[10] Geçmişin İzleri

2.8K 259 132
                                    

-Başlamadan önce medyadaki gif'le gözlerinizi kutsuyorum. İyi okumalar dilerim!

Geçmişin İzleri

EMMA WILLIAMS

Erik ile arası daha iyiydi.

Geçmişini açmasından bu yana birkaç gün geçmişti, aynı çekilmez kaba tavırlarını üstünde taşısa da, ona karşı küstah değildi ve önyargılı davranmayı bir kenara bırakmıştı. Kendine çizdiği rutininde, öğleden sonralarını adama ayırıyor akşama doğru da gidiyordu. Böylelikle onu fazla sıkmadan konuşabiliyordu, dengeyi yakalamıştı.

Şimdiyse adamın duvarlarından sızmayı başarmışken, biraz daha ileri gitmek istiyordu. Mesela onu hücresinden çıkartabilmek gibi. T'Challa toplantılardan dolayı meşgul olduğu için ona henüz fikrinden bahsedebilmesi mümkün olmamıştı ve duruma sıcak bakacağından şüpheliydi ama Emma Erik'le iletişim kurmaya başarmışken bunun heba olmasını da istemiyordu.

Şehrin biraz dışında kalan arazide yürürken doğanın temiz kokusunu içine çekti. Normalde çiçeklerle, tozla toprakla fazla işi olmazdı çünkü astımına iyi gelmiyordu. Bahçede yarım saat kadar kalsa boğazını rahatsız edici bir kaşıntı istila ediyor, işe yaramayacağını bilse de onda tırnaklarını batırıp sertçe kaşıma isteğini doğurmasına sebep oluyordu.

Ancak burada hava tertemizdi, içine çektiği oksijenle ciğerleri temizleniyordu sanki. Bedeni hiç olmadığı kadar diri ve canlıydı. Çalılıkların arasında dolanmaya devam ederek, sabahın esintisiyle kollarını birbirine doladı. Dağlara doğru uzanan bir sürü patika, sık ağaçlar ve göz alıcı yemyeşil çimenlerin arasında müthiş bir huzurla dolmuştu. Ayakları onu bilmediği bu yeni yerde dolaştırırken, Erik'deki farklılığı düşündü.

En çarpıcı olan gelişme, konuşmasındaydı. Ona sataşmasından bir şey kaybetmemişti, alay etmekten çekinmiyordu fakat tepeden bakıp, küçümseyici gözlerini yüzüne dikmek yerine camın karşı tarafına onun gibi kurularak, ağzından çıkanlara dikkat veriyordu. Sözlerine cevap vermeden önce bazen ciddiyetle düşünüyor, hemen atılmıyordu ve bu süreçte Emma onunla ilgili küçük detayları fark etmişti.

Adamın en çok yaptığı hareketlerden biri çenesini sıvazlamaktı. Kısa sakallarla örtülü çenesini başparmağıyla, işaret parmağı arasına aldığı an bu onun düşüncelere kapılacağını ya da iyi bir cevap vereceğini gösteren en belirgin özelliğiydi. Hoşuna giden bir şey duyduğunda ise ağzı yarım bir gülüşle yukarı doğru kıvrılıyordu, tam bir gülümseme değildi ama samimiydi ve kalbine garip bir şeyler yapıyordu. Hele de adıyla seslendiği zaman.

Tatlı bir titremeyle irkildi. Üstünde bir etki yaratmaya başlamıştı, arada bir gözlerini kaçırmasına neden olurken, kalbini bir anlığına tekletebiliyordu. Varlığına, konuşma tarzına alışıyordu ve Tanrı aşkına, adamın mimiklerini ezberlemeye başlamıştı! İnkar etmek istese de, bunu yapamazdı gerçekleşen şeyin farkındaydı. Ancak önüne geçemeyeceğini hissettiğinde, ondan kendini uzaklaştırmaya çalışabilirdi. Aksi takdirde başta amcası olmak üzere kimse bundan hoşlanmayacaktı.

Ama bir yandan... Emma içindeki hissi takip ederek, keşfetmek istiyordu. Erik'i çözdüğü söylenemezdi, hakkında hala sınırlı bir bilgiye sahipti ama merakını uyandırıyordu. T'Challa'nın isteğini yerine getirmekten daha farklıydı. Onun için değil, kendisi için yapmak istiyordu.

Killmonger'ı değil, Erik'i tanımak istiyordu. Geride bırakılan çocuğu, asıl kişiliğini.

Ayakları onu ufak bir gölede taşıdığında durdu ve düşüncelerini bastırarak, önündeki muhteşem güzellikteki manzaraya baktı. Gölün etrafını uzun otlar çevrelemiş, ağaçlar biraz ötede toplanarak gölü saklı bir mabede çevirmişti. Sabah güneşinden yansıyan ışıklar suyun üstünde dalgalanırken, altın gibi parlak ve pürüzsüzdü. Rengarenk çiçekler gölü saran otların ve ağaçların dibinde manzaraya renk katarken, Emma ayaklarının ağrıdığını hissedene kadar görüntüye bakakaldı.

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin