[09] Af

2.6K 257 87
                                    

Af

•EMMA WILLIAMS•

Bunu paylaşmak için doğru bir zaman mıydı, değil miydi bilmiyordu ama Erik'in yaklaşımından fena halde öfkelenmişti ve artık buna bir sona vermek istiyordu. Bunu da eline fırsat düşmüşken şimdi yapacaktı.

Ellerini arkasına yerleştirerek, bağdaş kurduğu vücuduna destek verip Erik'e kızgın gözlerle baktı. Hikayesini dinleyecek miydi? En mahremini açacaktı, ailesinin başına gelenleri amcasından başka kimse bilmiyordu ve Emma kimseye yaşadıklarını anlatmak istememiş, içinde tutmuştu. Şimdiyse, Killmonger gibi bir suçluya, doğru düzgün tanımadığı adama geçmişini açacaktı.

Boğazı gerginlikle kasıldı ama ağzını açtığı anda, kelimeler hiç zorlanmadan çıkmaya başlamıştı.

''Dokuz sene önceydi. Evlilik yıl dönümleriydi, babam annem için geçen senelere kıyasla daha farklı, daha güzel bir şeyler hazırlamak istiyordu. Kenarda biriktirdiği parayla o gün, bende dahil olmak üzere hep birlikte, şehrin en lüks restoranlarından birine gitmiştik. Gerçekten güzel bir yerdi.''

Anılar kolayca gözünün önüne gelirken, bir anlığına gerçekle bağlantısı koptu.

Tavanda ışıl ışıl parlayan parlak avizeler, zemini kaplayan pahalı halılar ve lüks içinde giyinerek zarif kadehler tokuşturan insanlarla mekan ağzına kadar doluydu o gece. Herkes neşeliydi, her bir masadan kahkahalar yükselirken sıcak, samimi bir havası vardı. Fakat Emma kendini bir türlü ortama adapte edememiş, sandalyesinde sürekli kıpırdanarak etrafını huzursuzca incelemişti. Sanki bir şeyler olacağını seziyor ama ne olduğunu bilememek endişesini daha da ikiye katlıyor gibiydi.

Ancak babasının yaptığı jesti huzursuzluğuyla bozmak istemediğinden, bütün bir gece kendini idare etmek zorunda kalmıştı.

Ah, keşke onları uyarsaydı.

''Gecenin sonunda saat ikiye geliyordu. Arabanın park edildiği yer restorandan sadece birkaç blok ötedeydi ve her şey o kısacık yolda patlak verdi.'' Emma devamı için birkaç kere yutkundu. ''Karşımıza bir adam çıktı, silahını babama doğrulttu ve üstünde değerli olan ne varsa çıkarmasını, yoksa annemle beni vuracağını söyledi. Bu da babamın hareket etmesi için yeterli bir tehditti.''

Nasıl korktuğunu hatırladı. Kalbi o kadar şiddetli çarpıyordu ki, göğüs kafesini kırıp çıkacaktı sanki. Dehşet bütün bedenini eline geçirip onu sarsarken çığlık atamayacak kadar dili tutulmuştu. Bir yanlış hareketiyle ailesine zarar verebileceği düşüncesi onu kaya gibi ezdirici bir ağırlığın altında bırakmış, hareketsiz kalmasına sebep olmuştu. Elinde olsa nefes bile almayacaktı.

''Adam tam bir gangster giyinmesine rağmen eli titriyordu, silahı sabit tutamıyordu ve birkaç saniye içinde her şey... bitmişti. Annem panikleyip telefonuna ulaşmaya çalışınca adam önce onu vurdu, ardından babamın annemin adını haykırmasıyla silahını doğrultup birkaç el ona da ateş etti ve cüzdanını alıp kaçtı. Para için. Bense durmuş, pörtlemiş gözlerle bütün olan biteni izlerken ses bile çıkaramamıştım. Elimden adamın gidişini izlemekten başka bir şey yapamıyordum.''

Az kaldı, bitiyor. Birkaç cümle daha.

''Ambulans geldiğinde,'' araçtan çıkan siren sesleri kulaklarında uğuldadı ve dudağının kenarı buna karşı istemsizce seğirdi. ''ölmüşlerdi. Öldüklerini biliyordum, öyle hissettiriyordu. Boşluk... boşlukta gibiydim. Hiçbir şey hissedemiyordum, ciğerlerime çektiğim hava sanki asitti. İçimi kavuran korkunç bir acı vardı. O kadar kolay hayatlarına son vermişti ki, bir elin parmakları kadar olan kurşun sayısıyla onların hayatlarını elinden almıştı. Tetiği çekmesi ve kurşunun fırlaması yetmişti.''

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin