[19] Kader

2.4K 240 99
                                    

Medya: Erik ve Babası N'Jobu

Şarkı Önerisi; My Way- Ivan B

-Bölüme başlamadan önce Erik'in kısmını okurken dinlemenizi istediğim bir şarkı var. Rap seviyor musunuz bilmiyorum ama Ivan B benim en sevdiklerimden biri. Şarkılarını çok anlamlı buluyorum, sadece kelimeleri hızlı söylemekten ibaret değil sanki, bilmiyorum sadece bana öyle geliyor da olabilir tabi. 😄

-My Way isimli şarkısında sözleri bana Erik'i anımsattı. Hele 2.40- 3.03 dakikaları arasında geçenler içinde yaşadığı çatışmayı anlatıyor resmen. Dilerim bölümü keyifle okursunuz! 🤗

Kader 

ERIK STEVENS

''Sana yardım etmekten hoşlanmıyorum.''

''Katlanmak zorundasın o halde, elimden bir şey gelmez.''

Shuri'yi tersleyerek, sabırla genç kızın ona vereceği eşyaları beklemek zulüm gibiydi.

''Zuri'yi öldürdün.''

''Babama ihanet etti.'' Erik sinirlenmemek için gayret göstererek, kollarını arkasında birleştirdi. ''Bak, bu konuşmayı daha fazla yapmak istemiyorum. Konseyde yeteri kadar açıklama yaptım.''

Shuri sessiz kalarak, bakışlarını kaçırdı ve sonunda ona istediği sessizliği verdiğinde Erik rahat bir nefes aldı. Kendi doğrularını insanlara açıklamaktan yorulmuştu, nasıl isterlerse onu öyle anlayabilirlerdi. Umursamayı uzun zaman önce bırakmıştı ve iyi ki de yapmıştı. Böylesi daha rahat ve basitti.

''Ne tür silahlar istiyorsun?''

''Wakanda tarzında olmayan.''

Kısa cevabına kız gözlerini devirerek, devasa odayı ikiye bölen koridora geçmeden önce ''Burada bekle.'' dedi ve ardından koşar adımlarla gözden kayboldu. Shuri'yi istemese de beklemek zorunda olduğundan odanın içinde turlamaya başladı. Ellerini birbirine geçirerek parmaklarını kıtırdatırken kafese tıkılmış vahşi bir hayvan gibi odanın içinde kasılmış bir halde ileri geri yürüyüp duruyordu. Hücresinde değildi halbuki ama kıstırılmış gibi hissediyordu, bir an önce buradan basıp gitmek için can alabilirdi.

Ellerini sürekli içinden geçirmesiyle karışan saçlarını daha da beter bir hale getirirken, aklından milyonlarca olasılık geçiyor ve onu ihtiyacı varmış gibi saldırganlaştırıyordu. Yıllar sonra tekrardan birine değer vermeye başlamıştı ve karşılaştığı manzara bu muydu? Elinden alındığını görmek miydi? Zihnini yapacağı plan için boş tutmaya çalışsa da, kafasının arkasında dolanan, onu rahat bırakmayan bir ses vardı. Şöyle fısıldıyordu;

Ya onu bir daha göremezsen?

Ya geç kaldıysan?

Ciğerlerinden biri bütün havayı çekmiş gibi Erik'in yüzü solgunlaştı, boğazı boğuk bir öksürükle tıkandı. Bir eliyle göğsünün sol yanını sıvazladı, sanki milyonlarca çivi bir anda kalbinin olduğu yere çakılmış gibi canı acımıştı ve o kadar somuttu ki, çivilerin sayısını dahi söyleyebilirdi.

Hayır!

Kendini gerçekliğe geri getirmeye çalışır gibi duvara yumruğunu indirdi. Kemikleri sızladı, eli müthiş bir ağrıyla karıncalandı. Yaşadığı tarifsiz acıyı bir daha yaşamayacaktı, hayır.

Hayır.

Erik yutkunarak bir anda gücü çekilen bacaklarıyla odadaki sandalyelerden birine çöktü. Aynı çaresizliği hissediyordu, hareket yeteneği kısıtlanmadığı halde eli kolu birbirine bağlanmış gibi kıpırdayamıyordu. Nefes alabiliyor ama çektiği oksijen değil de asitmişçesine içini yakıyordu. Ellerinin terlemeye başladığını fark ettiğinde vebaya yakalanmış gibi aceleyle pantolonun dizlerine sildi.

İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin