum:
"Gitme! Konuşalım."
dedim hızla. Diğer eliyle kolumu tutup sıkarak duvara çarptırdı. Acıyla kolumu tutarak inledim. 
"Bana dokunma pis sürtük!"
diye tısladı. Neden ona dokunmamdan bu kadar rahatsız oluyordu ki! 
"Bak Barışa olanları ben anlatmadım! Ve seni tehdit ettiğinden haberim yoktu, olsaydı eğer engel olurdum. Benim yüzümden onunla uğraşma lütfen. Onun adına senden özür dilerim, bu ihbar işi neyse engel olacağım yemin ederim!"
dedim hızlı hızlı. Anıl kollarını göğsünde kavuşturup bir süre beni dinledikten sonra psikopatça sırıttı.
"Belki aramızı düzeltmenin bir yolu vardır?"
"Seni dinliyorum?"
Eğilerek gözlerini, göz hizama getirdi:
"Bu akşam musiclap arkasında ki sokağa gel. Orda bir mobilya deposu var, orda seni bekliyor olacağım! "
Yutkundum. Bu Barış'ın, Anıl'ı polislere ihbar etmekle tehdit ettiği mekandı. Anıl'ın ini olmalıydı. 
"Eğer gelmezsen yarından itibaren tek bacaklı bir sevgilin olacak. "
dedi gülerek.
"O benim sevgilim değil!"
diye itiraz ettim. Bunu neden yaptığımı bende bilmiyordum, Barışla beraber uyumuştuk ve o beni sabah öperek uyandırmıştı... Yine de resmi bir teklifte bulunmamıştı, sevgili sayılmazdık öyle değil mi?
Sanırım bunu Barışın ağzından duyana kadar kendi kendime gelin güvey olmamak en iyisiydi... 
Anıl gözlerini devirdi:
"Aranızda ne tür bir ilişki varsa artık..." 
"Orda bana ne yapacaksın?"
Anıl eliyle koyu karamel saçlarını dağıtarak, sırıttı:
"Süpriz."
"Peki orda olacağım."
dedim iç geçirerek.
"Kimseye haber verme, tek gel! Bu arada okuldan çıkmak için duvarları kullan. Kapıdan geçemezsin o saatte."
diye emretti sert sesiyle ve ardından arkasını dönüp uzaklaştı... Resmen okuldan kaçıp Anılla buluşacaktım!

HARİKA!

*** 

Koridor da biraz ilerleyince edebiyat proje ödeviyle boğuşan Handeyi ve Ozan'ı gördüm. Hande dosyayı Ozan'ın eline tutuşturarak yanıma geldi:
"İyi misin canım?"
diye sordu beni kucaklayarak.
"Evet. Neden?"
diye sordum gülümseyerek. Hande kulağıma fısıldadı:
"Sapık yüzünden! Neden bize anlatmadın ki?"
Hande nereden öğrenmişti?! 
"Sen nerden biliyorsun?"
"Barış, Ozana anlatmış. Ozan'da bana."
diye açıkladı Hande. İnanamıyordum... Kime ne söylesem hepsinin haberi oluyordu. Birbirlerine böyle güvenmeleri takdire şayandı ama ben henüz hepsiyle o kadar yakın değildim. Barışa kimseye söylememesini özellikle söylemiştim, aynı dün de Handeye Anıl olayını gizli tutmasını tembihlediğim gibi! 
"Neden bana anlatmadın? Seni asla o yurtta yalnız bırakmayacağım! İlk önce bana anlatman gerekirdi..."
Haklıydı. Ona bunu benim anlatmam gerekirdi, Barışın değil. Barışla bunu konuşacaktım!
"Benden uzaklaşmandan korktum. "
diye mırıldandım sessizce.Hande sevgiyle benı kucakladı:
"Aptal saçmalama! Aksine bundan sonra seni hiçmi hiç yalnız bırakmayacağım! "
dedi şefkat dolu sesiyle. Bende ona sarıldım. Neyse ki yanımdaydı...
O sırada Barış geldi yanımıza:
"Hayırdır? Ne bu aşk?"
diyerek gülümsedi. 
"Hande sapık olayını öğrenmişte bana destek oluyordu!"
dedim imalı imalı. Barış iç geçirdi:
"Handeye ben anlatmadım. O gün Ozan bizi sapığı kovalarken gördü ya, anlamış işte. Sorunca inkar edemedim özür dilerim..."
dedi Barış. Sesi üzgün ve samimiydi. Hande, Barışın omzuna vurdu:
"Özür falan dileme! Bunu bizden sakladığı için o özür dilemeli!"
dedi ondan beklenmeyecek bir sertlikle. Ozan da atıldı:
"Ne kadar çok kişi senin yanındaysa o kadar güçlü olursun Almira, unutma!"
dedi bilgece. Hande gülümseyerek, Ozan'ın yanağını okşadı. Sesimi çıkartmadım bir bakıma haklılardı.
"Pekala kim bu sapık?"
diye sordu Hande. Bunu bilmeyi bende istiyordum!
"Bilmiyoruz."
dedim huzursuzca. Onun hakkında konuşmak istemiyordum...
"Kime ne kötülük yaptın dökül."
dedi Hande sırıtarak.
Kime kötülük yapmıştım ki?
Ben herkesle iyi anlaşırdım yani hemen hemen herkesle. Aşırı güzel olan kızlarla pek alakam olmazdı çünkü egolarına tahammül edemezdim ama Hande sayesinde artık güzel kızlarında içlerinde sevimlilerin olduğunu farketmiştim. Hande gerçekten o şarap rengi saçlarıyla ve kocaman gözleriyle hayatımda gördüğüm en güzel kızlardan biriydi... 
Ama kavga etmezdim kimseyle. Anlaşamadığım insanlardan uzak dururdum sadece. Zaten genelde derslerimle uğraştığım için pek vaktim de olmazdı ki...
"Kimseye birşey yapmadım."
dedim kendimden emin. Anıl haricinde düşmanım yoktu ve o da değildi. Eğer o olsaydı beni koridorun ortasında döverdi, not kağıtlarıyla uğraşmazdı... 
"Meleksin yani?"
dedi Hande sırıtarak. Güldüm:
"Evet meleğim ben."
dedim. 

*** (akşam)

Duvardan atlarken yırttığım pantolonuma söverken buldum kendimi. Bu okul beni çok değiştirmişti. Küfürden asla ama asla hoşlanmayan hatta nefret eden ben şimdi küçücük bir şey için küfür ediyordum! 
Ağzımın üzerine vurarak okulun dışına çıktım. Aptal Anıl, burdan sonrası otobandı tamamen... Bu okul resmen şehir dışındaydı. Nasıl gidicektim o söylediği yere? Zaten neresi olduğunu da bilmiyordum. Cebimden telefonumu çıkarıp, rehberimde kayıtlı olan bir taksi durağını aradım ve bir taksi istedim. Yaklaşık 1 saat sonra taksi göründü, hızla atlayıp musiclup'a sürmesini istedim. 
Kalbimin çarpmasına aldırış etmiyordum, nedense o yüzme havuzunda yaşadıklarımızdan sonra Anıl'ın bana o kadar büyük bir korku yaşatmayacağını düşünüyordum.O gün Anıl bana acımıştı, hissetmiştim.
O da insandı değil mi? Duyguları vardı?
1 ay'lık harçlığımın hepsini taksiciye verip, musiclup'ın önünde indim. Anıldan dönüş yolu için borç istemek zorunda kalacaktım, işler tam istediğim gibi harika (!) gidiyordu! 
Arka sokağa yürüdüm. Burası Anılla karşılaştığımız sokağa benziyordu, büyük ihtimalle oraya yakın bir yerdeydik. Yerde sarhoşlar ve bayılan insanlar yatıyorlardı, bazılarının iğrenç laflarına maruz kalmıştım. Onları görmezden gelerek mobilya deposunu aramaya başladım. Önünde 2 gencin dikildiği bir kapı vardı ileride. Bir süre köşeden izledim, gelenleri parayla içeri alıyorlardı. Burasımıydı acaba? 
Bu Anıl nasıl biriydi böyle? Ne işler karıştırıyordu?!
Kapıya yanaştım:
"Ben Anıl'ı arıyorum. Mobilya deposundan bahsetmişti haberiniz varmı?"
diye sordum. Birbirlerine baktılar önce, biri kapıyı açtı:
"İçeri geç. Anıl içeride."
dedi. Titreyen bacaklarımla içeri girdim.
Yok daha neler! 

Deponun ortasında kocaman bir ring vardı! Boks yapılan ringlerden. 
Delirmiş gibi bağıra bağıra tezahürat yapan çılgın kalabalığın arasına dalıp, ringe yaklaştım. Ordaydı!
Anıl üzerinde sadece mavi bir şortla sahnedeydi. Ve kendinden kat be kat iri bir adamla dövüşüyordu. Sağ kolunu kaplayan dövmeleri, siyah küpesi ve terden yüzüne yapışmış saçları onun yine çekici olduğunu düşünmeme neden oldu. O psikopattı, psikopat!
Yasa dışı mı dövüşüyordu yani Anıl? Bu kadarını beklemiyordum. En fazla arkadaşlarıyla bu depoda buluşup uyuşturucu kullandıklarını düşünmüştüm. 
Neden şimdi hep yüzünde yaralar olduğu açıklığa kavuşmuştu. O sırada Anıl'la göz göze geldik. Çığlık atmamak için ağzıma bastırdığım ellerim beni komik gösteriyor olmalıydılar ki, Anıl beni görünce güldü. O sırada iri adamın yumruğu Anıl'ın suratına patladı. Anıl sadece bir kaç adım gerilemişti. Adam hızlı davranıp bu sefer de 1 yumruğu karnına attı. Ardından etrafında dönüp, tekmesini Anıl'ın kafasına vurdu. 
Bu gerçek olamazdı! O ölebilirdi... 
Gözyaşlarım hızla akmaya başladı. Anıl için ağladığıma inanamıyordum ama o yakışıklı yüzünün aldığı yeni şekil beni şoka uğratmıştı. 
Anıl yerden kalktı ve yumruğunu adama doğru savurdu. Tükendiğini görebiliyordum... Adam yumruktan kolaylıkla sıyrılıp Anıl'ı kucakladığı gibi 1 metre yüksekliğinde ki ringten aşağı tam önüme fırlattı. Anıl'ın sertçe yere çakılan bedeni, dudaklarımdan tiz bir çığlığın yükselmesine neden oldu. 
Etrafımda ki delirmiş insanlar vahşice Anıl'ı ezmesini söylüyorlardı.

"EZ!"
"EZ!"
"EZ!"

Sesleri beynimi uyuşturmuştu. Bu tamamen insanlık dışıydı. Onu öldüreceklerdi! 
Tabii ki bu sahne karşısında benim hassas panik atağım çıldırmıştı. Kalbim çarpıyor, farklı farklı ölüm senaryoları beynime hücum ediyordu.
O sırada iri adamı ringin kenarında gördüm. Sağ eliyle sol bileğini kavrayıp, dirseğini çıkardı. Anıl'ın üzerine dirseğiyle atlayacaktı, ölürdü! 
Birşeyler yapmalıydım! 
Hızla, çektikleri bariyerin altından geçip Anıl'ın üzerine kapandım. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum ama Anıl'ı korumalıydım. Sanırım yine ona acımıştım. Herkes şaşkındı. Anıl'da öyle...
Bunun o adamı durduracağını sanmıştım ama yanılmıştım! 
Anıl hızlı davranıp beni altına alarak üzerimde masa pozisyonun da durdu. Ringten atlayan adam Anıl'ın sırtına çarpıp yere düştü. Herşey saniyeler içinde olmuştu.
Anıl sırtına inen darbeyle acı dolu bir çığlık atmıştı ve üzerime düşmüştü. Ama acıtmamıştı. 
Anılın bedeni bir ölü gibi üzerime yığılmıştı. Korkudan ve panikten öylece kaskatı kesilmiştim. Cehennemin ortasındaydım sanki... Anıl? Kucağımdaydı, ölü gibi. Yoksa öldü mü?

"Anıl iyi misin?"

diye sordum endişeyle. Uzun bir süre ses çıkarmadı ardından yavaş hareketlerle Anıl başını kaldırdı ve yüzüme baktı. Ağzından, yanağıma 1 damla kan süzüldü:

"Aptal! Sana... (nefes aldı) sana kaç... defa bana yardım... etme diyeceğim?!"

7.bölüm son
YAZAN: RUKİYE AKKÖK

PANİK ATAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin